Böcek yer misiniz? Solucan, çekirge, yılan, çıyan, akrep yer misiniz? Ya da sevdiğiniz bir ünlünün insan etini yer misiniz? Evet, evet.. Bu haberler çok sık görülmeye başladı. Güzellemelerin altını, üstünü doldurarak gidiyorlar.

Böcek yer misiniz?

Solucan, çekirge, yılan, çıyan, akrep yer misiniz?

Ya da sevdiğiniz bir ünlünün insan etini yer misiniz?

Evet, evet.. Bu haberler çok sık görülmeye başladı.

Güzellemelerin altını, üstünü doldurarak gidiyorlar.

Sonra et, süt, peynir, yumurta, yağ ve türlerini üreten hayvanların zararlı olduğunu açıktan dillendirmeye başladılar. Akabinde yapay et patent başvuruları yapıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı 'Hayvancılık' ifadesini resmi sayfasından sildi. Birçok kaynakta; hatta devletin kanalı TRT'de dahi yapay et propagandası yapıldı. Arkasından özel kanallarda hayvanların çok su tükettiği, gazının doğaya zarar verdiğini ballandıra ballandıra anlattılar. Sahtekarlar!

Hayvanlar gaz emisyonlarını oluşturan en tehlikeli varlıklarmış! Öyle diyorlar, öyle yazıyorlar, öyle konuşuyorlar, kitaplarda, ekranlarda böyle anlatılıyor. Hayvanların sera gazının toprağa ne kadar faydalı olduğunu, topraktan bitene faydalı olduklarını bir bilseler. Aslında kendileri de biliyorlar, her gün yedikleri et, süt, peynir yumurtayı insanlar yemesin, ulaşmasın istiyorlar. Buna şöyle bir tezatla örnek verebiliriz. Davos toplantılarına özel jetlerle gidip bu karara imza atan ülkeler, tonlarca karbon salıyor. İnsanlar kendi özel aracına bindiğinde, karbon gazının zararından söz ediyorlar. Bu şeytanlar kendilerini 'Elitler', insanları ise 'Köleler' olarak görüyorlar.

'Hap'ı yutturdular avuç avuç insanlara.

Şimdi 'Şap'ı yutturuyorlar canlı hayvanlara.

Bu bir slogan filan değil. Gerçeğin ta kendisini yaşadı insanlar. Bir gün de 8+8 tam 16 tane avuç avuç hap verilmedi mi? Verildi. 'Bu hapları yutun, sorgulamayın sakın haa' denildi mi? Denildi. Her yaş grubuna, her bünyeye, kadın erkek, çoluk çocuk demeden bu hapı yutturdular mı? Evet. Sonra 'Pardon etkisizmiş!' dediler mi? Dediler. Doz doz sıvılar yapılmadı mı? Yapıldı. Sorumluluk alan oldu mu? Hayır. İnsan hayatı bu kadar ucuz işte. Çünkü bu soykırımı hazırlayan küresel örgütler insanı 'Çöp' olarak nitelendiriyor. Ne hakimler, ne savcılar, ne partiler, ne STK'lar, ne de bunların fetvasını verenler üzerine gidebildi. Sorumluluk alamayanlar, sorumluluğu insanlara bırakıp kenara çekildiler. Bilenler hatırlayacaktır. Ne demişti, Dünya Ekonomik Forumu Danışmanı Yuval Noah Harari: "İnsanlar hacklenebilir hayvanlar olacak. Gelecek burada."

Şap şup hikaye, sıra hayvanlarda!

Bayram vesilesiyle gittiğim köyden geçtiğimiz günlerde döndüm. Ailem köyde yaşıyor. Annem, babam, ebem köyde tarım ve hayvancılıkla ilgileniyorlar. İstanbul'a döneceğim son gün İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü'nden hayvanlara aşı için geleceklerini söylediler. Hayvanları aşılamak isteyen sistem ne hikmetse, 'Hayvancılık' ismini, sıfatını Bakanlığın sayfasından da kaldırmıştı. 2018 ve 2019 yılında Bill ve Melinda Gates Vakfı ile Tarım Bakanlığı arasında resmi görüşme ve çalıştaylar yapıldığını bakanlık, sayfasında duyurmuştu. Bu görüşme ve çalıştaylar tam olarak nedir kamuoyuna paylaşılmadı. Hangi konularla ilgili gizli görüşmeler yapıldı, henüz bilinmiyor. Bilinen şu ki; Bill Gates'in yapay et fabrikaları var. Yapay olan herşeyin finansörü. 'Hayvanların gazı zararlı' diye dünyayı da velveleye veren şeytanlardan biri..

'Aşılama' haberini alınca köyde bir gün daha kalma kararı aldım. Sırf prosedürü görmek için. Ertesi gün geldiler. Ailem tabiki bu konuda kısmen de olsa bilinçli davranıyor. Aileme de daha önce bahsetmiştim insanlar, hayvanlar ve doğa üzerinde oynanan küresel oyunlardan. Kamuoyuna açık toplantılarda sizlere neyi anlatıyor, neyi tavsiye ediyorsam, aileme de birebir aynısını tavsiye ediyorum. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir kötülüğü, sizlere de yapılmasını istemiyoruz. Dedim ya, artık biz bir aileyiz. Tek rengimiz insan. Bundan sonra iki ailemiz var. Kendi öz ailemiz ve bu süreçte bir araya geldiğimiz sorgulayan insan ailemiz.

Neyse bir araçla iki veteriner hekim geldi, kapının önünde durdu. Özet geçeceğim. Annem ve ebeme ('Ebe' diye anneanne veya Babaanne'ye diyoruz.) hayvanları sordular. Bende kenardan dinliyorum. Sonra araca yaklaştım: 'Neden sordunuz?' dedim. 'Aşı yapacağız' dedi. 'Niçin' dedim. 'Şap hastalığı var' dedi. 'Nerede var şap' dedim? "Türkiye geneli talimat var' dedi. Köyde şap, şup yok ama talimat varmış! Bak sen. Tüm gerekçe bu mu? Şap olduğuna dair bilimsel hiç bir belge yok. Tatminkar açıklama yok. Sorumluluk var mı? O da yok. Eee sonra..

'Beyefendi biz aşı yaptırmıyoruz' dedim.

'O zaman küpe takmayız buzağılara' dedi. 'Takmayın' dedim. Yeni doğan üç buzağı vardı. 'Onlara da takmayız, aşısız' dedi. 'Takmayın' dedim bende. İlla ki aşılayacaklar. Başka yolu yok. Ölüm, kalım meselesi sanki. Aşılarda ısrar edince;

"Bakın beyefendi bayramdan önce de gelmişsiniz. Köyde aşıladığınız hayvanların bir kısmının öksürdüğünü öğrendim, birçok kişi aynı şeyi söylüyor. Bayramlaşmaya gelen herkesten benzer şikayetleri duydum. Bu köyde tek aşısız aile ve sülale biziz. Ne kendimize, ne de hayvanlarımıza aşı filan yaptırmadık. İnsanlara da aynı muamele yapıldı. Köyde aşı olan insanların birçoğunun kolları tutmuyor, yürüyemiyor, aşıdan sonra kalp krizi, kalp ağrısı veya cilt hastalıkları görülüyor. Ayrıca kanser, pıhtı artışları da var. Hayvanlar için söylediğiniz palavra, insanlar için de söylenmişti. Şimdi kimse dönüp aşı yan etkisi yaşayan insanlara bakmıyor bile" dedim. 'Sizin gibi görevli memurlar aynı tuzağa bu kez hayvanlar üzerinden düşüyor. Nasıl ki insanın doğal bağışıklığı önemli ise, hayvanların da doğal bağışıklı doğanın ta kendisinde. Bizler varsa, hayvanın hastalığı doğal yöntemlerle tedavi ediyoruz. Hem bizim köyde şu ana kadar şap hastalığı filan da yok. Bu kez yanındaki ısrar etmeye devam etti. Hayvanları aşılamak tek dertleri. Tıpkı insanlara konulan kısıtlamalar gibi, hayvanlar için de benzerini söyledi. Yok pazara gidemez, yok satışı olamaz, yok meraya çıkamaz falan, filan..

'Geçin bunları..' dedim.

Bir kağıt bir kalem aldım. 'Hayvanlara yapılan aşılar için sorumluluk alacak mısınız?, imzanızı alayım' dedim. İkisi de şaşırdı. 'Eğer imza atacaksınız tamam' dedim. Biliyorum çünkü sorumluluk alınamayacağını. "Bizden aşısız hayvanlar için imza istiyorsunuz da, siz niçin sorumluluk almak için yazılı kağıda imza atmıyorsunuz?" diye sorduğumda ikna eden bir cevap alamadım. İmza filan da atamadılar.

Peki, 'Paris İklim Anlaşması'nı biliyor musunuz? diye sordum. İkisi de yüzüme bakıyor. Yine cevap yok. Hayvanları Paris İklim Anlaşması gereği, Karbon ayak izi gereği toplu olarak yok etmek için hızlandırılmış bir süreç ilerliyor. Birde ona bir belge gösterdim. Aşıdan sonra hayvanları ölen bir vatandaş elinde dilekçeyle 'Tarım İl Müdürlüğü'ne, Valilik ve İlçe Kaymakamlığı'na giderek aşı sonrası hayvanlarının öldüğünü iletiyor. Kendisine gelen yanıtta, 'Sorumluluk bizde değil. Zararınızı karşılayamayız' deniliyor. Bu belgeyi gösterince gaza basıp gittiler. Baktılar ki biz bilinçliyiz, ailem de bu konuları bizden dinlediği için durumlara vakıf. 88 yaşındaki aşısız ebemde arkamda kis kis gülüyor. Sevindi o da haliyle. Arkalarından seslendim: 'Köydeki hayvanlardan da uzak durun' diye.. Birebir yaşamış olduğum bu durumu da sizlerle paylaşmak istedim.

Kontrol altına alınmak istenen İklim değil, canlı yaşamın kendisidir. İklim Krizi değil, algı krizi var. Tüm bu oyunlar 'İklim Krizi' adı altında yapılıyor. Küresel planlar hızla devam ederken, bu uygulamaya iyi niyetle bakamazdık. Asla boyun eğmeyin. Aşısız küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara para cezasının kesileceği hususu da korku amacıyla yapılıyor. Böyle bir ceza hukuka aykırıdır. Sulh Ceza Hakimliği'ne itiraz edilmelidir. Artık aşısız hayvanlar çok önemli. Her hayvandan birer çift alma dönemine girebiliriz. Gidişat bu yönde.

Şap aşısının perde arkası!

Ete, süte, yumurtaya erişim her geçen gün biraz daha zorlaştırılıyor. Bunun bir sebebi de, 'Paris İklim Anlaşması'nın hükümlerinin yerine getirilmesidir. Hayvanlar 'aşılama' adı altında yok oluyor. Yapay etin önü açılıyor. Bunun patentine başvurusu yapıldı bile. Yapay etin patent başvurusunu Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Can Akçalı yaptı. Bu kişi Dünya Ekonomik Forumu'nun da desteklediği Biftek.co isimli küresel firmanın baş bilim sorumlusu. Yanlış okumadınız. Sahte, sentetik yapay etin baş sorumlusu olarak resmi sayfalarında yer alıyor. Firma ABD'de bulunuyor. Türkiye'deki yapay etin baş taşeronu araştırıldığında karşımıza bu ismin ön planda olduğu ortaya çıkıyor. Ekibinde yaklaşık 10 ismin daha sofralara getirilmek istenilen yapay et çalışmasında bulunduğunu görmek mümkün. Firmanın sloganı 'Et masum değil!' değil. Kendileri çok masum ya! Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar işte bu yüzden tehlike olarak görülüyor. Bunun kılıfı ise, 'Küresel ısınmayı ineklerin gazı arttırıyor' propagandası ve aldatmacasıyla yapılıyor. Yersen!..

'Büyük Sıfırlama' operasyonu sorgulayan insanlar üzerinde gerçekleşemeyecektir. 'İNSAN AİLESİ DÖNEMİ' çok uzakta değil..

Köle olmayı mı tercih ediyorsunuz, yoksa insanca yaşamayı mı?

Selam ve sevgilerimle..