SENİ Allah’a emanet ediyorum demektir, Fî Emânillah. O’nun sonsuz hıfzında kalasın… Yüce Rabbimizin himayesine bırakıyorum seni gibi harika bir niyaz cümlesidir. Hasırcızâde Metin Hasırcı üstadı tanıyanlar belki de en çok ondan bu muhteşem duayı duyarlar.

SENİ Allah'a emanet ediyorum demektir, Fî Emanillah.

O'nun sonsuz hıfzında kalasın…

Yüce Rabbimizin himayesine bırakıyorum seni gibi harika bir niyaz cümlesidir.

Hasırcızade Metin Hasırcı üstadı tanıyanlar belki de en çok ondan bu muhteşem duayı duyarlar.

Sadece sözün, sohbetin bitiminde vedalaşırken mi kullanır bu temenniyi?

Hayır.

Tüm yazıları bu cümle ile biter.

Her programı da…

KENDİSİNİ Üsküdar FM radyosu yöneticisi iken tanıdım.

İslam alim ve mutasavvıfları hakkında onlarca harika kitabın yazarı Mustafa Özdamar üstadım ile bir programa davetli olarak gelmişti.

Geliş, o geliş…

Bir daha bırakmadım peşini…

Birlikte nice programlar yaptık…

Keyifle…

ÖMRÜMDE benimsemediği bir görüşe bu kadar muhteşem bir nezaketle ve karşı tarafın kişiliğini örselemeden düşüncesini ifade edebilen gördüğüm nadir şahsiyetlerden birisi de odur.

Örneğimdir.

Elbette üstad kadar beceremem ama ne zaman bu nevi bir durumla karşılaşsam 'Metin ağabey olsa nasıl bir mukabelede bulunurdu acaba?' sorusunu kendime muhakkak sorarım.

Ve bundan hiç pişman olmadım.

Fikirleri farklı olsa bile eğer birileriyle dost olabilmişsem önümde böyle güçlü bir öncünün oluşundandır.

METİN Hasırcı tarihin yelek cebidir.

O cepten inanamadığınız sayıda şaşırtıcı anekdotlar çıkar.

Kimi sizi bilgisizliğinize pişman edip araştırmanın sonsuz zevkine eriştirir.

Kimi de nüktenin zarafet kalelerine muhteşem taşıyışlara sebep olur.

Onunla her selamlaşma, her karşılaşma, her muhabbet sizi zenginleştirir.

Donatır.

Enginleştirir.

NÜKTEDANDIR.

Kendi şahsı üzerine müthiş mizahlar yapar.

O kendisini allayıp pullayan, zirvelere taşıyan bir nevi küçük tanrı haline getiren erişilmez, şişmiş ego sahibi yazarlara benzemez.

Halktandır.

Bizdendir.

Her bilgi seviyesindeki insanla inanılmaz bir hızla yakınlık kurar.

Ve sahicidir.

Radyo dinleyicilerimizden bir hanımefendi aramış Metin ağabeye şöyle bir sual yöneltmişti: 'Ben tasavvuf yoluna girmek istiyorum. Kime tabi olayım?'

Hasırcı üstadımız 'Kocana tabi ol evladım' şeklinde cevaplamış.

Bizimle paylaştığında hepimiz en güzel gülüşlerimizi yanaklarımıza kondurmuştuk.

Yer Üsküdar Çamlıca Kısıklı Camisinin kapısı.

Minarede Ezan-ı Muhammedî okunmaktadır.

Metin Hasırcı üstadın kulağında kulaklıklar ezanın bitmesini beklerken muhtemelen Sultan Abdülaziz'in Hicaz Sirtosu'na eşlik edip eliyle ritim tutuyor. İçeriye girmekte olan cemaatten biri 'Hacı' diyerek kendisine tuhaftan da tuhaf bir bakış göndermiştir. O ise sirto bitince gireceğini belirtir.

Sanırım ilk programlarımızdan biriydi.

Muhterem eşine biz dostları 'Ebe anne' deriz. Metin ağabey de 'Ebe annenizin selamı var' der bize.

Ebe anne ile gelini programı birlikte dinliyorlar.

Ben sorularımı soruyorum Metin Hasırcı o kendine has vurgusuyla 'Aveett' diyor.

Meğer ağabey soruyu tam işitip anlamadığı zaman 'Evet' dermiş uzatarak. Gelin hanım telaşla Ebe anneye 'Anne babam Uğur beyi duymadı. Eyvah şimdi nasıl cevaplandıracak' diyerek tedirgin olmuş.

Şunu söylemeliyim ki, her zaman doğru cevapları en veciz biçimde aldım kendisinden.

RADYOMUZDA en tanınan ses olmuştu.

Onun anlatımları kendisine bir hayran kitlesi oluşturmuştu her yaştan…

Metin Hasırcı üstadım belki de otuz yıldan fazladır her hafta buluşup konuştuğu, dostlukları her türlü sınamadan başarıyla geçmiş bir akran/kafadar ekiple bir araya gelmek için Üsküdar Vapuru ile Eminönü'ne gitmektedir.

O vapur girişleri hengamesinde farkında olmadan bir çocuğun ayağına çarpıp düşmesine sebep olmuş. Hemen çocuğu kaldırarak 'Özür dilerim evladım' dediğinde çocuk sevinçle çığlık atmaya başlamış.

'Babaanne, babaanne… Metin dede bu, Metin dede…'

Üstad radyodan nine ve torunun aynı anda keyif alarak dinleyip bilgilenebildiği muhteşem bir anlatım gücüne sahip…

HATİPTİR.

Güçlü konuşur. Müthiş bir evren çizer dinleyicilerine.

Kürsü seçmez.

Meselesini anlatabileceği her fırsatı kullanır.

Bu onun fikrinde ne kadar kuvvetli, özgüveninde ne kadar sarsılmaz ve davasına ne kadar sadık olduğunun bir göstergesidir.

VEFALIDIR.

Yakınları nasıl tarif eder bilemem ama benim zihin dünyamdaki kodlaması budur.

Şu günlerde Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocaya güzelleme yapanlara aldırmayın. Ona çıkarı olmadığı halde vefa gösteren birkaç kişi varsa benim gözümde ilki odur.

Herkes tenkit edip saldırılarını kesiksiz bir biçimde sürdürürken atılan okları karşılayan kişi oydu.

Bu sebeple konuştuğu ve yazdığı mecralarda kendisine az zorluk çıkarılmadı...

Dünya böyledir işte. Hep doğru dönmez. Tersine döndüğünü ömrü olup yaşayanlar görür ve yanına acı bir tebessümü iliştiriverirler.

Vefanın yanı başına elbette şefkatini de ilave etmeliyim.

Yoksa eksik kalır.

DUYARLIDIR.

Yürek seslerini de iştir.

Açtığı muhabbette sizin takılıp kaldığınız meseleleri aştığınızı sevinçle müşahede edersiniz.

Toplum insanıdır.

Bu nedenle ütopik değildir sohbeti.

Hayatı kucaklar.

Ve kucaklar.

Müthiş bir Türk Sanat Musîkîsi bilgisi ve hatıratına sahiptir. Güfte ve bestelerle beraber sanatkarların hikayeleri muhakkak ondan dinlenilmelidir.

HAFTANIN iki günü muhakkak ilerleyen yaşına rağmen Üsküdar'da kütüphaneye gidip çalışır. Her zaman tezgahında bir iş vardır. Onca tarih kitabı, latinize edilmiş eserler kolayca vücut bulmadılar elbette.

Derim ki, biraz da tarihi Metin Hasırcı üslûbundan okumak gerekiyor.

Büyük Osmanlı Tarihi, Abdülhamidin Sır Katibi, Abdülhamidin Derin devleti, Medine Müdafaası, Abdülhamidin Şifre Katibi Mehmet Selahaddin Efendi'nin Anıları, Bir Başka Açıdan Çanakkale, Milli Görüş Zaviyesinden 1974 Kıbrıs Barış Harekatı, Bitmeyen Mücadele Erbakan, Milli Görüş Davasında Recai Kutan aklıma ilk geliveren kitapları.

KENDİSİNİ, ebe anneyi, İki erkek evladını, gelinlerini ve torunlarını buradan muhabbetle selamlıyorum.

Sağlık ve afiyetler diliyorum.

Gölgesinin her daim üzerimizde olduğunu bildiririm.

Ve kendisinin adetine uyarak 'Fî Emanillah' derim.

Ya Selam!