Zygmunt Bauman der ki;  "Dokunduğumuz bir kişiye zarar vermemiz zordur. Yalnızca uzaktan gördügümüz bir kişiye acı çektirmemiz biraz daha kolaydır.”  

Zygmunt Bauman der ki;

"Dokunduğumuz bir kişiye zarar vermemiz

zordur. Yalnızca uzaktan gördügümüz bir

kişiye acı çektirmemiz biraz daha kolaydır.'

Takipçi kitlesi yüksek olan sosyal medya kullanıcıların hemen hemen her gün yaşadığı ve bir tür sarmala dönüşen sorunlarının özeti gibi Baumanın sözü.

Bu söz üzerine kitlesi yüksek olan arkadaşlarımla sosyolojik perspektifte konuşmalar yaptım. Bakalım kitlesi yüksek olanlar neler yaşıyor, nelerle karşılaşıyor.

Efendim yazının başlığı her ne kadar belgesel/film çağrışımında bulunsa da instagram takipçisi yüksek olan bazı arkadaşlarımla konuşup dinleme fırsatı buldum. Bana anlattıklarından sonra bu işin bir çeşit 'ızdırap' olduğuna karar verdim. 'Bu iş' demişken! Aslında tüm sorunlar bu konuda temelleniyor. Bu bir meslek mi? Yoksa geçiciliği olan bir tür heves mi?

Herkes onların çok fazla paralar kazandıklarını ve dolayısıyla' bir elleri yağ da bir elleri balda canım onların' metaforu ile yaşam sürdürdüklerini düşünüyor olabilirler. Birçoğu da ' oturdukları yerden götürüyorlar malı' söylemleriyle eleştirel olabilirler meseleyi. Hatta Türkiye'nin yakından tanıdığı 'Televizyoncu' (klasik medyacı) Okan BAYÜLGEN' in 'sosyal medyada' dolaşan eleştirel videoları muhtelif zamanlarda karşımıza çıkıyordu. Ne diyordu Televizyon Çocuğu; 'Onların hepsi çöp. Para kazanmaya çalışan zavallılar. Hiçbir şey olmaz onlardan'. Halbu ki Okan Bayülgen' de yıllardır reklam filmlerinde oynamıştı ve çokları tarafından eleştirildiği anları olmuştu. Bu ifadeler ışığında bilmeyenler açısından hal tam da böyle olabilir. Muazzam ticari kazançların olduğu sanal dünya da malı götüren, götürüyor da olabilirdi. Bakalım öyle mi?

Malı Götürenler Kimler?

Kim bu fenomenler? Ne iş yapıyorlar tam olarak? Dahası fenomen/infuluencer' lık meslek midir?

Bugün Fenomenler görsel dünyanın açılan pencereleri gibiler. Herkes onları takip edip taklit ediyorlar ve bu durumun hoş ve güzel yanı.

Peki, sosyal sorumluluk yanı? Her şey göründüğü kadar güzel mi? İşte orasıyla kimse ilgilenmiyor.

Kitlesi yüksek olan arkadaşım diyor' ki; 'herkesin yediği şeyleri yiyemiyorum yesem de paylaşamıyorum çünkü reklamını yapmış oluyorum. Herkes kadar rahat değilim aslında'. Sosyal hayatımda rahat hissetmiyorum kendimi ve yakın çevrem bunu anlayamıyor.

Severek takip edilen değerli bir dostumun yaklaşımı da şöyle; 'hemen her gün yardım mesajları geliyor. Ben sadece bir bireyim. Herkese ulaşabileceğimi düşünüyorlar. Araba al, ev al, borçlarımı öder misin? diye sınırsız mesaj alıyorum. Bizi zengin mi sanıyorlar anlamıyorum. Halbu ki benim arabam yok, evimde kira' diyor. Garip şekilde yüksek takipçili insaları her şeye ulaşabilen kusursuz insanlar olarak imgeliyoruz…

Bir youtuber' ın sözleri aynen şöyle; 'gecem/gündüzüm belli değil. Bazen post hazırlayıp atmak için tüm günümü oraya harcıyorum. Çocuklarımdan/eşimden ayrı kalmak zorunda kalıyorum.'

Fakat aralarında benim dikkatimi çeken konuya bambaşka boyut kazandıran TikTok kullanıcısı olan şu gencin sözleriydi; 'ailem yoktu benim! Tek başıma büyüdüm. Beni takip eden kitlem, ailem oldu. Nasıl abdest alınır? Kağıttan uçak nasıl yapılır? Sorularının cevabını babamdan değil, izlediğim videolardan öğrendim ben. Şimdi bu benim hayatım ve çok fazla mesai harcıyorum ve yoruluyorum ama seviyorum işimi' diyor.

Bu bir meslek midir? Sorusuna geri dönelim. Kabul edelim ki gerek akademik gerek geleneksel eğitim metotları açısından bakıldığında fenomenlik bir meslek grubu olarak kabul edilmiyor. Çok para kazanıyor olsanız da, devasa kitlelere hitap edebiliyor olsanız da; bir bankadan 'fenomenim ben, bana kredi verin' diyemezsiniz. Deseniz de çok dikkate alınmazsınız…

Meslek tanımlamaları kapsamında şu an için fenomen olmak bir meslektir demek mümkün değil. Ancak hem iş gücü açısından hem de harcanan mesai bakımından dijital çağın eğilim mesleği haline dönüşmesi yakındır ki bana göre şimdi bile öyle. Orta emek var, iş var, üretim var, kazanç var. Hepsinden daha mühimi elde edilen kazanca ödenen vergiler var. Vergisi alınan bir işin meslek olarak tanımlanması gerekmiyor mu artık? Tabi bu bürokrasinin bileceği bir şey benim ki tavsiye sadece.

Gündemi takip edenler bilecekler. Geçtiğimiz haftalarda şöyle bir haber yayınlandı. 'sokak sokak, cadde cadde dolaşıp kağıt toplayıcısı kardeşlerimizin topladıkları kağıt/plastiklerden artık vergi kesilecek. Böylelikle onları bir iş kolu olarak tanımlayacaklar. Tüm yasal haklardan yarar sağlayacaklar' diye.

O halde gecesi gündüz, gündüzü gece olmuş sosyal medya fenomenlerinden alınan vergilerin karşılığı olarak profesyonel bir meslek tanımlaması getirilmesi çok güzel olmaz mı? Onlara ait bir iş tanımı, meslek ahlakı, iş kazası, meslek hastalığı tanınsa hoş olmaz mı?

Son olarak ekleyelim; dijital ağ vesilesi ile çok ünlü bir fenomen, youtuber ya da adı gelecekte her ne olacaksa olsun onu olabilirsiniz. Yadsıyamayacağımız şöyle bir realite var. Adım atacağınız bu mecra iş yükü oldukça ağır bir 'meslek'!

Psikolojik/sosyolojik yıpranmaları oldukça fazla olan bir alan. Çok takipçili ama yalnızlık içeren bir dünya. Tweet atmak, Instagram'da fotoğraf paylaşmak, Tiktok' ta reklam videosu çekmek ya da Youtube'da şehir vlogları çekmek gibi bir şey değil. Evet! İktisadi boyutu var ama onunla sınırlı olmayan bir plartform. Denizin üstü her ne kadar pürüzsüz görünse de dibin akıntısı çok şiddetli. Unutmayın! Başarı, emek ister. Emek vermediğiniz iş her ne olursa olsun başarı gelmeyecektir. Araştırmalarım sonucunda şunu net ifade edebilirim. Sizler gibi bende fenomenlerin konfor içinde kazandıklarını ya da yaşadıklarını düşünüyordum. Artık öyle olmadığına inandım. Kimse rahat ve konforlu bir şekilde para kazanmıyor inanın!

Ve onlardan;

Para istemeyin,

Ev, araba istemeyin,

Sert eleştiri yapmayın,

Dokunamadığınız insanların canını yakmayın…