Zam... Tek bir kelime telaffuz edildiği an nasıl da sinirleri bozabiliyor değil mi? Suratlar asılıyor, şikayetler sıralanıyor, yakalar silkeleniyor. Artık güne Günaydınlarla değil Zam'lı manşetlerle başlıyoruz. Vitrinlerde, etiketlere, haberlerde her yerde.

Zam... Tek bir kelime telaffuz edildiği an nasıl da sinirleri bozabiliyor değil mi? Suratlar asılıyor, şikayetler sıralanıyor, yakalar silkeleniyor.

Artık güne Günaydınlarla değil Zam'lı manşetlerle başlıyoruz. Vitrinlerde, etiketlere, haberlerde her yerde.

Geçinmek mümkün diyorlar nerenin geçinmesi bu? Bir ekmek 4 lirayken, elektrik faturası 300 olmuşken, kiralar başını alıp uçmuşken, şuradan şuraya gitmek 20 lirayken nasıl bir geçinme bu?

Artık her şey lüks bize. Dışarıda çay içmek bile. Çayı bırakalım deniz kenarında bomboş kaldırımda oturmak dahi lüks. Oturduğunuz semtte deniz yakınsa yine 8 liranız cepte ama değilse işte o zaman yazık!

Ülkede çocuk yapmak da lüks artık. Bir bez 100 lirayken, süt 15 lirayken, et altın değerindeyken hangi çocuğun vitamini, demiri tam olabilir ki?

Her şeyi bir kenara bırakıp kafa dinleyebilen var mı artık?

Haftanın hesabını yapmadan bugünü geçiren var mı?

Çocuğunun uzattığı yemeği o aç kalır diye değil de gerçekten kendi tok olduğu için reddeden anne baba var mı mesela?

Emekli olması gereken yaşta 70 'inde AVM'de yer silen amcalar var, 80'inde pazarda elbise satan nineler, sokakta ayakkabı boyayan dedeler.

Hala çalışmak zorunda olan onca insan... Bu insanlar keyfi mi yapıyor bunu! Sabahın 6'sında sağa sola çöpünü atan gençlerin arkasını keyfinden mi topluyor o amca? Maalesef değil. Keyif yapmak kim bilir hangi yılın arşivinde kaldı.