Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Tacikistan'ı ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayarak hem iç hem de dış politikadaki gelişmelere dair önemli mesajlar verdi. Özellikle ABD ile devam eden S-400 gerilimiyle ilgili sözleri dikkat çekti. Erdoğan, "Tükürdüğümüzü yalarsak devlet terbiyemize uymaz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tacikistan'da yapılan Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı’nın 5. Zirvesi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı:
"ZİRVE BAŞARILI GEÇTİ"
"Tacikistan’ın evsahipliğinde yapılan Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı’nın 5. Zirvesi çok verimli geçti. Tüm liderler kendi sunumlarını yaptı. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve temsilcileri vardı. Yüksek katılımlı başarılı bir zirve oldu.
Zirve marjında ikili görüşmeler yapma imkanım oldu. Tacikistan,
Rusya, Çin, Tatar, Kazakistan, İran, Özbekistan, Kamboçya ve
Afganistan başkanlarıyla görüşmeler yaptım. Bu ziyaret aslında Asya
coğrafyasına verdiğimiz stratejik önemin bir göstergesi. Biz bütün
bölgelerle iyi ilişkiler geliştirmek için yoğun bir çaba
içindeyiz.
Bugüne kadar dış politikayı sıfır toplamlı bir oyun olarak
görmedik, görmüyoruz. Bir ülke ya da bölge ile kurduğumuz
ilişkiler, diğerlerine yahut üçüncü ülkelere asla karşı değil. Oyun
kurucu muyuz değil miyiz; önce bunu belirlememiz lazım. Eğer oyun
kurucular arasında yer alacaksaksanız o zaman bir bölgenin değil
aslında tüm dünyanın oyun kurucusu konumunda olmanız gerek. Biz de
bu ilişkileri bundan sonra aynı şekilde güçlendirmeye devam
edeceğiz. Batıda, doğuda, kuzeyde güneyde, her tarafta ilişkileri
geliştirmeye çalışacağız.
4 MİLYONA YAKIN MÜLTECİYİ HATIRLATMADAN GEÇMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL
Zirvede yaptığım konuşmada da bu konuların altını özellikle
çizdim. Tüm dünya için istikrar, barış ve işbirliğinin üzerinde
ısrarla durdum.
Suriye’de devam eden savaşı görmezlikten gelemeyiz. 4 milyona yakın
mülteciyi hatırlatmadan geçmemiz mümkün değil. Bu savaşın küresel
ve bölgesel etkilerine dikkat çektik. Buradaki siyasi çözüm
çabalarımızı özellikle gündeme getirdik. Bir terör örgütünün bir
başka terör örgütü ile yok edilmesinin doğru olamayacağına işaret
ettik. Filistin konusundaki duruşumuzu burada da paylaştık.
Kudüs’ün kırmızı çizgimiz olduğunu özellikle tekrar vurguladık.
Afganistan, Keşmir ve Rohingya Müslümanlarının sorunlarının
çözülmesi için adım atılması gerektiğini yine gündeme getirdik.
Bugün dünyada barış ve istikrarın temini için tek taraflı
yaklaşımların çözüm üretemeyeceği açıktır. Bu hususu hem benim hem
de zirveye katılan diğer ülke liderlerinin güçlü bir şekilde dile
getirdiğini gördüm.
Modern İpekyolu’nun yeniden inşaasını destekliyor ve ilgili
ülkelerle görüşmeler yapıyoruz. Çünkü Türkiye’nin stratejik konumu
çok net ortada.
Bu konuları haziran ayının sonunda Osaka’da yapılacak G20
Zirvesi’nde de gündeme getireceğim. Bu zirveler ve görüşmeler
marifetiyle ülkemizin çıkarları için stratejik opsiyonları da
çeşitlendiriyoruz. Karşılıklı saygı ve menfaat çerçevesinde siyasi,
ekonomik ve kültürel ilişkilerimizi herkesle güçlendirmenin gayreti
içerisindeyiz.
İLK FIRSATTA TACİKİSTAN’A RESMİ BİR ZİYARET YAPMAYI DÜŞÜNÜYORUZ
Konferans başlamadan önce Tacikistan ile bir heyetler arası
görüşme yaptık. O görüşmede de Türkiye ile Tacikistan arasındaki
ilişkilerin geliştirilmesi için bundan sonra neler
yapabileceğimizin üzerinde durduk. İlk fırsatta Tacikistan’a resmi
bir ziyaret yapmayı düşünüyoruz. Onların bize bir ziyareti olmuştu.
Şimdi de bizim bir iadeiziyarette bulunmamızın doğru olacağını
düşünüyorum. Burada kendimize yeni bir ekonomik hedef belirledik.
Şu andaki rakam bizim için çok tatmin edici değil. Bizim bunu
süratle tırmandırmamız, asgari 1 milyar dolara ulaştırmamız
isabetli olur. Dolayısyla kazan-kazan esasına göre, karşılıklı
saygı ve menfaat çerçevesinde siyasi, ekonomik, kültürel
ilişkilerimizi güçlendirmenin faydalı olacağı üzerinde
durduk. Çok yönlü bakış açısı çerçevesinde
Türkiye bölgesinde ve dünyada güçlü, etkin bir aktör haline
gelmiştir. Buradan geri adım atmak söz konusu değildir. Özellikle
de görüşme yaptığımız ülkelerin savuma sanayimiz üzerinde
durduklarını gördük. Onların bu konuda işbirliği yapma noktasındaki
taleplerini, tekliflerini gördük. İnanıyorum ki Osaka’da
yapacağımız G20 Zirvesi’nde de birebir görüşmelerde daha fazla
vakit ayırma fırsatı bulacağımız için, oralarda da bunları ele alma
imkanımız olacak.
Bu yıl bizim için çok hareketli bir yıl olacak. Osaka’dan sonra 2
Temmuz’da Çin ziyaretim var. Akabinde 22 Eylül’de katılacağım BM
Genel Kurulunda da birçok ülke ile birebir görüşmelerimiz olacak.
Bu arada Sırbistan ve Bosna’ya da ziyaretlerim var. Dış politikada
bu yıl çok çok hareketli geçecek. Bunların dışında belki bir Irak
ve İran seyahatim olabilir. Avrupa ülkelerine de ziyaretlerim
olması söz konusu. Bu ülkelerle özellikle ekonomik ilişkilerimiz
her geçen gün artıyor. İnşallah ticaret hacmimizde, ihracatta
hedefimize ulaşacağız. Turizmde 51-52 milyon turist sayısını
yakalayacağız. Bunun bize getirisi 35 milyar dolar civarında.
Turizm şu anda iyi gidiyor. Önümüzdeki yıl için sinyaller çok daha
iyi. Turizmde hedeflere kararlı bir şekilde devam ediyoruz.
Yatırımlar konusunda ülkemiz cezbedici bir konuma gelmiş vaziyette.
Başta turizm olmak üzere talepler artmaya başladı. Gerek Varlık
Fonumuza gerek Yatırım Destek Ajansımıza ilgi artıyor. Onun için
pazar günü yapılacak seçimin ardından inanıyorum ki uluslararası
yatırımcıların, girişimci firmaların Türkiye’ye akışı daha da
artacaktır.
SORU: Psikolojik ve agresif savaşların zirve yaptığı
günlerden geçiyoruz. 5. Asya Zirvesi’nde nasıl bir yol haritası
belirlendi? Zirve sonrasında başta Putin ve Ruhani olmak üzere, Çin
ve Özbekistan devlet başkanları ile yaptığınız görüşmelerde neler
konuştunuz?
Rusya ile aramızdaki ikili ilişkiler çok çok iyi bir noktada.
Türkiye’nin ticaret hacminin en yüksek olduğu ülke Rusya. Şu anda
25 milyar doların üzerindeyiz. Belirlediğimiz hedef 100 milyar
dolar. Rusya ile ilişkilerimiz derinlikli bir şekilde ilerliyor. Bu
yıl sonu itibarıyla Türk Akımının açılışını yapacağız. Bu da ayrı
bir güç. Buradan Avrupa’nın değişik ülkelerine bizim üzerinden
-birlikte tasarruf kullanmak suriyetiyle- doğalgaz akıtılacak. Bu
çok önemli. Biz de artı ihtiyaçlarımızı buradan
sağlayabileceğiz.
S-400 KONUSU BİTMİŞ VAZİYETTE HERHANGİ BİR OLUMSUZLUK
SÖZKONUSU DEĞİL
Rusya ile yürüttüğümüz bir diğer konu da nükleer enerji santrali
çalışmalarımız. Daha önce 100 kadar mühendis gitmişti. Onlar orada
belli bir eğitim aldı. Ardından 100 kadar kişilik ikinci bir ekip
daha gönderildi. Bunlar da eğitim aldı. Bunlar artık nükleer enerji
santralimizin beyinleri. Burası hızla devam ediyor.
Bu arada Rusya ile S-400 konusunu da görüştük. Zaten S-400
konusu bitmiş vaziyette. Herhangi bir olumsuzluk sözkonusu değil.
Öyle zannediyorum ki Temmuz ayının ilk yarısında artık onlar da
gelmeye başlayacaktır. Bu konuyla ilgili takvimi arkadaşlarımız
takip ediyor.
Ayrıca Çin’le ilişkilerimizde de hedef büyütüyoruz. Türkiye ve Çin
olarak 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı Sayın Şi
Cinping’e teklif ettim. Kendileri de buna çok sıcak baktı. İthalat
ve ihracattaki birçok kalem üzerinde ne gibi adımlar
atılabileceğimiz üzerinde durduk. Bizim için şu anda Çin ile
atacağımız adımlarda Çin sermayesinin Türkiye’ye girişi çok
önemlidir. Kars-Edirne demiryolu konusu büyük önem arzediyor. Kuşak
ve Yol projesine girdiği için buna Çin de büyük önem veriyor ve çok
fazla ilgi gösteriyor. Sadece Kars-Edirne de değil, bunun dışında
Türkiye’deki birçok demiryolu projesine Çin’in baştan beri ilgisi
var. İnanıyorum ki birçok raylı sistemi onlarla yapma fırsatını
yakalayacağız.
SORU: İdlib’de çatışmasızlık hali devam ediyor ancak
zaman zaman rejimin saldırıları oluyor. Çatışmasızlığın sürdürülüp
sürdürülemeyeceği tartışılıyor. Ruhani ve Putin görüşmesinde bu
konu gündeme geldi mi?
RUSYA İLE BU NOKTADAKİ İLİŞKİLER GAYET İYİ GİDİYOR
Doğrusu bugün Ruhani ve Putin ile İdlib konusuna pek girmedik. Çünkü İdlib konusu zaten görevli olan arkadaşlarımız ile Rusya tarafında görevli olanlar arasında sürekli takip ediliyor. Ateşkes sağlandı ama zaman zaman çatlak sesler gelebiliyor. Ben buradakini öyle kabul ediyorum. Sayın Putin olsun diğerleri olsun aslında bu tür şeylere pek sıcak bakmıyorlar. Rejimin yaklaşımını da doğru bulmuyorlar. Ama Putin’in bir özelliği var; bir yerde bir sıkıntı olduğu anda ben görevli arkadaşıma ‘muhatabını ara’ dediğim zaman 24 saati bulmaz, hemen dönüş olur. Ondan sonra biz gerekli görüşmeleri yaparız ve çözüme de kavuştururuz. Rusya ile bu noktadaki ilişkiler gayet iyi gidiyor. Zaman zaman bu tür sıkıntılar olmasa çok daha iyi olacak ama maalesef oluyor.
"S-400 KONUSUNDA TÜKÜRDÜĞÜMÜZÜ YALARSAK DEVLET TERBİYEMİZE UYMAZ"
SORU: ABD’den S-400 konusunda gelen mektuba Türkiye
ne zaman yanıt verecek? Nasıl bir mesaj verilecek? Yaptırım
meselesi nasıl aşılacak? Trump ile görüşmeniz mi belirleyici
olacak? F-35’den Türkiye’nin vazgeçmesi mümkün
mü?
Milli Savunma Bakanlığımız o mektuba karşı bir mektup konusunda
çalışmasını sürdürüyor. Çok kısa zamanda, belki de bu hafta
içerisinde cevabi mektup gönderilecektir. Çerçevesi içeriği
belirlenmiş vaziyette.
Diğer konuya gelince, bu konuda kararımız nettir. S-400’den taviz
vermeyeceğiz. Her zaman söylüyorum; burası kasaba devleti değil,
burası Türkiye Cumhuriyeti. İmzayı atmışız, her şeyi bitirmişiz.
Karşı taraftan Rusya, bize vereceği kredide her türlü kolaylığı
göstermiş ve gerçekten uluslararası piyasada olmayan faiz
yüzdeleriyle bize bir kredi vermiş. Şimdi burada tükürdüğümüzü
yalarsak devlet terbiyemize uymaz, benim de devlet adamlığıma
uymaz. Böyle bir şeyi yapamayız.
F-35 KONUSUNDA ÜZERİMİZE DÜŞENİ HEP YAPTIK
F-35 konusunda da söyleyeceğim şeyler aynı. Üzerimize düşeni hep
yaptık. Ödemelerse, taksitlerimizi tıkır tıkır ödüyoruz. Şu ana
kadar 1 milyar 250 milyon dolar ödeme yaptık. Biz görevimizi yerine
getirirken, karşımızdaki de görevini yerine getirecek. F-35’lerden
4 tanesini teslim aldık. Bunlar şu anda Arizona’da. Generalimizi
gönderdik, pilotlar orada, eğitimleri aldılar. Ama uçakları
göndermeye gelince bu noktada maaleselef bize yanlış yapıyorlar. Bu
uçakların bir kısım parçaları da Türkiye’de üretiliyor. İşin bir de
bu boyutu var. Sen ödemeyi yapacaksın, parçaların bir kısmı burada
üretilecek ama kalkıp ‘uçakları vermeyeceğiz’ diyeceksin. Bu tabi
ki yakışık almıyor. Bu konuları ben Sayın Trump ile görüştüğüm
zaman bakıyorum ki o farklı konuşuyor. Bunlara gelince bunlar da
farklı davranıyor. Bu tür şeyleri yapmak doğru değil. Belli bir
yere kadar sabredeceğiz. G20 zirvesinde Sayın Trump ile etraflıca
görüşmemiz olacak. Orada bu konuları ele alacağız. Ama aşağıdaki
birileri farklı şeyler konuşursa, o zaman hemen zaten Sayın Trump
ile irtibatımızı kurarız, orada da konuları telefon diplomasisi ile
çözmeye çalışırız. Orada da bu işler fazla gecikmiyor.
SORU: Çözüleceğine inanıyor musunuz?
En azından inanmak istiyorum. Çünkü Türkiye de ABD de NATO
ülkesi. Türkiye NATO’nun en güçlü ayağı ve NATO’da ödemelerini
yapan üç beş ülkeden bir tanesi. Birçoğu ödemesini bile yapmıyor ya
da çok düşük ödeme yapıyor. Bir stratejik ortak, bir ortağa yanlış
yapar mı? Yapmaması lazım. Biz NATO’nun farklı bir ayağıyız.
SORU: BM’de Filistin meselesi hiçbir çözüme kavuşmadı.
Hatta yıllar geçtikçe Filistinlilerin aleyhine gelişmeler oldu. 27
ülkeli yapıda Filistin meselesine değişik vizyon getirilebilir mi?
Uluslararası baskı mekanizması kurulabilir mi?
Kurulmaması için aslında hiçbir sebep yok. Kurulabilir,
kurulmalı. Bunların hepsini geçelim İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
var. Buradaki dönem başkanlığımızda çok ciddi, kararlı bir adım
attık. BM Genel Kurulu’ndan çok önemli bir kararı çıkarttık. Demek
ki isteyince oluyor. Bütün mesele o. Ama bir Arap Ligi’nden bugüne
kadar Filistin meselesinde çok sıkı bir duruş maalesef göremedik.
‘Yüzyılın Anlaşması’ deniliyor. Burada da İİT üzerinde çok büyük
sorumluluk var. Bu konuyu hafife alamayız. Bölge ülkeleri olarak
üzerimizde önemli sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Hatta ben biraz
daha ileri gidiyorum. Suudi Arabistan’ın burada sorumluluk
üstlenmesi lazım. Bu tarihi bir sorumluluktur. Bundan kaçan,
gelecek nesillere bunu anlatamaz. Geçmişte orada olan tahribatları
nasıl gelen idareciler, yöneticiler bu kuşaklara anlatamıyorsa,
yarın da o nesiller bunun hesabını soracaktır.
SORU: İran medyasısında ABD-İran krizi korusunda,
Türkiye’den ABD’den destek beklentisi olduğu haberleri yer alıyor.
ABD krizde Türkiye’yi taraf olarak görme beklentisi içinde mi?
Ruhani sizden özel talepte bulundu mu?
Biz daha çok ikili ekonomik ilişkiler üzerinde durduk. İkili
ekonomik ilişkilerimizin dışında da bölge için ‘Yüzyılın Anlaşması’
denilen plan üzerine bir görüşmemiz oldu. Ayrıca dışişleri ile
hazine ve maliye bakanlarımız arasında devam eden bazı ilişkiler
var. Önümüzdeki hafta içerisinde nerede nasıl biraraya gelecekleri
konuşuldu. Bankalar arasındaki ilişkileri ve diğer konuları masaya
yatıracaklar.
"FRANSA'NIN DOĞU AKDENİZ'DE SÖZ HAKKI NEREDEN ÇIKTI?"
SORU: Macron ‘Türkiye Doğu Akdenizdeki çalışmaları
durdurmalı’ dedi. GKRY de Fatih Gemisi mürettebatı için bir
tutuklama emri çıkarttı. Türkiye karşıtı bir bloklaşma mı var Doğu
Akdeniz’de?
Doğu Akdeniz’de söz söyleme hakkı olanlar konuşabilir. Fransa’nın
Doğu Akdeniz’de söz söyleme hakkı nereden çıktı? Doğu Akdenize
kıyıdaş mı? O kendine göre gelin güvey oluyor. Böyle bir şey yok.
Kıbrıs’ta biz garantör ülkeyiz. Yunanistan, İngiltere garantör
ülke. Bu ülkeler bir şey söylerse anlarım. Fransa’nın ne işi var
burada? Eğer diyeceksen ‘benim de TOTAL şirketim anlaşmalar yapmış;
bırak da TOTAL konuşsun o zaman. O da nereye kadar bu konuda
konuşmasını sürdürebilir o da ayrı mesele. Senin Fransa olarak
böyle bir şey söyleme hakkın, yetkin yok. Uluslararası hukuka göre
Kıbrıs’ın bütününde yaşayan halk, oradaki sulardan çıkan bütün
imkan neyse onu ortaklaşa paylaşır. Olay bu. Orada benim soydaşımın
hakkı var. Biz bu hakkın takipçisiyiz. Bu hakkı yedirmeyiz. Güneyin
de aynı şekilde eşit oranda hakkı var. Ama kuzeydeki benim Türk
soydaylarımdan farklı değil. Aynı hakka sahip. Bunun ölçmesi
biçmesini güneydeki yapacaksa, kuzeyin aldatılmasını görmezlikten
gelebilir miyiz? Fransızın burada ne işi var? O kendine göre
durumdan vazife çıkarıyor. Sayın Macron bu işlerde çok acemi. Hala
alışamadı bu işe. Herhalde alışana kadar da çok vakit geçecek.
"CUMHUR İTTİFAKI GENELE SİRAYET EDEN BİR SÜREÇTİR"
SORU: Sayın Devlet Bahçeli ile kritik zamanlarda
görüşmeler gerçekleştiriyorsunuz. Bu sefer görüşme isteğiniz neden
kaynaklandı? Sadece İstanbul seçimlerini mi
konuştunuz?
Cumhur İttifakı’nın sağlıklı yürümesi konusunda zaman zaman bir
araya gelmemiz şart. Bu zaman zaman şahsımdan, zaman zaman Sayın
Bahçeli’den geldi. Hem yerelde hem genelde. Bizim Cumhur
İttifakımız sadece yerelde devam eden bir süreç değil. Aynı zamanda
parlamentodaki çalışmalarla genele sirayet eden bir süreçtir ve bu
konuda da Sayın Bahçeli ile sağ solsun sağlıklı iletişimimiz var.
Grup başkanvekillerimizin kendi aralarında sağlıklı ilişkisi var.
Çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Seçime 10 gün var ve gelişmeleri
gözden geçirelim dedik. Sayın Bahçeli, ayın 14’ünden itibaren
kendisinin de İstanbul’da olacağını söyledi.
Karşımızda dörtlü bir ittifak var. Bizim ittifakımızın farklı
özellikleri var. Bizim ittifakımız hem milli hem yerli. Bir diğer
özelliği de yerelle ilgili çok ciddi bir tutarlılığa sahip olması.
Ayrıca İstanbul gibi bir şehre hizmet noktasında çok ciddi bir
perspektif ortaya çıktı.
31 Mart seçiminde çıkan neticeye baktığımızda -meclisler seçilmiş,
komisyonlar belirlenmiş, başkanvekilleri belirlenmiş- nerdeyse
bütünüyle Cumhur İttifakı var. Ortada sadece bir belediye
başkanının seçimi var. Bu şuna benziyor; parlamentosu olmayan bir
başkan, aynı şekilde kabinesi olmayan bir başkan, aynı şekilde
birçok kurulu olmayan bir başkan… Bunun çok sağlıklı çalışması
mümkün değil. Hele hele bu yerelde hiç mümkün değil. Bütçenizi
yapacaksınız, bütçenize onay verecek yer meclis. İmarı
geçireceksiniz, komisyon müsadece etmeyince geçmez. ‘Bana komisyon
müsade etmedi, ne yapayım’ diyemezsin ki... Halkımıza bazı
gerçekleri doğru anlatmak lazım ki neticeye sağlıklı gidelim.
İstanbul’un kaybedecek vakti yok. İstanbul kendini ispatlamış bir
zihniyetle zaten yönetilmiş. İstanbul’da 24-25 yıldır ne yapılmış
diye soranlar, herhalde Avrasya Tüneli’nden, Marmaray’dan, Üçüncü
Köprü’den hiç geçmedi. Eskiden İstanbulda kavşak mı vardı, Metrobüs
mü vardı. Bunları bu hükümet yaptı. Adayımız Binali Yıldırım Bey’in
burada çok ciddi emekleri var.
"MECLİSİ OLMAYAN BAŞKANIN SAĞLIKLI ÇALIŞMASI MÜMKÜN
DEĞİL"
SORU: Yarın İstanbul seçimlerinde adaylar televizyon
programında biraraya gelecek. Önümüzdeki hafta Pazar günü da
İstanbullular olarak sandık başına gideceğiz. Hem seçimler
öncesinde bir değerlendirme almak hem de ‘Doğru işler yapmazlarsa
çalıştırmayız’ açıklamanıza karşılık CHP Sözcüsü Faik Öztrak’tan
‘milli iradeyi yok saymak demektir’ cevabına yorumunuzu almak
isterim.
Doğru iş yapılırsa AK Parti grubu destekler. Doğru iş yapılmazsa
tabii ki desteklemeyeceğiz. O zaman ilk karşılarına çıkan ben
olurum. Çünkü AK Parti yanlışların yanında değil, doğruların
yanındadır. Eğer belediye başkanı doğru bir proje ile geliyorsa
bizim grubumuz onu destekleyecektir. Yanlış proje ile gelinirse onu
nasıl destekleyeceğiz? Millet bize doğruları destekleyin diyor.
Şimdi parlamentoyu ele alalım. Parlamentoda CHP grubu, diğerleri
bizim her getirdiğimiz yasaya karşı çıkmıyorlar mı? Beyaz
dediğimize siyah diyorlar ki CHP zihniyeti budur zaten. Biz doğruyu
destekleriz, her zaman yanında oluruz diyoruz. Doğru olmayana taviz
vermeyiz. Mesela Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile ilgili Anayasa
Mahkemesine 30’u aşkın müracaatları oldu. Partinin sözcüsünün önce
aynaya bakıp kendilerini bir görmeleri lazım. Mesela şu ifadeyi de
çok kullandılar, ‘başkanlık tutanağını almış olan kişinin elinden
tutanak alındı’ diyor. Bunlar devleti de tanımıyorlar. İl Seçim
Kurulundan alınan tutanak nihai değildir. Mesela ben 1991’de
tercihli seçim sisteminde milletvekili seçildim. Kendi partimden
aynı listedeki arkadaş itiraz etti. Yüksek Seçim Kurulu tarafından
milletvekili mazbatam elimden alındı. Ben ‘ama bana mazbata
verildi’ diyebilir miydim? Nihai karar Yüksek Seçim Kurulu’nundur.
Bu mazbata, geçiş sürecinde verilmiş olan mazbataydı. Yüksek Seçim
Kurulu’ndan verilmedikten sonra geçerli değildir. Şimdi de diyor ki
benim 18-19 günde yaptığımı bunlar 25 yılda yapamadı.’
"ADAYLARIN ORTAK YAYINININ SONUCA CİDDİ ETKİLERİ OLABİLİR"
Adayların yapacağı ortak yayının sonuca ciddi etkileri olabilir.
Zira vatandaş kimin kim olduğunu tam manasıyla bilmiyor.
Kampanyasını yalan üzerine bina edenler var, bir de gerçekler
üzerine bina edenler var. Şimdi vatandaşın da bunu görmesi lazım.
Halkımız yalan üzerine kampanya inşa edenlere haddini 23 Haziran’da
bildirecek. Bunun için de aydınlatılması
gerekir.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanım son grup toplantısında 23
Haziran seçiminde bir önceki seçimde yaşanan sıkıntıların
tekrarlanmaması için bazı özel tedbirler alıyoruz denmişti. Bu
tedbirler nedir, oy hırsızlığını nasıl
engelleyecekesiniz?
Bu konularla ilgili de teşkilatla üç defa bir araya geldim.
Belediye başkanlarımıza, il yönetimine ve ilçe başkanlarımıza
çeşitli uyarılar yaptım. Onlar da bütün sandık üyelerine
müşahitlere varıncaya kadar onları yetiştirecekler. Herşeyden önce
sandıklardaki tutanakların ve seçmen sayım döküm cetvellerinin
kayıt altına alınması çok önemli. Buralarda su kaçağının
bulunmaması gerekir.
Tatilden önce TBMM’ye gelmesi düşünülen bazı yasalar var, ceza
indirimi ve süresiz nafaka gibi… Sayın bakan çalışmaların
tamamlandığını ve meclise geleceğini duyurmuştu. Bu yasalarla
ilgili değerlendirmeniz nedir?
Süresiz nafaka ile ilgili çalışmaları Adalet Bakanlığındaki
arkadaşlarımız, çeşitli akademisyenler, STK’larla beraber
yürütüyorlar. Adil bir karar verme açısından bir tarafı koruyacağız
diye bir tarafa zulmetmek olmaz. Burada adil bir neticeye ulaşmamız
gerekecek bu işin masada kalması da doğru
değil.
Yurt dışı gezileriniz içinde bu gezinin bir diğer özelliği de kadın
gazetecilerin sayısının çokluğu. Kadın gazetecilerin yoğun
olmasının verdiği mesajı var mı?
Tacikistan gezisinde özellikle olmalarını istedim. Burası birçok
arkadaşımızın gidip geldiği bir yer değil. Bu coğrafyayı
görmelerini istedim. Bu defa bu sebeple hanım arkadaşlarımızın
sayısını artırmak istedim.
Asya tarafında dünya açısından çok değişik bir güç dengesi
oluşuyor. Burada dünyaya hükmeden liderler var. Şangay Beşlisi
etkin ülkeleri buluşturuyor. Doğrusu benim de şahsi kanaatim Şangay
Beşlisi’ne burada olduğu gibi Türkiye’yi dahil ederlerse çok güzel
bir gelişme olur.
Ayrıca şunu da eklemek isterim. Ben siyasi hayatım boyunca
siyasette kadınların varlığını ve etkinliğini önemsemiş bir
insanım. Kadınların siyasette olduğu gibi toplumsal alanın her
yanında, özellikle de medyada varlık göstermesi son derece kıymetli
bulduğum bir husus. Bir mesaj vermemiz gerekirse, bu fotoğraf
böylesi bir mesaj olarak okunabilir.