New York Times, Sultan Abdülhamid Han, Adnan Menderes, Turgut Özal hakkında tenkit kılıfıyla ağır hakaretler yapma alışkanlığını Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde de aynen devam ettirmekteydi. Seçim sürecinde ona The Guardian gazetesi de katıldı. Sultan Abdülhamid hakkında "müstebid" diyenler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için "diktatör" diyorlardı. The Guardian'ın başyazısında kullandığı ifade topyekun sömürgeci haçlı batının İslâm âlemine karşı beslediği fikri ifade etme bakımından son derece samimi ve net bir cümledir.

Adı belli gazete, şöyle diyordu:

-Tam batılılaşmamış yoksul Müslümanların, kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez!
The Guardian "vasi" demektir. Bir yerde vesayet varsa bir vesayet altında olan bir de vesayet sahibi olan vardır. O gazete, kendini "tam batılılaşmamış yoksul Müslümanlar"ın vasisi olarak gördüğü için böyle yazmakta. İlk dikkat edilmesi gereken "tam batılılaşmamış" cümlesidir. Tercümesi, "Hırıstiyan olmamış" demektir. Böyle bir yerde demokrasiye, seçime, vs. ihtiyaç görüldüğü kadar izin verilir. Zira bu "tam batılılaşmamış yoksul Müslümanlar" kendilerini idareden âciz zavallılardır...

Bu düşüncenin iki sebebi vardır. İslam düşmanlığı ve Türkiye Cumhuriyetini kendilerinin kurdurduğu yolundaki inançları. 1975-77'lerde Milliyet gazetesinde çıkan bir tefrika yazıda tarih 1940'lara yaklaşırken İngiliz sefirine "gelin emanetinizi alın" teklifinin yapıldığı açıkça yer almıştır. İngilizler, bir avuç bıraktıkları Türkiye'yi Lozan'da şekillendirerek devlet adamlarının buna sıkı sıkıya riayet etmesini takip etmiş, haddi aşanlar da cezalandırılmıştır. Başyazı, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden hemen önce çıkmıştır. Bu bir vasinin, sahibin, efendinin bakış üslubudur. Anlaşılıyor ki yazıyı kaleme alanlar, erken Cumhuriyet döneminde olmadığımızı fark etmemektedir.
Tam seçim öncesinde o jandarma, gardiyan veya vasi gazetenin bu cümlesine şahit olmuştuk. Seçimlerden sonra koro çoğaldı. İngiliz, Alman, Fransız, İsrail, Suriye ve İran gazeteleri, Tayyip Erdoğan'a ağır sözlerle sataşıyorlardı… Bu arada bir İsrail gazetesi olan Jerusalem Post, bir tahlil yazısı yayınladı. Yazının başlığı şudur:
-Erdoğan için kötü, İsrail için iyi!..

İsrail, "one minute"'tan, Davos'taki istiklal mücadelesinden bu yana sn Erdoğan'a affetmeyen ihtiraslarla düşmandır. Herkesçe bilindiği gibi İsrail, batının orta doğudaki ileri karakoludur. Veya batı, İsrail'in uysal koyunudur. Bu batı, karakolu eliyle Türkiye, ne ölsün, ne onsun istemiştir. Ankara'ya belli bir serbestlik planı çıkartılmıştı. Bunun dışına adım atılamazdı. Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde gelen Ak Parti iktidarı, ezberleri bozdu. Bunun üzerine bütün o politikacılar, medya ve finans dünyası, Türk milletinin bir ümmeti de peşinden sürükleyerek "yeniden diriliş ve yeniden yükseliş"ini yaşamasının şanlı yolunu açan bir lidere okyanuslar çapında düşman oldular. Bu yüzdendir ki seçime Tayyip Erdoğan değil de eski partisi girdiği halde bütün bu dünyanın medyası "sultan kaybetti" diye hicivli, alaylı, kinli aşağılık manşetler attılar. Sonunda da Yahudi gazetesi, "Erdoğan için kötü, İsrail için iyi!" diye seçim sonuçlarını tahlil etti. 7 Haziran gecesi sandıklar netleşince de Tel Aviv sokaklarında sevinç çığlıkları atılarak gösteriler yapılıyordu... Onlar için bir korkusuz düşman kaybetmişti:

İsrail sevinçli.
Suriye Baası sevinçli.
İran sevinçli.
Almanya sevinçli.
Fransa sevinçli.
İngiltere sevinçli.
Amerika sevinçli.
Halbuki AK Parti yüzde 41 gibi fevkalâde yüksek bir oy almıştı. Sevinenler, bu partinin gerilemesine sevinmiyorlardı. Sistemi kilitlemişlerdi. Tayyip Erdoğan, önce Beştepe’ye mahkum edilecek, sonra da "mahkûm" edilecekti.
Buna mukabil:
Şu yürümekte olan devâsa hizmetler duracak diye korkan Türk vatandaşları üzgün. Suriye'de hürriyet mücadelesi verenler üzgün. Türkmenler üzgün. Filistin üzgün. Mısır'ın, Libya’nın mazlumları üzgün. Arakan, Açe, Doğu Türkistan, Kırım Müslümanları üzgün. Somali üzgün...
Sevinenlerin ümidi koalisyonlar.
Üzülenlerin beklentisi ise en kısa zamanda seçimlerin yenilenerek tekrar güçlü bir iktidarla yola devam edilmesidir.
Manzara budur:
Herkes safını seçebilir.