Son birkaç gün içinde çok üzücü oldukça da düşündürücü cinayet ve intihar olayları yaşandı. Gün olmaya ki, haber bültenlerinde cinayet ve intihar haberleri yer almasın!

Son birkaç gün içinde çok üzücü oldukça da düşündürücü cinayet ve intihar olayları yaşandı. Gün olmaya ki, haber bültenlerinde cinayet ve intihar haberleri yer almasın!

Kahir ekseriyetinin kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir toplumla cinayet ve intiharların bu kadar yoğun yaşanması daha fazla üzücü ve düşündürücüdür!

Bu üzücü durum ile ilgili toplumun tüm kesimleri özellikle de sosyal bilimci ve din adamları kafa yormalı ve sebeplerini araştırmalıdır.

Manisa'nın Ahmetli İlçesinin bir köyünde yirmi yaşlarında dört tane genç, birinin boynu kırılarak üç tanesi de aynı tüfekle kendilerini vurarak intihar ettiler.

Bu olayın cinayet mi intihar mı olduğu net belli olmamakla birlikte çekip sosyal medyada paylaştıkları video intihar ettikleri ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

-Bu gencecik çocukların dertleri neydi de hayatlarının en güzel çağlarında canlarına kıydılar?

-Evlatları canlarından bir can olan anne ve babalarına neden evlat acısı yaşattılar ve ömür boyu yaşatacaklar?

Yaşanan acı olaylar azıcık merhameti olan herkesi üzmektedir. Allah(cc) kimseye bu acıları yaşatmasın!

Sorular çok olduğu gibi bu acı olayların suçluları da çok!

Bu acıların en aza indirilmesi için toplumun tüm kesimleri derin derin düşünmeli çözüme dönük sorumluluklarını yerine getirmelidirler.

Gelelim ikinci cinayet ve intihar olayına:

Bir genç, eniştesinin işyerinde çalışan eşi ve eniştesini kıskançlık nedeniyle, sonrada kendisini vurarak öldürmüştür.

-İnsan sadece kıskançlıktan eşi ve eniştesini öldürüp intihar eder mi?

Eşini kıskanıyorsan evinde oturtur işe göndermezsin olur biter!

Yazımın ilk bölümünde ifade ettiğim gibi Müslüman bir toplumda bu cinayet ve intiharların nedenleri üzerinde durulmalıdır.

Çünkü, dinimiz İslam'a göre bir insanı öldürülmenin günahı çok büyük hele hele intiharın günahı çok daha büyüktür!

Çünkü, intihar eden kişinin cenaze namazının kılınıp kılınmaması ile ilgili İslam Âlimlerinin farklı görüşleri vardır.

Elbette ki, son nefeste kişinin imanlı ölüp ölmediğini Cenabı Allah bilir; ancak, çok büyük tehlike olduğu Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerde açıklanmaktadır.

Konu ile ilgili İslam'ın hükümlerine ayrıntılı girmeyeceğim; çünkü, çoğumuz bunları biliyor, bilmeyenler küçük bir araştırmaya öğrenebilirler.

Bugün için yukarıda yer alan iki olay ve buna benzer olayların sebepleri üzerinde durmanın çok daha elzem olduğunu düşünüyorum.

Burada 'alkol, uyuşturucu, namus' olmak üzere üç husus cinayetlerin en önemli sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Gençlerin video konuşmalarındaki ses tonu ve tavırları uyuşturucu kullandıkları şüphesini kuvvetlendirmektedir.

Elbette ki, en doğruyu Allah(cc) bilir.

Diğer olayla ilgili haber bültenlerinde cinayetin sebebi kıskançlık olarak yer alsa da kıskançlığın ötesinde namus meselesi olduğu gibi görünüyor.

-Ülkemizde 'alkol, uyuşturucu ve namus' kaynaklı ölüm ve yaralama olmak üzere tüm olaylar yoğun bir şekilde artarken önlenmesi için neler yapılmaktadır?

Bu sorunun cevabının muhatabı olanların bir cevabı varsa söylesinler!

-O gençler canlarına kıyarak anne babalarını perişan ettikleri gibi ebedi hayatlarını da mahvettiler burası tamam da; bu gençlerin başta dini eğitimi olmak üzere tüm eğitimlerini verememiş veya yetersiz vermiş anne baba ve devletin sorumluluğunu nereye koyacağız?

Neden gençler alkol ve uyuşturucuya yönelmekteler bunlar ciddi ciddi araştırılmalı ve bu pisliklerle mücadele edilmelidir.

İnanın, Müslüman ülkemde bu tür kötü alışkanlıklarla mücadelenin önemi ve çözümüne yönelik önerileri dile getirmekten de korkar hale geldik; çünkü, medya gücünü elinde bulunduranlar işlerine gelmeyen söz söyleyenleri linç ediyorlar.

-Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nu linç etmediler mi?

Hocayı o günden beri kendilerini muhafazakar tanımlayan televizyonlarda göremez olduk, en azından ben görmedim.

Uçankuş Tv Canlı Masa adlı programda Erol Köse 'Plazalarda çalışan kadınların yüzde ellisi kocalarını aldatıyor' dedi hiç tepki almadı.

Yanılmış olmayayım diye internette 08 Ocak tarihli programı arıyorum bulamıyorum. Oysa ki, 08 Ocak öncesi ve sonrası mevcut. İnternetten bir de siz araştırın.

Düşünüyorum; eğer bu sözü Ebubekir hoca veya başka bir hoca söyleseydi kıyameti koparırlardı.

Aslında dert belli dermanı da; ama hiç kimse çözüme yanaşmadığı gibi çözümü dile getirmekten de korkuyor!