MERHABA ben rüzgâr! Esip duruyorum kendi hâlimce… Neşe doluyum, umut doluyum. Ve esenlik taşıyanım. Kanatlarımı rahmet damlalarıyla doldurdum. Dileyene onlardan ikram ediyorum zemzem misali…

MERHABA ben rüzgar!

Esip duruyorum kendi halimce…

Neşe doluyum, umut doluyum.

Ve esenlik taşıyanım.

Kanatlarımı rahmet damlalarıyla doldurdum.

Dileyene onlardan ikram ediyorum zemzem misali…

Yanmışa derman olmaya çalışıyorum, susamışa şifa…

Dertlere kendini beleyenleri hiç erinmeden ve büyük bir itina ile çözüyorum o düğümlerinden…

Ah bu çağın insanları…

Ah sizler!

Ne çok düğüm atmışsınız kendinize.

Ne çok kilitlemişsiniz kendinizi.

Ne çok olmaz işlere bulamışsınız.

Ne çok darlanıp başkalarını da darlatmışsınız.

Ne çok kırıldınız ve bunu kabul etmemek için kırdıkça kırdınız.

Sağlam bir dal, örselenmemiş bir budak bırakmadınız etrafınızda.

Stres yükünüz çok fazla.

Depresyon kuyularında kendinizi ölüme mahkûm etmişsiniz.

Kervancıları da küstürmüşsünüz.

Size el uzatanların ellerini kırmak da ne ola?

Size çıkmanız için uzatılan iple yukarıya tırmandıktan sonra o iple size destek vereni boğmak neyin nesi?

Bu öfke nereden harlanıyor?

Bu kızgınlık hangi körüklerle nerelerden körükleniyor?

Bağlanmış şeytanlara rağmen sizdeki bu derin yaraların kaynağı nedir?

Sıkılmış yumrukları açıp musafahalaşarak bayramı yaşamanıza az kaldı.

Hala sıkılı mı duracak o yumruklar?

O kaşlar daha ne vakit yay gibi gerginliğini sürdürecek?

Sıkılmadınız mı dişlerinizi hırsla sıkmaktan?

Kendinize zarar vermek yetişir artık.

Kırılan gönülleri onarma vaktidir.

Helallik dileme zamanıdır.

Ayağa kalkmalı, nefse ve şeytana karşı kıyam etmelidir.

İşte buna destek vermek için buradayım.

Ben rüzgar!

ŞİMÂL rüzgarı da derler bana…

Yağmur bekleyenlerin hasretiyle demlenen gözlerle istikbal edildiğim için.

Fahr-i Kainat Efendimizin benden nasıl bahsettiğini hatırlatayım ki, kim olduğumu daha güzel anlayasın.

'Cennet'te bir ağaç vardır, ana dalları (gövdeleri) altından, ufak dalları zeberced ve incidendir; onun için bir rüzgar eser ve ağaçlar ses vermeye başlarlar, işitenler ondan daha lezzetli bir ses asla işitmemişlerdir."

SİZİN ses vermeniz için buradayım.

Sesime ses olmanız için geldim.

Bu Ramazanda da size eşlik ediyorum.

İçinizdeki sesi yükseltin.

Ve gürleştirin.

Şeytanın ödü patlasın.

Nefsin ayakları dolaşsın birbirine…

O bunu kendi kıyametinin sayhası sansın.

Ve ardına bile bakmadan canını kurtarmak için kaçıp gitsin.

Biz tekrar cennet esintisinin hoşluğuna dönelim.

Ferah bulalım.

Can bulalım.

Canan bulalım.

Cemal bulalım.

Bulalım ki, hep beraber didar görelim.

Sevgili Peygamberimizin kutlu izini sürmüş olmaktan dolayı orada cem olalım.

Muhabbetin halkasını kuralım.

Ve ben tekrar eseyim.

Musîre olarak gönlünüzü harekete geçireyim.

İhtizaza getireyim.

Titreşsin gönlünüz… Ürpersin kalbiniz…

Cenab-ı Hakkın eşsiz cennet nimetlerini elde etmek için dünya sahrasında yanıp kavrulan siz mü'min yürekler için ferahlık taşıyayım.

Ben rüzgar!

Müsîre, şimal rüzgarı…

Ramazanın ilk gününden itibaren seninleyim.

Duy sesimi!