AK Parti, 5. Olağan Kongresini yaptı. Kongrenin seçimlerden öne
alınması, iyi düşünülmüş bir plandı. Bir rüzgâr arkaya alınmış
olarak 1 Kasım’a gidilecekti. Bu bir yenilenme kongresi oldu. AK
Parti genel başkanı Ahmet Davutoğlu, yenilenme, kurucu değerlere
dönme ve "fazilet ve ahlâk" demek olan erdemliler hareketi ve etik
vurguları yaptı. Yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele edecekleri
taahhüdünde bulundu. Hürriyetler, insan hakları ve hukuka riayete
işaret etti. 2002 Ruhuna atıfta bulundu. Kibri, millete tepeden
bakma tehlikesini gözler önüne serdi. 7 Haziran kayıplarında önemli
bir tesiri olan emekli maaşları ile terör ve Barış Sürecine temas
etti...
Kongreden sonra en çok konuşulanlar, Sn. Davutoğlu’nun ahlâk ve
fazilete vurgu yapması, kurucu değerlere dönme gereği, yenilenme
sözü ve MKYK'nın şekillenme şeklidir:
Hemen bütün yeni hareketlerde başlangıçta bir avuç idealist kadro
vardır. Bu kadro, zor imkânlarla yola çıkar, bin türlü zahmete
katlanır. Bazıları önceleri buna inanmaz, inkâr eder, yerer ve
hatta hakaret ederken, hareket, tutma ihtimali gösterince derhal
içeriye sızar ve kendilerine çalışmaya başlarlar. Bu Ak Parti'de de
böyle oldu. Böylesi sosyal hareketlerin zorluğu küçük kalıp kendisi
olmayı devam ettirme veya büyüyüp başkalaşma tehlikesini göğüsleme
şeklinde tecelli eder. Hem büyüyüp hem kendisi kalmak imkânsıza
yakındır. Çünkü kimsenin niyeti okunamaz. Dün hareketi, kadroları
onların fikrini hor görenler, hiç çekinmeden en öne fırlayıp
makamları kapmak için sağa-sola omuz atarlar. Bunlardan bazılarına
kitle partisi olma ihtiyacına binaen parti yönetiminin bilerek
katlandığı da bir gerçektir. Şöhret, makam, kibir, rüşvet vs. ise
insanlığın başlangıcından beri var olan ve var olacak olan imtihan
unsurlarıdır. Siyaset halka hizmet çalışması olması gerekirken
bazıları ulaşılmaz mağrurlar olurlar. Bir Etik Kurulu'nun kurulma
ihtiyacının doğması ve burada vazife yapacak isimleri bizzat genel
başkanın tayin edecek olması, problemin ağırlığından dolayıdır.
Unutmamalı ki bu medeniyetimiz, yeri geldiğinde öz evladının
hayatına kıyabilme feragatiyle bugünlere gelmiştir. Etik yerine
ahlâk kelimesinin tercihi isabet olur.
Vaki olanda hayır vardır. AK Parti, 7 Haziran'da yüzde 41 oy
alabildi, birinci parti oldu, en yakın partiye yüzde 16 oy fark
yaptı ama iktidar olamadı. Şayet 7 Haziran’da açık ara iktidar
olsaydı bir nefs muhasebesine gitmek akla gelmeyecek, mitinglerde
milyonlarca şapka dağıtılacak, hatta başörtüsü üzerine şapka
giyilecek, sahnede Anadolu Ateşi benzeri dans gösteriler sürecek,
vatandaş bazı makamlara ulaşamayacak, bazıları ceplerini
doldurmaya, akrabalarını zengin etmeye devam edecekti vs. vs.
Suistimaller, sapmalar, elbette o kurucu çekirdek idealist kadronun
istemediği davranışlardı. Ancak iktidar denen küheylana binilmişti.
Küheylan sür'atle gidiyordu. İktidar, bazı fırsatçılarla
hazımsızların görgüsüzlerin başını döndürüyordu. Ama halk, bunları
yaşıyor ve kırılıyordu.
Sn. Ahmet Davutoğlu, yaptığı konuşmada 7 Haziran'da vatandaşın
verdiği dersi aldıklarını samimiyetle dile getirdi. Bütün bunlar
mes'elenin eğer bir yüzü ise diğer yüzü de 7 Haziran milletvekili
listelerindeki hatadır. Me'selenin bir yüzü fark edilmiştir,
gereğinin yapılması için işin sıkı tutulacağı beklenir. Fakat
listelerin sağlıklı, tesir altında kalmadan kişilerin değil
milletin ve istikbalimizin menfaatine tanzim edilmesi de bir o
kadar önemlidir.
Millet, hareketin lideri Recep Tayyip Erdoğan'la AK Parti genel
başkanı Ahmet Davutoğlu'na inanıp güvenmektedir. MKYK üçte iki
nisbetinde yenilenmiştir. Yola çıkarken var olan bazı isimler
yeniden yönetime girmiştir.
Netice itibariyle AK Parti, seçimlerden önce silkinmiştir. Eğer;
kongredeki heyecan devam eder, denilenler ve dediklerimiz -ki her
şeyi buraya yazmadık- yapılırsa AK Parti, 1 Kasım'da tek başına
iktidar olur. Memleketin de tek başına güçlü iktidara ihtiyacı var.