Ahlâk meselesi birinci sıraya alınmadıkça...

Bir toplumun istikbâli, duble yolları, köprüleri, barajları ve hava limanları ile değil, fertlerinin ahlâklı insanlar olup olmadıklarına göre tahmin edilir.

Diyelim ki, medenî işlerde, teknolojide çok ileri bir seviyeye ulaştınız. Ama gençlik vatansever ve idealist (mefkûre ahlâkına) sahibi değil... Gün gelir bütün o yaptıklarınızı ülkenizi ele geçiren düşmanlarınız kullanır...

Oysa ahlâk ve seciye sahibi bir gençlik yetiştirilmiş ise onlar zaten ülkeleri için ne lazımsa yapar ve bütün medenî - teknolojik ilerlemeyi hızla gerçekleştirir.

Yaptığınız otoyolları, hızlı trenleri, hava limanlarını da güle oynaya siz kulanır; hem güçlü hem bahtiyar olursunuz..

* * *

Cuma namazdan çıkıp, Perşembe günkü afetinin camiye verdiği zarar ne seviyede diye bakınırken laubali bir genç grubun yanından geçtim...

Aralarından biri “Perşembe günü bereket yağdı bereket..” dedi, öbürleri de iğrenç iğrenç gülüştüler...

Muhtemelen camcı falandı o genç... Ya ev camları takıyordu ya da oto camcısı... Muhatab olmadım ama, kara kara düşündüm...

“Ahlâk neden birinci sıraya alınmalı?” Sanırım bu örnek iyi okunursa başka söze hacet kalmadan istikbâlin vehameti anlaşılacaktır...

Düşünsenize, bu afette gözü çıkan, evini su basan, yıkılan duvarın altında kalıp ağır yaralanan, ekmek teknesi batan nice insanımız oldu...

Afet ülkeye sadece maddî yönden bile milyarlarca liralık zarar verdi...

Camcı gencin umurunda mı? O camları kırılan insanlardan kazanacağı parayı düşünüyor, zevkten dört köşe oluyordu...

Afette çatılardan birçok kiremit uçtu. Hattâ bu laubali gençlerin oturup lak lak ettikleri yerin önünde bile beş on kiremitin kırıkları duruyordu...

O kiremitlerden biri kafasına düşmüş, ya da evi, dükkanı, arabası zarar görmüş olsaydı öyle “bereket yağdı bereket..” diye sırıtabilecek miydi?

Arkadaşları bugün cenazesine hazırlanıyor bile olabilirlerdi...

Grup halinde imamın arkasında el bağlayıp “er kişi niyetine” denelicek; cenaze namazından sonra da bu camcı defnedilecek, nihayet melekler gelip ne kazandığını soracaklardı. (Cam işinden kazandıklarını değil tabi).

İnsanların mağduriyetinden para devşiren ahlaksız camcı...

Hastasını müşteri gören ahlâksız hekimler...

Hakkaniyetli kararı verebilmek için kılı kırk yarıp adaleti aramak yerine Karakuşî kararlar alan vicdansız ve ahlâksız hâkimler...

Ekmeğini yediği ülkenin insanlarına mermi sıkabilen asker müsveddesi ahlâksız ve şerefsiz herifler...

Açıp teşhir ettiği karnına “Beden benim sane ne?” yazarak kürtaj yanlısı sapık gösteriler yapan ahlâksız karılar...

Zavallı kediyi tekmeleyerek öldüren ahlâksız ve vicdansız gençler..

Zekâtı, sadakayı israf görüp, günde beş milyon ekmeği çöpe atan toplum...

* * *

Bütün bunlarla kahrolmak yerine “On yılda onbeş milyon genç kararttık her yaştan” zırıltısı dinleyen gabiler...

Ahlâksız ve dinsiz imansız gençlerin sayısı arttıkça sevinen köpekler...

Hepinizi, hepimizi Allah ıslah eylesin...

* * *

Ahlâkı birinci sıraya almadıkça, kimsenin hiçbir şeye kızmaya hakkı yok.

Bu yaşta yapamam ya, farz-ı muhâl “bereket yağdı bereket” diyen gencin kafasını kırsaydım; mesele hallolacak, bitecek miydi?

Hayır bu zavallıların kafasını kırmak değil, adam olmaları için güzel ahlâk kazandırmak lazım...

#harbiden: “Yüz yılda yüz milyon genç kararttık” marşının güftesi hazır, bestesine de az kaldı. İster kızın, ister sövün, gerçek bu... İnanmıyorsanız “Perşembe günü bereket yağdı bereket..” diyen genci de şahit getireyim.