İnsanın yaratılışından beri belki de en ağır imtihanı veya imtihanlarından biri karşı cins olmuştur. Erkek için kadın ve kadın için de erkek. Çağlar boyu bu zıtlık, hilkatin gereğinin idrak edildiği kadar bereket ve güzellik olmuşsa da bir zulüm, yok sayma ve istismara dönüştüğünde daha büyük fitnelerin ve afetlerin habercisi olmuştur ne yazık ki!

İnsanın yaratılışından beri belki de en ağır imtihanı veya imtihanlarından biri karşı cins olmuştur. Erkek için kadın ve kadın için de erkek. Çağlar boyu bu zıtlık, hilkatin gereğinin idrak edildiği kadar bereket ve güzellik olmuşsa da bir zulüm, yok sayma ve istismara dönüştüğünde daha büyük fitnelerin ve afetlerin habercisi olmuştur ne yazık ki!

Roma, kadının düştüğü ve düşebileceği ne kadar sınırsızlık ve sahipsizlik varsa bize gösterir. Bu durum, kadının ayakta ve hayatta kalabilmesi için ona kadınlığını kullanmayı ve kadınlığıyla dişiliğiyle var olmayı telkin etmiştir.

Mekke döneminde de kadın olmak güçlü ve soylular için değilse de fakir ve zayıflar için bir onursuzluk, eksiklik olarak okundu. Şükür ki Allah, Muhammed aleyhisselam'ı gönderdi de O, onları bu saplantı ve bataklıktan kurtardı.

Günümüz cahiliyesinde de durum farklı değil gördüğüm kadarıyla. Şartlar, sistemler, medya, tüketim mantığı kadını yine vitrinde kalmaya ve vitrinde kaldığı takdirde var olabileceğine ikna etmeye devam ediyor.

En sıradan bir reklamda bile kadının, zekasıyla değil de vücuduyla orada olması, sanat dünyasında kadınların önce fiziki durumlarının öncelikli hale gelmesi/getirilmesi, rol model olarak çocuklara sunulan oyuncakların oyuncak olmaktan çok uzak olması bile müşahede ettiğimiz tablonun iyi niyetten çok uzak olduğunu gösteriyor.

Birkaç kız arasında konuşulan şu cümleye şahit oldum ve çıldırdım: 'O kadının ne güzel, kalın dudakları var!' Bir rujun sadece kadın dudağına renk vermenin dışında, dudağı şişirip kalınlaştırıp daha dikkat çekici hale getiriyor oluşunu öğrendiğimde anlamsız bulmanın ötesinde bunun bir ihtiyaca(!) binaen yapılmış olmasını da ayrı bir hezeyan olarak gördüm.

Herkesin aynı kanaati taşıması çok mümkün olmayabilir. Ancak kadının tüketim argümanı olmanın dışında bağımsız bir role ait görülmediği bu çağa, isyanımızı -kadın veya erkek ayrımı yapmadan- hep birlikte kusmalıyız. Rahatsız olduğum durumun herhangi bir dünya görüşü ve tercihi hedef almıyor olduğunu, bu dönüşüm ve başkalaşımın hepimize korkunç derecede nüfuz ettiğini de ifade edeyim.

Benim zihnimde ve hayatımda kadın veya erkeğin üstünlüğü veya alçaklığı söz konusu olamaz. Şiddet herhangi bir durumda bile kabul edilebilir bir tavır değildir. Kaldı ki onlar milletvekili de değil, neden kavga edip birbirinin ağzını burnunu kırsın?

Benim inancıma göre, kadını veya erkeği yaratılışa uygun olarak Allah'ın koyduğu yerde bırakmak yeterli olacaktır. Çünkü orada kadın veya erkek üstün değil ya da eşit değil; tamamlayıcıdır. O sebeple kadınlar günü gibi kadını daha da daha istismar etmekten başka hiçbir şey yapılmayan günleri ve organizasyonları reddediyorum!

'Ben farklı düşünüyorum' diyenlere sözüm yok. Ben de farklı düşünüyorum. Benim inancım kimsenin, hiçbir ideoloji veya iktisat sistemine modern veya ilkel köle olmasına rıza göstermez!

İşin burasında başka bir kötü durumda şu: Bu geldiğimiz noktadan kimse rahatsız değil. Her kesimin ve ideolojinin feministleri ve karşıtları var. Şükür ki hiçbirine ait değilim. Daha da dahası her zaman kadının dediğinin olduğu bir dünyada kadına ısrarla bir paye vermeye, onu taltif etmeye çalışmak biz erkeklere haksızlık değil midir?

İtiraz ediyorum yüksek müsaadenizle! Asıl, Erkekler Günü ilan edilmeli. Hem de yılın belli günlerinde! Belirli günler ve haftalar takvimine de işlenmeli bu! Mesela her ayın ilk, orta ve son günleri Erkekler Günü olmalı. Zaten sürekli kadınların dediğinin olduğu bir çağda, dünyada yaşıyoruz. Biraz da biz erkekleri önemseyin!

İşin latifesi bir yana, kadına veya erkeğe verilecek bir özellik varsa o da kimsenin kimseden üstün olmadığı, adil bir dünyayı inşa etme fikrini benimsemektir. Sözün burasında kadın döven, işkence eden, hakaret eden, öldüren herhangi bir öküzün en ağır cezayı alması gerektiğini savunduğumu beyan ederim. Bu cümlem için bütün öküzlerden özür de diliyorum.

Bu çağın kadına verebileceği hiçbir paye yok. Bir rahat bıraksanız bizi! Kadın, kadın olarak erkek, erkek olarak yaşasa olmaz mı?

Elinizi ailelerimizden çekseniz… Kadına da çalışmak zorunda olduğu, çalışmayan kadın aşağı ve acizmiş muamelesi yapmasanız… İsteyen çalışsa, isteyen okusa… İsteyen kariyer yapsa, isteyen çocuk, isteyen her ikisini de? Olmaz mı? Bu kadar zor mu?

Evet, zor. Çünkü onları sağlıklı kanunlarla koruyup kollayıp, yeni roller yüklemezseniz sosyo-ekonomik- politik planlarınız çöker değil mi? Yerin dibine batsın aşağılık neyiniz varsa!