Musul’da işler deyim yerindeyse arapsaçına döndü.

Musul’da işler deyim yerindeyse arapsaçına döndü.

Karmakarışık…
Bölgeyi iki yıldır kontrolü elinde tutan DEAŞ’tan temizleme odaklı harekatın bir mezhep çatışmasına dönüşmesi riski taşları yerinden oynatmanın her zaman kolay olmadığını ortaya koyuyor.
DEAŞ’ın Musul’dan çekilip Suriye’ye yönelmesi yeni bir kriz sebebi.
Türkiye’ye yeni bir göç dalgası da cabası…
***
Bölgedeki gelişmeleri Irak Türkmen Cephesi’nin kurucu başkanı Dr. Turhan Ketene’ye sorduk.
Ketene bölgedeki gelişmeleri değerlendirirken Türkmenler açısından iyimser bir tablo çizmiyor.
Bunun sebebini de yıllardır izlenen yanlış Türkmen politikasına bağlıyor.
1995’te bölgede 5000’in üzerinde mensubu olan ilk akıncı birliğini kurduklarını ifade eden Ketene, Erbil’de bir güvenlik dairesi oluşturduklarını ancak bunun geliştirilemediğini söylüyor. Amerikan ve İngiliz ittifakının Türkmenlerin güçlenmesi için Barış Gözlem Gücü PMF’yi oluşturduğunu, o dönemde Türkiye’nin de Türkmen yapılanmasını desteklemek yerine tarafsız güç olarak öngörülen bu uluslararası yapılanma içinde yer aldığını belirtiyor.
Özellikle İngilizlerin Tel’afer’deki Türkmenlerin güçlenmesini önlemek için özel bir çaba sarfettiğini belirten Ketene, 450 bin nüfuslu ilçenin vilayet yapılmadığına dikkat çekerken, bu Türkmen yerleşim biriminin sosyal ve ekonomik açıdan gelişmesinin önlendiğini söylüyor.
İngilizlerin Türkmenlerin bir güç olmasını engelleme yönündeki planlarının kökeninde tarihten gelen bir intikam duygusunun yattığına dikkat çeken Ketene, bu acımasız politikanın altında Birinci Dünya Savaşının hemen ardından “Kaçkaç ayaklanması” diye anılan isyan sırasında işgalci Tel’afer Türkmenlerinin 2 İngiliz subayını öldürmelerinin yattığı görüşünde.
Türkiye’nin de geçmişte izlenen yanlış politikalarla Türkmenler aleyhindeki bu yapının değişmesi için yeterli katkı sağlamadığını savunan Ketene, Peşmergelere yapılan maddi desteğin yanında Türkmenlere yönelik katkının çok cüz’i kaldığını, 1,5 milyon doları geçmediğini ifade ediyor.
Tel’aferdeki Türkmen nüfusunun yüzde 70-75’inin Sünni, yüzde 25-30’unun Şii olduğuna dikkat çeken Ketene, Haşb-i Şabi adlı Şii örgütün bölgeyi ele geçirme riskine dikkat çekiyor.
Geçmişte Irak Parlamentosunun Türkmen milletvekili Muhammet Taki El Mevla’nın geçmişte Şii Bedir Tugayları’nı geniş Türkmen güçleri ile birlikte hareket etmesini sağlama girişimlerinin engellendiğine dikkat çeken Ketene bölgedeki dinamiklerin “Türkmenlerin bir güç olmasını istemediklerini belirterek “Türkmenler köreltildi” diyor.
Bugün ne yapılmalı?
Kürt bölgesindeki petrolün yüzde 6 civarında olduğunu belirten Ketene, Musul ve Kerkük bölgesi de dahil edildiğinde bu oranın yüzde 40’a ulaşacağına dikkat çekiyor. Bu sebeple ABD-İngiliz ittifakının idari olarak Irak’a, sosyal ve kültürel olarak Türkiye’ye bağlı bir Kürt özerk bölgesi oluşturma amacında olduğunu belirten Ketene, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasının Türkiye açısından daha önemli olduğu görüşünde.
Ketene’ye göre bir tarafta Peşmerge, bir tarafta Haşb-i Şabi gibi Irak nizami ordusu dışında silahlı yapılar oluşturmanın bölgenin parçalanması anlamına gelecek.
Siyasi ve askeri açıdan tek ve bütün bir Irak’ın Türkiye açısından daha yararlı olduğunu ifade eden Ketene, Şiilere karşı bir politika yerine Şiileri kazanma politikası gütmenin daha yararlı olacağını savunuyor ve Haşb-i Şabi çevresinde örgütlenen Şiilerin kültür seviyelerinin düşük olduğuna dikkat çekiyor.
Ketene, bölgede Fırat Kalkanı benzeri bir koridor oluşturmanın güçlüğüne dikkat çekerken Habur’un karşısındaki Fişhabur kapısının açılmasının gerekliliğine işaret ediyor ve bunun için PKK’nın bölgeden temizlenmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Türkiye’ye bir milyon insanın göç etme ihtimali bulunduğuna dikkat çeken Ketene’nin bir başka uyarısı ise elinde hardal gazı bulunan DEAŞ’ın sıkıştığı zaman kimyasal silah kullanma ihtimali.
Turhan Ketene, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ve Türkmen politikasında iyi niyetli ve samimi olduğunu belirtirken, Cumhurbaşkanı’nın yalnız bırakıldığını da sözlerine ekliyor.