Bir memlekette eğer o memleketin Başbakanına inanılmayacaksa kime
inanılır? Başbakan sn Ahmet Davutoğlu, net bir dille açıkladı ki
ilk şehit düşen polisimizle Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'ye
sıkılan kurşunlar, aynı tabancadan çıkmıştır. Tabanca, merhum
Elçi'nin cesedinin yanında bulunmuştu. Balistik inceleme, aksi
iddiayı ortadan kaldıracak şekilde bu sonucu vermektedir.
Menfur cinayetin seyir şeklinin şöyle olduğu anlaşılmaktadır:
Baro Başkanı, dört mezhebi temsil eden Dört Ayaklı Minare önünde
bir basın açıklaması yapacaktır. Açıklama, silah sıkılması, hendek
kazılması ve insan ve tarihî eserlerin ziyan görmesi aleyhinedir.
Bu sivil çıkışı haber alan örgüt, militanlarına sn Elçi'yi katletme
talimatını vermiştir. Militanlar, ticarî bir taksiyle basın
açıklamasının yapılacağı yere giderken polisler, şüphe üzerine
arabayı durdurmuşlardır. Aracın durmasıyla militanların bir
polisimizi katletmesi ve bir polisimizi de ağır yaralamaları bir
olmuştur. Demek ki cinayet işlemek üzere tam hazırlık içindelermiş.
Diğer dikkat çekici olan husus şu ki teröristler, bu cinayetler
üzerine kaçıp kaybolmamışlardır. Önlerine çıkan engeli aştıklarını
düşünerek aynı hızla basın açıklamasının yapıldığı yere varmışlar,
Baro Başkanının emniyeti için orada olan sivil polislerle
militanlar arasında çatışmalar çıkmış, bir militan kargaşadan
istifadeyle hedefteki kişi olan Tahir Elçi'yi vurup öldürmüş,
gazetecilerden de yara alanlar olmuştur.
Burada sorulacak soru şudur: -PKK neden Tahir Elçi'yi öldürsün?
Merhum Tahir Elçi, aslında uzlaşmacı, itidalli bir üslup sahibi
iken bir buçuk ay kadar evvel birdenbire kendisiyle ters
düşercesine PKK'nın terör örgütü olmadığı gibi tuhaf bir açıklama
yapmış ve bu sözleri büyük tepkilere yol açmıştı. Bu sebeple
gündemdeki bir isimdi. Terör, örgütlerinin çok ses getirecek
cinayetler işleyerek doğacak karanlık havadan istifade etmeleri
eskiden beri kullandıkları bir yoldur. Rusçu, Maocu, mezhepçi,
türlü örgütler, tâ 1970'lerden beri ses getiren cinayetler
işleyegeldiler. Nihat Erim, Abdi İpekçi, Gün Sazak, Kemal Türkler,
Uğur Mumcu, Özdemir Sabancı gibi aralarında siyasetçi, iş adamı,
gazeteci ve sendikacıların olduğu bir çok ismi katletmişlerdir. Bu
ferdi cinayetlere paralel olarak yakın geçmişte 1977 Taksim ve 2015
Suruç ve Ankara cinayetleri gibi bir çok toplu katliamlar da
vardır. Bunlardan çoğu faili meçhuldür. Son ikisinin DAEŞ
tarafından işlendiği bilinmektedir.
Terör örgütleri, insafsız cinayetlerle kendilerinden söz ettirir,
ayakta olduklarını güçlü olduklarını isbat etmeye çalışırlar. Bu
sebeple toplumda karşılığı olan isimleri hedef alırlar. Tahir
Elçi'nin kendisiyle çelişircesine yaptığı açıklama hafızlarda
tazedir. Bu sırrı ailesi aralayabilir. Belki terör örgütünden
aldığı tehditle böyle konuşmaya mecbur kalmıştı. Buna rağmen
hayatını kurtaramadı.
Bölücü örgüt, devletin tavizsiz davranması üzerine Kandil'de
hezimete uğradı. Bunun üzerine örgüt elebaşıları terörü şehirlere
yayacaklarını duyurdular. Bu suikastle hem istedikleri zaman
cinayet işleyebildiklerini ve hem de şehirlere inmiş olduklarını
isbat gayretindeler.
Zamanlamaya da mutlaka dikkat etmek gerekir.
ASALA'dan Dev Sol, Dev Yol, TİKKO, DHKP, DAEŞ'e kadar nasıl ki bu
örgütleri destekleyen, besleyen üst akıl ve merkezler varsa PKK'yı
da destekleyen, himaye eden, besleyen üst akıl, akıllar ve
Sömürgeci Başkentler var. Kandil'in PKK'ya dar edilmesiyle hava
sahamızı ihlal eden Rus jetinin düşürülmesi eş zamanlıdır. Bu
sebeple örgüte ses getiren suikastlerle şehre indiği haberinin
ilânında ona cesaret veren bir üst aklın düşünülmesi ihmal
edilemez. Bu işte belki el Muhaberat, Esad rejimi, İsrail ve Mossad
vardır ama asıl hatırlanacak unsur, bir ânda öfke küpüne dönmüş
Putin Moskova'sı ve Rus istihbaratıdır.
Devletin tam teyakkuzda olması gerekmekte. Benzer ses getirecek
cinayetler işlenmesine fırsat verilmemeli.
HDP'nin ise aklıselimden yana tavır almak yerine hâlâ "katil
devlet" söyleminde devam etmesi ayrı bir büyük sıkıntıdır.
Bütün sözlerin özeti bir cümledir:
Büyük Türkiye, Cihan Devleti Türkiye olma niyetimize bedel
ödetilmek istenmekte.
Fakat kimse unutmasın ki Türkiye, böylesi terör, eylem, suikast ve
cinayetlerle mücadelede de çok tecrübe sahibi olmuştur.
Kutlu yürüyüş, tâviz vermeden devam edecektir.