ÖNCEKİ gece sahur programında konuştuk. Uzun, uzadıya. Acaba kendi hayatımız bakımından “Terk Farzları” şeklinde bir kavramdan bahsedebilir miyiz dedik. Dinleyici/katılımcı dostlar ile konu üzerinde düşündük.

ÖNCEKİ gece sahur programında konuştuk.

Uzun, uzadıya.

Acaba kendi hayatımız bakımından 'Terk Farzları' şeklinde bir kavramdan bahsedebilir miyiz dedik.

Dinleyici/katılımcı dostlar ile konu üzerinde düşündük.

Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de bizlere ferman buyurduklarını nasıl 'Emir Farzları' tarzında değerlendirip anlıyorsak, yine mübarek kitabında bizleri nehy ettiği, yani terk etmemizi istediklerini de 'Terk Farzları' şeklinde anlayabilir miyiz?

TERK listesi elzem hale geliyor bu defa tabi.

Konuya bir adım daha yaklaşmış oluyoruz.

Neleri ifa şeklinde neleri terk tarzında yapmamız gerekiyor hususunda daha berraklaşmış bir zihne kavuşma imkanı elde edebilir miyiz bu şekilde?

Tüm maksadımız içinde bulunduğumuz açmazlar için güçlü, kararlı bir eylem planı oluşturabilmek…

Ramazanı ihya etmekten bahsediyoruz başından beri.

Bizler yapıp uygulamaya koyacağımız bu eylem planı ile kendimizi Kur'an ile ihya edebilirsek eğer Ramazan ayını da en güzel şekilde ihya etmiş olacağız çünkü.

İşte tüm bu sebeplerle 'Terk Farzları' konusunu esaslı şekilde düşünmeliyiz.

FIKIH kuralı olarak meşhur bir cümle vardır çoğumuzun kulağında çınlayan:

'Def'i mazarrat, celb-i menafiden evladır.'

Yani kötü olanın yok edilmesi iyi olanın yapılmasından önceliklidir. Evveldir.

Ve önemlidir.

Kelime-i Tevhid üzerinden düşündüğümüz vakit yine bu anlayış önümüze çıkar.

Önce güçlü ve kararlı bir şekilde 'LÂ' demek gerekmektedir.

Hayır, yoktur gibi red ve inkar cümleleri ile bizleri Rabbimizden uzağa düşüren ne kadar uzaklaşmamız gereken ilahlar varsa hepsini süpürüp atmalıyız.

Elimizin tersiyle şiddetli bir kovma işlemi yapmalıyız.

Yani önce terkleri yapmalıyız. Redlerimizi oluşturmalıyız.

Ancak bundan sonra hakkıyla 'İLLÂ' diyebiliriz.

ÖNCELİKLİR Fıkhı anlayışına sahip olmalıyız.

Terk edeceğimiz maddeleri doğru bir sıralamaya ancak o zaman tabi tutabiliriz.

Bu ise ciddi bir ayrıştırma yeteneği kazanmakla mümkün. Kendimizi hakkıyla tanımamızla gerçekleştirilebilir. Sınırlarımızı bilmekle elde edilebilir.

Değiştireceğimiz ve pekiştireceğimiz meseleleri ne kadar flu olmaktan çıkarıp netleştirebilirsek başarı bir o kadar yakın olacaktır.

Nitelikli farkındalık kazanmamız kaçınılmaz.

Sağlıklı ve doğru kaynaklara dayalı bir kendilik bilinci çalışması öncenin öncesi olmalı.

Kabullenme sağlanmalı bu sırada tabi.

Eğer artı ve eksi yanlarımızı doğru belirlemez ve bunları kabul etmezsek ilerleyemeyiz. Dolayısıyla evvela kabul edeceğiz.

Bunun için ise doğru bir tanımlamaya ulaşmamız gerekiyor.

Ne, nedir?

Öncelik, sonralığı, önem sırası, fayda ve zarar etkisi gibi bilgileri de içeren bir tanımla yapmalıyız.

Bu ayıklama, temizle işleminden sonraysa kararlı ve güçlü bir eylem planı…

İrademizi, isteğimizi, gayretimizi birleştirdiğimiz bir üçlü ilerleme…

TERK ne demekti? Ayrılıp gitmek, bırakmak, vazgeçmek… Tövbe de böyle değil mi aslında?

'Tamam, yetti artık, düş yakamdan ve hayatımdan' diyerek bir 'Terk Eylemi' pratiği olarak gerçekleşmiyor mu?

'Etkin Pişmanlık' şeklinde ortaya çıkmıyor mu? Kayıplarımız gözümüzün önüne gelerek gerçekleşmiyor mu?

Tüm bunlara rahatlıkla evet, diyebiliriz.

Çünkü bunlar hepimizin deneyimlediği, yaşadığı haller…

TEHLİKELİ bir durum var ve bunu artık görmezlikten gelmemeliyiz.

Terk etmediklerimizin hükmüne giriyoruz. Zamanla onların gönüllü ya da gönülsüz mahkûmu oluyoruz. Aklımızı işletemez oluyoruz. Zihnimizi diri tutamaz bir duruma düşüyoruz.

Kalbimizi köreltiyoruz. Duyuş ve hissedişlerimiz dumura uğruyor.

TERK listesi oluşturma işlemini birlikte yapabiliriz isterseniz.

Bu listeye sizler daha sonra bazı ilaveler ve çıkartmalarda bulunabilirsiniz kendi halinize göre.

Ama her halükarda öncelik sıralaması için zaten müdahale edeceksiniz.

Zira her birimizin içine düştüğümüz manevî zindanlar farklı olabileceğinden önem ve öncelik sıralaması da doğal olarak bu şekilde ortaya çıkacaktır.

TERK LİSTESİ:

  • Şirk.
  • İbadette Allah'a ortak koşmak.
  • Rabbimize yalan isnat etmek.
  • Peygamberimize yalan isnat etmek.
  • Gizlisi ve açığıyla riya.
  • Yalancı şahitlik.
  • Hırsızlık.
  • Rüşvet.
  • Haram kazanç.
  • Gıybet.
  • Fesatlık ve fitneye sebep olmak.
  • İftira.
  • Su-i zan.
  • Laf taşımak.
  • Tecessüs, başkasının günah ve kusurlarını merak edip araştırmak.
  • Emanete hıyanet etmek.
  • Sırra hıyanet etmek.
  • Başa kakmak.
  • Müsriflik.
  • İsraf.
  • Anne babaya asilik.
  • Kıskançlık.
  • Kızgınlık.
  • Yaptığın iyilikleri ve sana yapılan kötülükleri unutamamak.
  • Aşağılamak.
  • Nefret duyguları.
  • Hatır gönül kırmak.
  • Gaybı biliyormuş gibi davranışları bırakmak ve birilerinin bileceği anlayışından uzaklaşmak.
  • Hurafelerden yani kaynağını Kur'an-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizden almayan insan ürünü uydurulan efsanelerden uzak kalmak.
  • Allah'ın rahmetinden ümit kesmek.
  • Yalan rüya uydurmak ve bununla birilerinin amel etmesine vesile olmak.
  • Uğursuzluk.
  • Para, pul, mal ve mülke sığınma ve bunlardan değer kazanma anlayışı.
  • İlmine güvenme hastalığı.
  • Ayrıştırıcı ve ötekileştirici davranışlar.

VE…

Çoğunluğun ne diyeceği, el alemin yapacaklarımı nasıl değerlendireceği endişesi…

SONUNCU madde genellikle yapmak istediklerimiz hususunda elimizi ayağımızı bağlayabiliyor. Çoğunluğun sandığımız kadar makbul olmadığını gösteren birkaç ayet ile yazımızı nihayetlendirelim.

Ankebut Sûresi ayet 63: Çoğunun akletmediği…

A'raf Sûresi ayet 187: Çoğunun bilmediği…

Hud Sûresi ayet 17: Çoğunun iman etmediği…

Bakara Sûresi 286: Çoğunun şükretmediği…

En'am Sûresi ayet 116: Çoğuna uyulduğu takdirde bizi Allah'ın yolundan saptıracakları…

Muhabbetle selamlıyorum.

Ya Selam!