HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da yapılan DTK/Demokratik Toplum Kongresi'nde tüyler ürpertici bir konuşma yaptı:

-Bu direniş, zaferle sonuçlanacak, herkes halkın iradesine saygı duyacak, gelecek yüzyılda bir Kürdistan olacak, öz yönetim de olacak, özerklik de olacak, federal devlet, belki bağımsız Kürt devleti de olacak. Bölgede Türkiye bir güçtür, İran da bir güçtür. Irak ve Suriye yapay devletlerdir. Neden Kürtler de bir güç olmasın?

Bunları derken kuracakları devletin gerici değil laik olacağından da söz etti, emniyet güçlerimize saldırırken bertaraf edilen militanları da "şehidlerimiz" diye andı.

Selahattin Demirtaş, çok kere sorumsuz konuştu, erken konuştu. 6-7 Ekim olaylarında halkı sokağa çağırınca Diyarbakır'da 53 vatandaş canından oldu. Bir terör hadisesinde "katil devlet" dedi. Tahir

Elçi öldürüldüğünde polisi katil ilân etti.

Bu defa ise görüldüğü gibi öz yönetim, özerklik, federal devlet ve bağımsız devletten dem vurmaktadır. Bunları diyen politikacı, bir yıl evvel cumhurbaşkanı adayı olarak seçimlere girmiş, beş ay evvel de "Türkiye partisi" olma vaadiyle HDP'ye oy istemişti.

Anlaşılan o ki yüzdesi küçük bir Marksist-Leninist Kürtçü zihniyet için bir asırlık bir proje söz konusudur. PKK/KCK, hendek kazılması, bölgedeki katliam ve terör bunlara göre "şanlı direniştir". Bu direnişle adım adım bağımsızlığa gidilecektir. Bağımsızlığa giderken Kuzey Suriye ile de birleşilerek Irak Kürdistanı aksine seküler sosyalist bir Kürt devleti kurulacak ve bu devlet, İran ve Türkiye ile denk ağırlıkta bölge devleti olacaktır.

Bunlar, Selahattin Demirtaş'ın dünkü cumhurbaşkanı adayının, dünkü Türkiye partisi vaadinde bulunan TBMM mensubu ve Türk vatandaşı bir insanın, DTK'nın HDP'nin ve silahlı militanların da hayali. Bu hayali hakikat yapmak için Kandil'deki hezimetten sonra terörü güneydoğuya taşıdılar. O hendek kazmalar, mayın patlatmalar, cami, hastane, kütüphane yakmalar, kepenk indirtmeler, polis, subay, doktor, bebek öldürmelerle benzeri her şey "şanlı direniş"tir. Her yola başvurmaktalar. İran'dan destek alıyorlar, Rusya ve bazı AB üyesi malum devletlerden de. Sosyalistlikleri Rusya'nın, laiklikleri Batının işine yaramakta.

İçerde bu itiraflar yaşanırken güneyimizde PYD, güya "demokrat Arap güçler"le birlikte ve güya DAEŞ ile mücadele ederek Fırat'ın batı yakasına dayandı. Türkiye'nin müttefiki Amerika da bu ilerleyişe havadan destek vermektedir. Hileye, tuzağa, oyuna dikkat etmeli. Bir yandan güney hudutlarımızda Bayır-Bucak Türkmenleriyle ve diğer yandan da Kuzey Irak Kürdistanıyla irtibatımız koparılmaya çalışılıyor. Hem Batı ve hem de Rusya, muhafazakâr Kürtlerin değil, cami yakan Kürtçülerin yanında. Demek ki Arap Baharı yalan Kürt Baharı doğruymuş. Kuzey Irak petrolünün Kürt topraklarından Akdeniz'e akması ABD-AB-Rusya-HDP/PKK stratejik ortaklığı olduğu görülmekte.

Halbuki coğrafyanın genleriyle oynamak tehlikelidir.

Ham hayal ve çıkarcı dostlukların sonu hüsrandır.