Cenab-ı Hak’tan rahmet, mağfiret, tevfik, yardım, bereket; her türlü afetlerden, belalardan, savaşlardan ve musibetlerden korunma dileriz.

Bu münasebetle, Din-i Mübin-i İslam’ın iki kere iki eder dört derecesinde muhkem, zarurî ve temel emir yasak, öğüt ve uyarılarını sevgili kardeşlerime arz etmeyi kendime bir vazife bilmekteyim.

Birincisi: Her Müslüman itikadını (inançla ilgili bilgiler) Kur’ana, Sünnete, Sevad-ı Âzama, râsih ulemanın öğretilerine uygun şekilde tashih etmeli, bid’at ve sapıklıklardan arınmalıdır.

İkincisi: İmanla küfür arasındaki sınır olan beş vakit namazı dosdoğru kılmalıdır.

Üçüncüsü: Hür ve mukim erkekler, şer’î özürleri olmadığı takdirde farz namazları ehil imamların ardında cemaatle kılmalıdır.

Dördüncüsü: Nisaba malik olanlar zekatlarını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde gerçek kişilere (tüzel kişilere zekat verilmez) vermelidir.

Beşincisi: Her Müslüman ilmihalini ve islamî ahlak bilgilerini doğru olarak öğrenmelidir.
Altıncısı: Bütün Müslümanlar Ümmet şuuruna sahip olmalı, Ümmet birliği içinde yerlerini almalıdır.
Yedincisi: Bütün mü’minler, bu devirde Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimizin vekili ve halifesi durumunda olan âdil, âbid, râşid, muktedir ve müdebbir İmam-ı Kebir’e biat ve itaat etmelidir. Böyle bir İmam yoksa veya bilinmiyorsa onu istemeli, aramalı, bu şuura sahip olmalıdır.

Sekizincisi: Müslüman kadın ve kızlar Kur’ana, Sünnete, Şeriata uygun tesettüre bürünmeli, şeytanî ve rezil Avrupaî tesettürden uzak durmalıdır.

Dokuzuncusu: Müslüman aileler on yaşından itibaren çocuklarına namaz kıldırmalıdır.

Onuncusu: Müslümanlar din düşmanı kafirleri ve münafıkları taklid edip, onlara benzemeye çalışmamalıdır.

On birincisi: Ramazan boyunca yatsı ve teravih namazları cemaatle kılınmalıdır. İslamda teravih yoktur gibi batıl yaygaralara kulak asılmamalıdır.

On ikincisi: Halkı cemaatten soğutan, camiden kaçıran kulak sağlığına zarar veren aşırı yüksek sesler, göz kamaştıran aşırı parlak ışıklar, ezan okunduktan sonra namazı geciktirmek, namazı tâdil-i erkan ile kılmamak, cami içinde para toplamak gibi kötü bid’atlerden uzak durulmalıdır.

On üçüncüsü: Dinimizin yasak kılmış olduğu israflardan, gösterişlerden, gurur ve kibirlerden, saçıp savurmadan kaçınılmalıdır.

On dördüncüsü: Hiçbir Müslüman belediyenin yatsı ve teravih namazı vaktinde İslam ahlakına aykırı şenlikler, etkinlikler, eğlenceler tertiplemeye hakkı yoktur. Yatsı ezanı okununca Müslüman halk şenlik ve eğlence çadırlarına ve mekanlarına değil, secdegah-ı Kibriya olan cami ve mescitlere gidip Allaha ibadet edecektir. Müslümanları dolaylı şekilde de olsa ibadetten ve taatten alıkoyanlar haindir.

On beşincisi: Hiçbir mü’minin, mü’min kardeşine düşmanlık etmeye hakkı yoktur. Allah mü’minleri kardeş kılmıştır; Resulullah siz birbirinizi sevmedikçe gerçek Müslüman olamazsınız buyurmuştur.

On altıncısı: Mü’minler birbirlerine beddua etmekten çok korkmalı ve çok sakınmalıdır. Beddua yerine hayır ve ıslah duası edilmelidir.

On yedincisi: Müslümanları bölen, birbirine düşüren, büyük fitne ve fesada sebebiyet veren cemaat, tarikat, grup, hizip, fırka holiganlıklarından, militanlıklarından, fanatizminden uzak durulmalıdır. Ümmet-i Muhammed, olumlu çeşitlikler içinde sarsılmaz bir birlik teşkil eder.

On sekizinci: Kadın erkek çocuk bütün Müslümanlar öğrenilmesi farz olan ilmihal bilgileriniz doğru olarak öğrenmeli ve içindeki bilgileri hayata geçirmelidir.

On dokuzuncusu: İslam yardımlaşma ve paylaşma dinidir. Allahın bize nasip ettiği nimetlerin, paranın, malların, nafakaların bir kısmını fakir, muhtaç, mülteci, hasta, biçare, miskin kardeşlerimizle paylaşmalıyız.

Yirmincisi: İslamın ihlas prensibine çok dikkat etmeliyiz. İhlassız oruç makbul olmaz, ihlassız namaz kabul edilmez, Allah ile olan bütün işlerimizde ihlası esas almalıyız ve nifaktan ve riyadan ateşten kaçar gibi kaçmalıyız.
Yirmi birincisi: Bütün reformculuklardan, dinde yenilik ve değişiklik cereyanlarından, light ve ılımlı İslam tuzaklarından, dünyevileşme sapıklıklarından, İslamdan başka hak dinler olduğu inkarlarından, İslam Protestanlığı sapıklıklarından, mezhepsizlikten, telfik-i mezahibten, Necdîlikten, Râfizîlikten ve bunlara benzer bozuk cereyanlardan uzak durmalıyız.

Yirmi ikincisi: Feminizm sapıklığına karşı uyanık olmalıyız.

Yirmi üçüncüsü: İlmi yetersiz olanların Kur’andan kendi re’y heva ve heveslerine göre mana ve hüküm çıkartma bid’atinden kaçınmalıyız.

(İkinci yazı)

Yargı ve Kanunlar Var da

Adalet Var mı?

ÜLKEMİZİN Anayasası var. Yüz yılı doldurmayan Cumhuriyet tarihinde hayli anayasa yapıldı, bugünkü dışındakiler çöpe atıldı. Bugünkü de Müslüman çoğunluk tarafından istenmiyor, beğenilmiyor, onun yerine de ilk fırsatta yenisi yapılacak. O, bakalım kalıcı olacak mı?

Sürü sepet kanun var.

Dev adliye saraylarımız var.

Anayasa Mahkememiz var.

Yargıtay… Danıştay…

Dev hapishaneler.

Bir ordu kadar hakimlerimiz, savcılarımız.

Yine bir ordu kadar avukatlarımız. Barolar.

Adalet hizmet ve faaliyetleri için her yıl milyarlarca dolarlık harcama yapılıyor.

Peki Türkiye’de adalet var mı?

Olup olmadığını 17 Aralık sivil darbe teşebbüsünde gördük.

Balyoz davası sanıklarının tahliyesinde gördük.
Bendeniz son elli yıl içinde inançlarım, fikirlerim, tenkitlerim yüzünden mahkemelerde sürünerek, hapishanelerde çürüyerek bizzat gördüm.
Öyle bir Medenî Kanunumuz var ki, toplumun temeli olan aileyi sarsıyor.

Yeni Ceza Kanunumuz zinayı suç olarak görmüyor.
Hapishaneler tıklım tıklım dolu.

Mahkemeler dava dosyalarına bakmaya yetişemiyor.
Duruşma salonunda Atatürk’ün posteri asılı. Ya sanık Kemalist ideolojiye muhalif ise?

Türkiye kanun devleti midir, hukuk devleti midir?
Hukuku devleti ise hangi hukukun devletidir.
Koca karısı ile yatmak istemiş, karı razı olmamış, adam diretmiş, şimdi karısına tecavüzden yedi sene hapis istemiyle muhakeme ediliyor.

Birkaç sene önce Bursa’da direksiyona hakim olamayan şoför durağa daldı, beş zavallı kadını öldürdü. Tutuklandı, on ay yattı serbest kaldı.
M. Kemal Paşanın ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalizmin bir hukuk ve adalet sistemi var mıdır?
İsviçre Medenî Kanununu paldır küldür (bazı tercüme yanlışları ve ufak tadilat yaparak) tercüme ettir, başına Türk Medenî Kanunu yaz…

Her toplumun bedenine, kültürüne, sosyal yapısına uygun bir hukuk sistemi vardır.
Kara Avrupası hukuku ile İngiliz hukuku birbirine benzemez.

Egemen azınlığın ideolojik vesayet sömürge sistemi çoğunluktaki yerlilere din, inanç, inandığı gibi yaşamak, siyasî hürriyet tanımadı.

Eski TCK 163’üncü madde hukukun yüz karasıdır.
Bir hukuk sistemi ki, vatandaşların dinî inançlarına karışıyor ve onlar yüzünden hapse atıyor, o adaletsiz bir sistemdir.

Soruyorum: Dünyanın hangi medenî ülkesinde bizdeki gibi bir Atatürk’ü Koruma Kanunu vardır?
1962’de, sahibi bulunduğum haftalık YENİ İSTİKLÂL gazetesinin birinci sayfasında “Zulümlerin en Şenii ve Alçakçası Kanunların Gölgesinde Yapılandır” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı. Hemen tutuklanmış ve Sultanahmet cezaevine atılmıştım. Resmî ideolojinin hukuku beni affetmemişti.