Mehmet Şevket Eygi talebeleri..

Dün ikindi namazında Yıldız Camiinde merhum üstadın yedinci günü münasebetiyle toplandık. Câmi imamı (Allah razı olsun) çok güzel bir kıraat ile Yásîn-i şerîf, ardından Rahman sûresi âyet-i celîlelerini okudu, nihayet hatim usulüyle güzel bir duâ ile bitirdi...

Toplantımız cüzi sayıda Mehmet Şevket Eygi talebeleri gençler ve onlara ağabelik yapmış yine Eygi sevenlerden oluşan seviyeli kişilerle sınırlı idi.

İnşá’allah ileride daha büyük (geniş bir topluluk anlamında) anma (duâ) programları da yapılır. Zaten yapılacakmış hazırlıklar var.

Hocamızın adına bir vakıf için çalışılıyor. Bu insanlar geleceğimiz adına ümit veriyorlar. Yanlarında kendimi mesut hissettim ve onlara duâlar ettim.

Hocanın tedrisinden geçmiş bu güzel insanları bırakın, bendenizin hasbelkader tanışdığım “ağabeyin merhabalaştığı sıradan insanlarda bile” izlerini görüyorsunuz. Bu keramet değilse nedir?

Keramet ille de ayan beyan görülecek değil... Bir insanın faziletlerini herkes hattâ düşmanları bile takdir etmişse bu ahlâkî seciye keramettir...

Arada ziyaretine gidiyor, bir yerde veya Cuma namazında bir camide hocamızla buluşup dolaşıyorduk. Bizim gibi kemter birine bile tenezzül eder yanında gezdirirdi mübarek...

Birgün Küçük Ayasofya Câmii’nden çıkmıştık. Galiba bize yemek de ısmarlamıştı. Herkes kendisine selâm veriyor, girdiği dükkânlarda saygı ve sevgiyle karşılanıyor, insanların yüzünde mutluluğun izi oluşuyordu. Gıbta ettim asla ulaşamayacağım o seviyeye...

* * *

Toplantımızdan sonra hocanın bazı yakınlarıyla sohbet imkânı oldu.. Bu feyizli duâ toplantısı akabinde insanı cidden kahreden bir şeyi de öğrenmiş oldum. Aslında biliyordum, hoca bana ima etmişti ama resmîleşti bilgi...

Saadet ittifakının hocaya uzanan eli...

Yazdığı itibarsız gazeteden (hocanın son günlerinde) birisi “bu yazınızı yayınlayamayız” demiş.

Hani hoca son yazılarında o il başkanının “mecliste türbanlı vekiller olursa benim de meclis bahçesinde bikini ile güneşlenme hakkım doğar” lafını aktarmıştı ya... Hani bunun kocası hakkında “bir oturuşta şu kadar domuz eti yer” sözüne de yer vermiş, kınamıştı ya...

Bardak taşmış... 1990’dan beri zurnanın son deliği gazeteye yazı veren hocaya “bu bizim feşmekân partiyle dostluğumuzu bozacak” deyu dövünürlerken bir telefon gelmiş ....partisinden...

Ve alenen “yazdırmayın şu herife” demişler. Bunlar da “emredersiniz” deyip ayak takımından birisi ile haber yollamış, adamcağızın o yaşta ciddî bir üzüntü geçirmesine sebep olmuşlar!..

Malûmâlileri hoca kendine iyi bakıyor, az yiyor, çok gezip dolaşıyordu... Bizim gibi sigarası yoktu, hattâ hiçbir kötü alışkanlığı yoktu.

Tam doğrusunu Allah bilir ama belki bu üzüntü vesile-i vefatına bir ilâve derd oldu yaşlılık illeti yanında. Allah müstehaklarını versin..

Hoca derinden üzülmüş tabi.. Bu yakını dostu arkadaşa durumu söylemiş, “bir internet sayfası açılmıştı onlara söylerim artık orda yazarım” demiş...Sonra vaktiyle adına açtırdığı web sayfasını oluşturan kişiyi aramış, “yayınlamadıkları yazımı gönderdim sitede yayınlayınız..” demiş..

O rezil de “hocam teknik olarak bu yazıyı yayınlayamayız” demiş. Teknik (!) ne demekse... Teknik olarak şerefsizliğini ilân etmiş bunun başka bir izahı yok... Onun da Allah cezasını versin.

Hocamıza gani rahmet diliyorum. Onu sevenleri Allah onunla haşretsin. Ona düşmanlık etmiş olanları da Allah kendi düşmanlarıyla haşretsin. Amin, amin, amin...