KALBİN VE AKLIN AHENGİ

Yaşadığımız hayatın, sahip olduklarımızın ya da olamadıklarımızın ruh halimize tesir eden faktörleri, insan psikolojisine etkisi tartışılmaz.

Hayatımızın özü mesabesindeki ruhumuz biyolojik, genetik ve son bir asırdır kapitalist, modern ve kimyasal etkilerin etkileşimi altında. Davranış Bilim Uzmanları insanın sürdürülebilir mutluluğunun iki faktörle sağlanabileceğini varsayıyorlar artık. Bunlar; üreterek-tüketerek başka bir ifade ile alarak-vererek ya da kazanarak-harcayarak…

Bu modern paradoksla yüce gaye uğruna verilen mücadelenin muhafazakâr ve kültürel dejenerasyonla beraber akıl ve kalp ahenginin sorgulanmasına da zemin hazırladı. Çağdaş hurafeler üretilerek akıl kutsandı, bilim putlaştırıldı, kalp dışlandı.

Oysa İslam’da, tasavvuf inancında İslam âlimleri kalbi; inancın merkezi, bilginin kaynağı olarak tarif etmişlerdir. Aydınlanma ile krize giren toplumlar sadece mevcut olanı dayatma, muhafaza etme, alışkanlıklar ve rutin haline gelmiş alışılmışlıklara sadakat ve itibar ile yetindi. Buna rağmen değerlerin ve kültürel yozlaşmanın önüne geçilemedi. Modern dünyanın bağrında barındırdığı kazanımlar geleneksel toplumların iştahını kabarttı.

Bugünleri tahmin etmiş olacak ki Gazâlî; “akıl, tutkuların kölesidir” der. Modern dünyanın zihnen ve fiilen kurduğu hâkimiyet hakikatin üzerinin örtülmesine, araçların amaç haline getirilmesine yol açtı. İslam dünyasında özgüven eksikliğine ve geri kalmışlık kompleksine dönüştü.

Akıl ve kalbin ahengi hem bireysel hem de toplumsal anlamda hayatı anlamlı kılmayı, hakikati aramayı kolaylaştıracaktır. Aklıyla kalbini uzlaştıramamış, aklını putlaştırmış insan birçok şeyi bilir ama anlayamaz. Çünkü akıl bilmeye kalp anlamaya yarar. Ruh kalbin yörüngesindedir. Kalp insanın kâbesidir. Aklıyla kalbi uyumsuz bir insan veya bir toplum siyahı beyaz, kötüyü iyi, zulmü adalet, anarşiyi demokrasi olarak görür.

Kalın Sağlıcakla…