İSLAM devleti, hayatın Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına ve İslam bilgeliğine uygun bir şekilde tanzim edilmesi, kötülüklerin önlenmesi için Müslüman halka olumlu, faydalı, hayra ve salâha yönelik teşvikler yapar.
Namaz kılınız der, cemaate gidiniz der, oruç tutunuz, Cuma ezanı okununca namazın bitimine kadar ticareti bırakınız der. Seks ticaretine, içkiye, kumara, piyangoya, fuhşiyata (azgınlıklara) izin vermez.

Ülkemizde bir İslam devleti bulunmadığına göre, mâruf ile emr ve münkerden nehy (iyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemek) hizmeti, devletten bağımsız sivil şahıslara ve kurumlara düşmektedir.

Devletin, genel müdürlük seviyesinde bir dairesi olan Diyanet bu konuda bir şeyler yapamaz mı? Eskiden yapamazdı, bugün biraz yapabilir ama yapmıyor. Meselâ halka namaz kılınız, oruç tutunuz, cuma günü öğleyin bir saat dükkanınızı ve iş yerinizi kapatınız, çıplak gezmeyiniz diyor mu?

Ülkemizde islamî cemaatler, tarikatlar, dernekler, vakıflar, kuruluşlar bulunmaktadır. Bunların bir araya gelerek emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmaları gerekmektedir. Evet eskiden büyük baskı altındaydılar, yapamıyorlardı. Bugün baskılar ve zulümler azalmıştır, din hürriyeti vardır, eskiden yapılamayan çok hizmet ve faaliyet yapılabilir. Yapılabilir bir hizmeti yapmamak günahtır, noksanlıktır, ihmaldir.

1968’de, sahibi bulunduğum BUGÜN gazetesinde Cuma namazına gidilmesi, Cuma ezanı okunduktan sonra iş ve ticaret hayatının durdurulması konusunda mâsumâne bir yazı kaleme almış ve hemen ağır ceza mahkemesine verilmiştim. Artık o karanlık günler geride kalmıştır. Bugün, şiddete yönelik olmayan inançlarımdan, görüşlerimden, fikirlerimden, tenkitlerimden dolayı ağır cezada yargılanmıyorum, rahatsız edilmiyorum.

Peki ellerinde büyük imkanlar olan Müslüman kuruluşlar, bugünkü hürriyetten, bugünkü fırsat ve imkanlardan yararlanarak iyilikleri emr, kötülükleri nehy konusunda üzerlerine düşen vazifeleri yerine getiriyorlar mı?

Bugünkü ortam içinde elbette kimseyi zorla camiye getirecek, zorla gündüzün oruç yemekten alıkoyacak imkanımız yoktur. Öyle baskılar yapılsın, hisbe teşkilatı kurulsun demiyorum ama laik ve Kemalist bir düzende de tashih-i itikat, namaz, cemaat, oruç, zekat, tesettür konusunda çalışılabilir. Bu çalışmaların yeteri kadar, gereği gibi yapılmadıklarını, ihmal edildiklerini görmekte ve çok üzülmekteyim.

Zengin ve güçlü Müslüman şahısların, kuruluşların bu konuda uyarıcı, aydınlatıcı, bilgilendirici yayın yapmaları gerekir. Bu hizmet ve faaliyetler asla ticarete ve hizipçiliğe alet edilmemelidir.

Namaz konusunda 32 sayfalık harika, tesirli bir broşür, ehliyetli bir heyete yazdırılıp yayınlanmalı, ilk baskısı bir milyon adet olmalı ve halka dağıtılmalıdır.

İslam kardeşliği… Ümmet şuuru, disiplini ve teşkilatı… Müslümanların güç birliği yapmasının şart ve zaruret olduğu… İslam ahlakının temelleri… İffet… Tesettür… İslamî eğitim… Vasıflı ve güçlü Müslüman nasıl yetişir?.. İslamda ticaret hukuku ve ahlakı… Lüks ve israfla mücadele… Güçlü ve etkili Müslüman medya nasıl kurulur?.. Kültürel iktisadî ticarî esaretten kurtuluş nasıl olur?..

Bugün memleketimizde haram yeme yaygın hale gelmiştir. Haram yemek çok büyük bir günahtır. Haram yemenin yaygın ve yoğun olduğu bir İslam toplumu kurtulmaz, necat ve felah bulmaz. Bu konuda halk uyarılmalıdır.

Bu mevzularda çok faydalı, çok tesirli broşürler o kadar pahalıya mal olmaz. Bunların hazırlanmasında kalemleriyle yardımcı olacak büyük alimlerimiz, büyük ediblerimiz, büyük ziyalılarımız, böyle küçük metinler için elbette para istemeyecekler ve verilse bile almayacaklardır.

Ramazanın ilk haftasında, küçük minik nâçiz bir hizmet olarak Ramazannâme isimli, otuz iki sayfalık, dört renkli, iyi kuşe kağıdına bir risale bastırttım. Tanesi 24 kuruşa mal oldu. On bin adedi 2400 lira. Bu devirde bu rakam sudan ucuzdur. Milyar dolarlarla oynayan sivil İslam kuruluşlarının bütçeleri böyle broşürler yayınlamakla sarsılmaz. On milyon broşür yayınlansa yekun olarak iki milyon lira tutar. Zaten bu masrafları, maliyetine satın alıp çevresinde dağıtarak hayırsever halkımız karşılar, harcanan para kuruluşlara geri döner.

Çeşitli faydalı ve önemli konularda yayınlanacak milyonlarca broşür sanırım hayli etkili olur, hayırlı gelişmelere, ıslaha yol açar. Yeter ki, etkili bir üslupla yazılsınlar ve hizmet esnasında ihlası bozacak bir şey yapılmasın, bunlar şahsî menfaatlere, holiganlıklara, kötü asabiyetlere alet edilmesin.

Merhum Ahmed Cevdet Paşa, bundan yüz küsur sene önce “Mâlumat-i Nâfia” isminde hacmen küçük, değerce büyük bir risale yazmıştı. Yayınlanacak faydalı broşürler ona benzemelidir.

Böyle hayırlı hizmetler bezirganlığa, benliğe, holiganlığa alet edilmemelidir.

İlimle, irfanla, hikmetle hazırlanacak tesirli bir risale iman kurtarabilir. Bu ne büyük kazanç ve ticarettir.

Misyonerlerin Teslis risaleleri yayınlayıp dağıtmak için kuruluşları var da, Müslümanların niçin bir “İrşad, Uyarı, Aydınlatma, Tebliğ, Dâvet Encümeni” yok?

Keşke, birkaç büyük kuruluş birleşse, bu anlattığıma benzer hizmetler yapılsa. İnşaallah.