Çocukluk yıllarımızın en mâsum döneminde ninelerin, dedelerin bizi avutmak için bir elin parmaklarıyla yaptıkları eğlenceli bir oyun vardı... Gûya beş kardeş kuş avlamışlardır yemek için. E, yemeden evvel yapılacak işler var  tabi... Dede veya nine, çocuğa kendi elinin serçe parmağını gösterip “bu tutmuş” diye başlarlardı oyuna...

Çocukluk yıllarımızın en masum döneminde ninelerin, dedelerin bizi avutmak için bir elin parmaklarıyla yaptıkları eğlenceli bir oyun vardı...

Gûya beş kardeş kuş avlamışlardır yemek için. E, yemeden evvel yapılacak işler var tabi... Dede veya nine, çocuğa kendi elinin serçe parmağını gösterip 'bu tutmuş' diye başlarlardı oyuna...

Sonra sıra onun yanındaki yüzük parmağına gelir, 'bu temizlemiş', orta parmak için 'bu pişirmiş', işaret parmağı için de 'bu da yemiş' denildikten sonra sıradaki baş parmakla birlikte el havaya kalkıp çocuğun karın bölgesine hamle yapar ve 'bu da hani bana hani bana' demiş diyerek çocuk gıdıklanır, zoraki de olsa gülmesi sağlanırdı..

Şimdi düşünüyorum da o oyun bile fevkalade güçlü anlamlar taşıyormuş masum dimağlara..

Mesela bendeniz ilkokulların bazılarında, bazı densiz ve şerefsiz öğretmen müsveddelerince Atatürk fotoğrafına secdeye kadar vardırılan Atatürk pagan ritüellerini böyle görüyorum..

Türk milletinin Atatürk Devrimleri trajedisine oturup ağlamak, onun icadı bozuk düzeni değiştirip milleti ve devleti eski sağlam temellerine oturtmak yerine, bozuk düzenden nemalanmak için, 'hani bana, hani bana?' diyenlerin halini de bu oyunla teşbih etmek istedim...

Mustafa Kemal Paşa tutmuş, İsmet Paşa temizlemiş, Yahudi Moiz Kohen (takma adı Tekinalp) ve Kürt Yahudisi Ziya gökalp pişirmiş, CHP işin tüm getirisini oturup afiyetle yemiş (ve yemekte) Ak Parti ise; 'hani bana, hani bana?' dercesine CHP'nin eksiğini tamamlıyor... Hep öyle olmadı mı, 5816'yı İnönü CHP'si değil, Menderes'in Adalet Partisi çıkardı...

Bu zavallı, bu ezik hali hála anlayamayanların durumu da bir başka trajedi...

Hani tiyatro öğrencilerine anlatılan bir hikaye var: Hoca birinin yanına gelir ve elindeki sopayı sertçe öğrencinin kafasına indirir. Sonra da neye uğradığını şaşıran ve acıyla gözlerinden yaş boşalan bu talebeyi işaret ederek, sınıfa bakar ve şöyle dermiş: 'Bunun hali bir trajedidir..' der.

Sonra şaşkınlığı atlatan öğrencilerin büyük bölümü, arkadaşları için üzülmek yerine kahkahalarla gülmeye başlamışlar ve hoca da gerine gerine 'işte bu gülüşünüz de trajikomik olandır' diyerek dersi en akılda kalacak şekilde anlatmakla gururlanmış!..

Henüz en dindar aileden bile olsalar, namazı şuurla kılmayan, secdeyi, ibadeti kavrayamamış masum çocukları Atatürk'e secde ettirmeye kalkışan densiz, şerefsiz öğretmenlerin haline gelince...

Bu tam bir şizofenidir. Şizofren Atatürkçülüğün ulaştığı zirvedir...

Sorumlusu da CHP değil, maalesef bizimkiler yàni Ak Parti ve hiç kusura bakmasın muhterem reis Erdoğan'dır...

Sigaranın zararlarını en ince teferruatına kadar bellemiş ama Moiz Kohen'in 'Kahrolsun Şeriat' Kemalizmini hiç incelememiş, veya tehlike ve tehdidini idrak edememiş...

Bundan sonrası tufandır... Ha 'benden sonra tufan' deniliyorsa o başka... O zaman da kendilerini Allah'a havale ediyoruz. Allah azizünzüntikam olandır. Ve... Allah ihmal etmez, mühlet verir... 16.11.2019