Filistin ve Kudüs Filistinlilerindir dersen belanı bulursun ve Filistin elden gider. Nitekim gitti.

Filistin ve Kudüs Araplarındır dersen yine belanı bulursun. Zaten bulmuşsun.

Ne demen gerekir?.. “Filistin ve Kudüs Bütün Müslümanlarındır, Ümmet-i Muhammed’indir…” diyeceksin.

Böyle demedikçe iflah olmazsın, zafere ulaşamazsın.

Filistin, İslam aleminin bir parçasıdır. Kudüs bir Arap şehri değil, bir İslam şehridir.

Müslümanlar, en azından Ortadoğuda birleşmezler, tek bir Ümmet ve devlet olmazlarsa ne Filistin, kurtulur, ne Kudüs.

1918’e kadar Ortadoğuda tek bir devlet vardı, Osmanlı hilafeti. Suriye, Lübnan, Filistin, Sina, Irak, Hicaz, Necd, Yemen onun parçalarıydı.

Bu birlik elden gitti, Filistin de gitti. Sadece Filistin mi? Hepsi elden gitti hepsi…

Kudüs elden gitti de Şam, Haleb, Bağdad, Basra, Beyrut gitmedi mi sanıyorsunuz?

Beni konuşturmayın İstanbul elden gitti yahu!..

Merhum Sadrıazam Said Halim paşa ne güzel söylemiş… “Müslümanın vatanı Şeriatın hakim olduğu yerdir.”

Şeriatı önce kendi içinde, kalbinde, beyninde yaşayacak ve yaşatacaksın.

Kalbinde ve beyninde Şeriat yoksa dışarıda yaşatamazsın.

Ucuz yaygaracılar, Kudüs Kudüs diye bağırıp durmayın. Kudüsü sen ben alamayız, onu istirdat etmek (geri almak) için bir Selahaddin lazımdır. Selahaddin Selahaddin neredesin zuhur et çık artık!.. Kimse ses vermiyor, Selahaddin yok… Ne korkunç, ne büyük yokluktur bu…

Terazinin bir kefesine Selahaddin kaplanının koymuşlar, öbür kefesine bin tekir kedi… Selahaddin kefesi ağır basmış. Basar ya…

Selahaddin öyle bir kaplandı ki, on ülkenin sultanı iken öldüğünde cenazesini kaldırmaya yetecek terekesi çıkmamıştı.

Kudüsü dünya sultanları değil, maneviyat sultanları geri alabilir.

İbrahim Edhem Belh sultanlığını bırakıp sarayından kaçtıktan sonradır ki, maneviyat sultanı olmuştu.

1917’de General Allenby’nin Haçlı ordusu Kudüsü işgal ederken bazı dinsiz Araplar davul çalmışlardı. Şimdi İsrail, onların torunlarına Mescid-i Aksa avlusunda namaz kılmaya izin vermiyor.

Muhammed Mustafa aleyhissalatü ve vesselamın milleti dairesinden çıkıp şa’bu’l-Arabî tuzağına düşersen böyle olur, ne Filistin, ne Kudüs, ne Irak, ne Suriye kalır.

Osmanlı isti’marı (sömürgeciliği) diyenlere soruyorum: Osmanlı mı iyiydi, yoksa bugünkü Yahudi emperyalizmi, Nuseyri azınlık rejimi mi?


(İkinci yazı)

Öğrenmezseniz, ne Haliniz Varsa Görün!

ŞU anda bütün Türkiye’yi Latin harflerinden İslam harflerine çevirmek çok zordur. Yapılacak iş şudur: En az bir milyon Müslümana İslam harfleriyle Türkçe okuma-yazma öğretilecektir… Özel İslam mekteplerinde İslam ve Latin yazısıyla eğitim verilecektir… İlk başta İslam yazısıyla haftalık bir gazete ve aylık bir dergi çıkartılacaktır… İslam yazısıyla kitaplar basılacaktır… Yeterli sayıda Müslümanın özel notlarını, mektuplarını, maillerini İslam yazısıyla yazması sağlanacaktır.

Alfabenin Latinleştirilmesi Türkiye Müslümanlarının kültürünü yıkmış, belini kırmıştır.

Hiçbir şuurlu ve sağduyulu Müslümanın “Olan olmuş…” demeye hakkı yoktur.

Hiçbir uyanık Müslümanın, benim Osmanlıca öğrenmeye vaktim yok demesi doğru olmaz.

Lisan ve yazı dinin, kültürün, medeniyetin, kimliğin birinci âleti ve vasıtasıdır.

Müslümanın alfabesi, lisanı ne olursa olsun İslam-Kur’an yazısıdır.

Latin, Kiril, Sanskrit, Çin, Japon yazısı da kullanılabilir ama öncelikle İslam yazısı kullanılacaktır.

Hiçbir Müslüman, İslam yazısına karşı olamaz.

İslam yazısının öğrenemeyecek derecede tembel ve şuursuz olanlarla köy olmaz kasaba olmaz.

Madem ki, birileri İslamı yazıyla yıkmak istediler, Müslümanlar da İslam yazısına sarılarak kalkınacaktır.

Türkçeyi İslam-Kur’an yazısıyla yazıp okumak güçtür, zenginliktir, üstünlüktür.

Müslümanların Latin kaligrafisi konusunda Batıcılardan üstün olması gerekir.

Osmanlıca öğrenmemekte inatla direnen bir Müslümana kesinlikle medenî, kültürlü, şuurlu, uyanık, sebatlı, sağlam, vasıflı Müslüman diyemem.

Müslümanın dini, imanı, medeniyeti, kültürü Kur’ana dayalıdır.

Kur’an alfabesi Arap alfabesi olmaktan önce İslam alfabesidir.

Geçenlerde birkaç dindar genç ile görüştüm, ileride ne olmak istiyorsunuz diye sordum, mücahit olmak isteriz dediler. Öyle bedavadan mücahit olunmaz. Önce Kur’an yazısıyla okuma-yazma öğrensinler.

Bilmemek ayıp değildir ama öğrenmemek çok ama çok ayıptır.

Bendeniz bu yazıyı, bir Müslüman olarak din kardeşlerim için yazıyorum.

Dinsizler bizim yazımıza karışmasınlar.

Onlar istemiyorlarsa, Osmanlıca öğrenmesinler, cahil kalsınlar…

Milli Eğitim Bakanlığı yurdun her yerinde Osmanlıca kursları açmıştır, ücretsizdir. Müslümanlar akın akın bu kurslara giderek dinî ve millî yazılarını öğrensinler. Öğrenmezlerse vebal altında kalırlar.

Osmanlıca öğrenmeksizin mücahitlik taslayanların, ileride haram rantlar yiyen müteahhitler olmalarından korkuyorum.

Fitnevizyon seyr etmekten, günde saatlerce cep telefonu zevzekliklerinden vaz geçelim ve Osmanlıca öğrenelim.

Öğrenmemekte diren Müslümanlara, ne haliniz varsa görün derim.