“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler…” (Tevbe: 111) Bu yazımızda fiilî savaş manasındaki cihadın zamanının geçtiğini iddia etmenin, Kur’ân ayetleriyle sabit olan “şehitliği inkâr etmek”ve “Allah’ın hükmünü geçersiz kılmak” manasına geleceği konuları üzerinde duracağız.

'Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler…' (Tevbe: 111)

Bu yazımızda fiilî savaş manasındaki cihadın zamanının geçtiğini iddia etmenin, Kur'an ayetleriyle sabit olan 'şehitliği inkar etmek've 'Allah'ın hükmünü geçersiz kılmak' manasına geleceği konuları üzerinde duracağız.

I-ALLAH YOLUNDA CİHAD VE ŞEHİTLİK

Allah yolunda cihad etmek, Allah'ın rahmetini, affını, mağfiretini, lütfunu, ihsanını davet eden müstesna bir ibadettir. Çünkü cihadda Allah için canını feda etmek niyeti vardır. Bu sebeple Allah, kendi yolunda cihaddan ve bu uğurda şehit olunmasından çok razı olur.

Ölüm anında imanla göçmenin, ahiret menzillerini kolay bir şekilde geçmenin, cehennemden kurtulmanın en etkili ve en kestirme yolu, cihad etmek ve şehit olmaktır.

Nisa: 69. ayette Allah'ın kendilerine nimet verdiği kimseler anlatılırken,'nebîler' ve 'sıddıklar'dan sonra 'şehitler' zikredilmiştir.

Allah yolunda cihad iki çeşittir.

Bu konuyla ilgili 'İki Çeşit Cihad Mükellefiyeti ve Aralarındaki Münasebet' başlıklı yazımızda, cihadı 'nefisle mücahede've 'fiilî cihad' şeklinde ikiye ayırarak incelemiş ve aralarındaki münasebeti izaha çalışmıştık. Nefisle olan mücahedeye dairoradaki açıklamayı yeterli görüyor ve bu vesileyle hasıl olan'hükmî şehitlik' mevzuunaşimdilik girmiyoruz.

Fiilî cihad ise, bilindiği gibi din / İslam düşmanlarıyla yapılan savaştır ki bu savaşta hayatını kaybedenler cennetle mükafatlandırılacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.) 'Cennet kılıçların gölgesi altındadır'[1] buyurarak bunu anlatmıştır.

Fiilîcihadlagelen şehitliğe dair delillere bazı örnekler verelim:

'Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyiniz. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.' (Bakara: 154)

'Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah'ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.' (Âl-i İmran: 157)

'Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığını müjdelemek isterler. Allah'ın nimetine, keremine ve Allah'ın, mü'minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.' (Âl-i İmran: 169-171)

'O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz.' (Nisa: 74)

'Sizin için kolay da olsa, zor da olsa, gerek hafif, gerek ağır olarak, hangi halde bulunursanız bulunun, hep birlikte savaşa çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin, eğer bilirseniz bu sizin kendi iyiliğiniz içindir.'(Tevbe: 41)

'Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl büyük başarı / zafer / bahtiyatlık budur.' (Tevbe: 111.)

'Ey iman edenler! Size, sizi hem bu dünyada, hem de öteki dünyada şiddetli bir azaptan koruyup kurtaracak bir alışveriş göstereyim mi? Allah'a ve Peygamberine inanır, Allah yolunda malınız ve canınızla cihad edersiniz. Bu sizin için çok hayırlıdır, keşke bilseydiniz. Eğer böyle yaparsanız Allah günahlarınızı bağışlayacak ve sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve And cennetindeki güzel köşklere sokacaktır. İşte bu büyük bir kurtuluştur. Allah size seveceğiniz bir iyilik daha verecektir ki, o da düşmanlarınıza karşı her zaman yardım etmesi ve yakın bir zamanda nasip olacak ülkelerin fethidir. Ey Muhammed! Mü'minlere bu fethi ve yardımı şimdiden müjdele.'(Saff: 10-13)

EbûKatade'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ashab arasında ayağa kalktı ve'Allah'a iman etmek ve Allah yolunda cihad, amellerin en faziletlisidir.'buyurdu.

Bunun üzerine bir adam, 'Ya Rasûlallah! Şayet Allah yolunda öldürülürsem, bu benim günahlarıma keffaret olur mu?' diye sordu.

Rasûlullah(s.a.v.) ona 'Evet, şayet sen sabrederek, ecrini sadece Allah'tan bekleyerek, cepheden kaçmaksızın düşmana karşı koyup Allah yolunda öldürülürsen, günahlarına keffaret olur. Ancak borçların bunun dışındadır. Bunu bana Cibril söyledi.' buyurdu.[2]

Diğer bir rivayette de 'Şehidin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah affeder.' buyrulmuştur. [3]

Şehitlerle ilgili iki hadis-i şerif daha aktaralım:

'Bu gece rüyamda iki adam gördüm. Yanıma gelip beni bir ağaca çıkardılar, sonra da bir eve götürdüler. O ev, şimdiye kadar benzerini görmediğim güzellik ve kıymette idi. Sonra o iki kişi bana 'Bu eşsiz ev, şehitlerin sarayıdır' dedi.'[4]

'Sizden biriniz, karınca ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.'[5]

Bu ve benzeri birçok delil, Allah yolunda cihad ederek ölmenin büyük bir şeref ve fazilet olduğunu anlatmaktadır.

Cihadla şehitlik arasında sebep sonuç ilişkisi vardır. Cihad sebep, şehitlik sonuçtur. Âlemdeki bütün olaylar sebep sonuç ilişkisiyle tecelli eder. Her sebebin bir sonucu olduğu gibi, hiçbir sonuç da sebepsiz zuhur etmez. Buna göre cihad yok sayıldığında şehitlik de yok sayılmış ya da inkar edilmiş olmaktadır.Böyle bir vahim felaketten Allah'a sığınırız.

Şehitliği bu kadar önemli kılan hususlardan biri de, şehit olma anında Allah'tan başka her şeyin, bütün mahlûkatın kalpten çıkarılması; kalpte yalnız Allah sevgisinin kalmasıdır.

Tasavvufta'masiva'nın, yaniAllah'tan başka her şeyin kalpten çıkarılması, kalpte yalnız ve sadece Allah'ın rızasını kazanma arzusunun bulundurulmasıdiye bir konu vardır.

İşte şehitler tam da bu halet-i ruhiye ile, yanimasivanın kalpten tamamen çıkarılması haliyle öldükleri için,bu yüce makamı kazanırlar.

Allah'ın rahmetini, rızasını, muhabbetini, elhasıl cennet ve cemalini isteyen kula işte fırsat…

Kişi, günümüzde pek çok sahada yapılabilme imkanı bulunan cihada niyet etmeli, şartlar vuku bulursa fiilî cihad etmeli ve şehitliği ümit etmelidir. Şayet nasip olursa ne mutlu… Nasip olmazsa, cihada niyet ve şehitliği ümit etmesi sebebiyle Allahü Teala'nın bu kula yüksek mertebeler vereceği;'yatağında ölse de' şehitlik mertebesi kazanabileceği delillerle sabittir.

Bunun tersi olarakcihada niyet etmeyen,şehitliği ümit etmeyen ya da devri geçmiştir gibi nefsani ve şeytani desiselere kapılarak cihadı yok sayanları ikaz mahiyetindeki hadisi tekrar aktaralım:

'Kim gaza etmeden veya kendini -niyet olarak- gazaya hazırlamaksızın vefat ederse, nifakta bir şube üzerinde (münafıklığın bir parçasını kendinde barındırmış olarak) ölür.'[6]

Böyle bir ölümden Allah'a sığınırız.

II- FİİLÎ CİHAD VE ŞEHİTLİĞİN İNKÂRI, ALLAH'IN HÜKMÜNÜ GEÇERSİZ SAYMAK MANASINA DA GELİR

Fiilî cihadın zamanının geçtiğini söylemek, Kur'an ve Sünnetteki hem cihadla hem de şehitlikle ilgili hükümleri geçersiz saymak anlamına gelir.

HalbukiAllah'ın hükümleri, zaman ve mekan sınırı tanımaksızın kıyamete kadar geçerlidir.

Bu hususta SebeSûresi 5. Âyet mealen şöyledir:

'Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, onlar için de pek kötü ve elem verici bir azab vardır.' (Sebe: 5)

Yine Kur'an'da birçok ayette Allah'ın hükümleriyle hükmetmenin şart olduğu hususuna vurgu yapılır. Bazı örnekler verelim:

'… İnsanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.' (Maide: 44)

'Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.' (Maide: 45)

'Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.' (Maide: 47)

'Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur'an'ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.' (Maide: 49.)

'Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.'(Saff: 8)

'Onlar hala cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?' (Maide: 50)

'Silahlı cihadın devri geçmiştir'demenin doğuracağı bir sonuç da, ahirzamanda gerçekleşecek olan Hz. İsa'nın (a.s.) nüzulü ve Hz. Mehdî'nin(a.s.) zuhuru hadiselerinigeçersiz saymak olacaktır.

Bilindiği gibi bu iki hadiseye inanmak, Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'in alamet-i farikalarındandır. Hz. İsa'nın uruc ve nüzulüyle ilgili hem ayet hem de mütevatir derecesine ulaşan hadis, Hz. Mehdi'nin zuhuruyla ilgili de ayet olmasa da mütevatir seviyeye çıkmış pek çok hadis mevcuttur.

Bu hadiseler gerçekleştiğinde Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdî(a.s.) bir araya gelecek, İslam ordusunu kurarak küfür ve şirkle savaşacaklardır. Bu savaşta Deccal öldürülecek, yeryüzünde yeniden İslam'ın hakimiyet dönemi başlayacaktır.

Fiilî cihadın zamanı geçti demek, bu yöndeki bütün ayet ve hadislerin de inkarı demek olur. Allah muhafaza eylesin.

Fiilî cihad ve şehitlikle ilgili buraya kadarki bütün yazılarımızda ortaya konan deliller, İslam'da fiilî cihadın nasıl da olmazsa olmaz, büyük bir mükellefiyet olduğunu ispat etmektedir. İslamiyet'in mahiyetinin bozulmadan yaşaması,'ben Müslümanım' diyenlerin de gerçekten Müslüman olabilmesi için, Kur'an ve Sünnet'lesabit olan bütün İslamî hükümlerin tamamına inanılması ve hepsininbaş tacı edilmesi gerekir.

Keza 'bir hükmün inkarının, dinin tamamını inkar anlamına gelip, kişiyi İslam dairesinin dışına çıkaracağı'şeklindeki akaid ilkesini hatırdan hiç çıkarmamak gerekir. Bu sebeple Müslüman olabilmek, Müslüman kalabilmek ve Müslüman ölebilmek, Allah'ın insanlara en büyük lütfudur. Herinsan bu büyük lütfa mazhar olmak için gayret sarfetmelidir ki bu zaten bir Kur'an emridir:

'Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının (muttakiler olun) ve ancak müslümanlar olarak ölün.' (Al-i İmran: 102)

[1]Buharî, Cihad, 22.

[2]Müslim, İmare, 117; Tirmizî, Cihad, 33/1712.

[3]Müslim, İmare, 119

[4]Buharî, Cihad, 4; Cenaiz, 93

[5]Tirmizî, Fedailü'l-cihad, 26/1668; Nesaî, Cihad, 35; İbn-i Mace, Cihad, 16.

[6]Müslim, İmare, 158; Ebu Davud, Cihad, 17; Nesaî, Cihad, 2; Ahmed b. Hanbel, 2/374.