FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında yazmış olduğum yazılardan çok fazla sayıda geri dönüş alıyorum. Yapılan eleştiriler, yazmış olduğum yazıların doğru olduğu fakat bunlar gibi yüzlerce olayın halen devam ettiğine dairdir.

FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında yazmış olduğum yazılardan çok fazla sayıda geri dönüş alıyorum. Yapılan eleştiriler, yazmış olduğum yazıların doğru olduğu fakat bunlar gibi yüzlerce olayın halen devam ettiğine dairdir.

Bir kısım eleştirilerde devletin bu örgütle yeteri kadar etkin mücadele edemediğini ve özellikle Silahlı Kuvvetlerde bu azgın ve din düşmanı örgütün hala çok güçlü olduğu ifade edilmektedir.

Bence de bu konudaki eleştiri ve serzenişler doğrudur. Zira ABD hala bu örgüt üzerinden ülkemize zarar vermeye devam etmektedir. Örgüt liderini Türkiye'ye teslim etmemesi dostluk ve müttefiklik anlaşmalarına tamamen aykırıdır. FETÖ mensubu yüzlerce subay hala ABD'nin kontrolünde yurt dışında faaliyetlerine devam etmekte ve askeri sırlarımız da dahil olmak üzere birçok önemli bilgiyi ülke düşmanlarına servis etmektedirler.

Kısaca söylemek gerekirse hala FETÖ tehdidi devam etmekte olup devletimiz tarafından ciddi önlemlerin alınması gerekmektedir. Özellikle Silahlı Kuvvetler içinde bukalemun gibi renk değiştiren, kılıktan kılığa girerek İslam düşmanlığı yapan bu örgüte karşı çok büyük bir emek ve gayret göstererek çalışmak gerekiyor. Zira atalarımızın dediği gibi 'Su uyur düşman uyumaz'.

FETÖ konusunda bana gelen çok sayıda yazı var. Özellikle Silahlı Kuvvetler içerisinde hala devam eden din düşmanlığına dair çok sayıda mektup alıyorum. Hangi bir tanesini yazayım bilemiyorum. Örnek olması için sadece bir okuyucumun yazısından son kısmını arz edeyim:

'Sayın Ağabeyim. Verdiğiniz cevaba sonsuz minnettarım. Allah sizlerden razı olsun. Dualarım daima ehli iman olan ve salih ameller yapan mümin kardeşlerime, bi'iznillah ulaşır İnşallah. Allah'a hamd olsun. Yazılarınızı güncel bir şekilde izliyorum. Allah sizlerden razı olsun. Rabbim, bütün Yeni Akit yazarlarına mevcut olduğu iyilik ve güzelliklerden daha fazlasını versin. Duruşunuz sizleri ve bizleri işlerimizde muvaffak etsin. Amin. Kalın sağlıcakla, vesselam'.

Diğer taraftan 'Feto ve kuklaları devletin kılcal damarlarına sızıp yönetimi ele geçirmeye çalışırken niye konuşmadınız? Gücü kaybetmişin arkasından konuşmak kolay, önemli olan zalim güçlüyken konuşabilmek, zulmüne karşı gelebilmekti' şeklinde yorum yapan okuyucularım da var.

Fakat beni takip eden okuyucular bilir ki; 15 yıl öncesinden beri Feto'nun mahiyetini anlatmaya çalışıyorum. Hatta bu konuda 'Bahriyede 15 Yıl' isimli kitabımı delil olarak sunuyorum. Şu hususu belirtmem gerekir ki Feto'nun fenalıklarını anlattığım ve yazdığım için dindar bilinen bir çok gazete, dergi ve internet sitesinden sırf bu yüzden dolayı uzaklaştırıldım ve yazılarıma son verildi.

Bu yüzden çok fazla bedel ödedim. Uzun yıllar boyunca FETÖ örgütü yüzünden mahkeme kapılarında ve karakollarda sürünmek zorunda kaldım. Nihayet 15 Temmuz 2016 darbesi sayesinde ne derece haklı olduğum anlaşılmış oldu.

İlginçtir, FETÖ örgütünü ifşa etmek için gösterdiğim gayretlere karşı bazı okuyucularım tarafından 'gıybet ediyorsun' suçlaması da gelmektedir. Buna karşılık gıybet etmenin nasıl olduğunu ve neyin gıybet olmadığını ifade eden aklı başında okuyucularım da vardır.

Ben de bu kişilere cevap olarak değerli okuyucularımdan sadece bir tanesi olan Sadullah Demircioğlu'nun şu yazısını sunuyorum:

'Muhterem Ağabey. Bugünkü makalenize binaen gıybet meselesine temas etmek istiyorum. İslamî hassasiyeti bizim üzerimizde silah gibi kullanmak isteyen şahıslar, hem vicdanımızı rahatsız etmek hem ön almak için bunu yapıyorlar. Bu kişilere şu hususlar denilebilir:

Gıybet, haram ve helal olmak üzere ikidir. Birincisi haram olan gıybet malumdur. İkincisi ise caiz olan kısmıdır. Bunları ifade etmek gerekirse:

  1. Aleniyete intikal etmiş bir fiilin maslahata binaen bahsi caizdir. Burada asıl konu mazarratın (fenalığın) def edilmesidir.

  2. Aleniyete çıkan bu fiiller eğer Müslümanlara büyük zarar veriyorsa ilan ve ikaz gıybet değil bir vazifedir.

  3. Tarihin sayfalarına intikal etmiş ve kamuya mal olmuş şahsiyetlerin gayr-i İslamî faaliyetlerinden bahsetmek caizdir, gıybet değil belki şarttır. Zira mü'min bir fert böyle şerli insanlara muhabbet etmemelidir. Çünkü 'kişi sevdiği ile beraberdir'.

  4. Medyaya çıkmış Feto gibi şahsiyetlerin aleni İslam'a aykırı ve süflî hayatlarını maslahata (umumi yarara) binaen bahsetmek caizdir.

  5. Keza aleni hizmet eden belediye, hükümet gibi şahıs ve müesseselerin hata ve kusurundan bahis helaldir. Maksat o şahısların hususi hayatlarına temas ederek olayı kişiselleştirmeden kamuoyu yararına olacak şekilde ifade etmektir. Mesela bir belediye reisinin icraatını tenkit ederken şahsının gizli kusurunu bahsetmek caiz değildir. Çünkü gizli işlenen günahı faş etmek (ortaya dökmek) dinimizce yasaktır.

  6. Aleni günah ve düşmanlık yapanların alenen tövbe etmeleri şartı ile bu şahısların gıybeti caiz olmaz ancak FETÖ gibi takiyyeyi (yalan söylemeyi) düstur etmiş münafıkane tavırlar içindeki şahıslara karşı durum farklıdır. Zaten kendisine bağlı insanlara 'gerekirse alenen bana sövün' diye izin verdiğinden FETÖ örgütü ve elebaşının tövbesi bizlerin nezdinde muteber değildir. Bizler kişinin kalbini bilemeyiz. Onların tövbesi Allah ile kendi aralarındadır.

  7. İslamî eserlerde bahsedilen diğer gıybet gibi mülahaza edilen fakat gıybet olmayan diğer durumlar mevzu ile alakası olmadığından bunlar hariç tutulmuştur. Örneğin bir kişiyi sırf tarif etmek veya istişarenin hakkını vermek için sorulan sorulara doğru cevap gibi haller Feto konusundan farklı olup bunlar da asla gıybet sınıfında değerlendirilemez', vesselam…