Parlamenter dokunulmazlığı, bazen unutuluyor bazen de bir sebeple yeniden alevleniyor.

Parlamenter dokunulmazlığı, bazen unutuluyor bazen de bir sebeple yeniden alevleniyor. “Parlamenterler” diyorum çünkü her memlekette meclisler, bizdeki gibi tek kanatlı değil, bazılarında senato da var. II. Meşrutiyetten sonra “Ayân” ve 1961’den sonra da “Cumhuriyet Senatosu” ismiyle bizde de mevcuttu. 1980’de kaldırıldı. Yeni anayasa, parti kapatma, dokunulmazlık, başkanlık tartışılırken aslında senato da bu fikri zemine dahil edilebilir. Senatonun varlığı herhalde AYM’nin yükünü azaltır.


Kavramın doğrusu “milletvekili dokunulmazlığı” yahut “parlamenter dokunulmazlığı” değildir. Doğru olan “yasama dokunulmazlığı”dır. Nitekim eş anlamlı olarak eski anayasa metinlerimizde buna “teşriî masuniyet” denmişti. Milletin meb’us veya senatör olarak meclise gönderdiği siyasiler, hiçbir tehdit hissine kapılmadan meclis çalışmalarına katılabilmeli, kürsüden düşüncelerini serbestçe ifade edebilmelidir. Dünyada da vaziyet böyledir. İstisnası Hollanda’dır. Hollanda’da 1884’ten beri dokunulmazlık yoktur. Suç işleyenin siyasi sıfatına bakılmadan hakkında muamele başlatılır. Bizde ise “suçüstü” halinde, bu yetki doğar. Bir vekil mesela birini öldürse ve bu da suçüstü yapılsa nezaret altına alınır ve takibat başlar. Ama suçüstü yapılamayanın dokunulmazlıktan istifade edeceği anlaşılmakta. Müesseselerin olanca iyi niyetle ihdas edilmeleri yetmiyor. Tatbikattaki iyi niyet ve seyir çok önemli. Adi suçlar işlemiş bir vatandaşın TBMM’yi sığınılacak liman olarak kullanması düşündürücüdür.
1982 Anayasası, dokunulmazlığı 14. ve 83. maddeleriyle tanzim etmiş. Bize kalırsa bu iki maddenin sıralaması yanlış. 83. madde, vekillerin meclisteki yasama faaliyetlerini korumaktadır. Ayrıca vekil seçilmeden önceki cezaî ve idarî takibatları da yasama yılı sonuna kadar bekletmektedir. Bu bekletilme zamanaşımına uğramamaktadır. 14. madde ise bir vekil devletin istiklali, ülkenin bütünlüğü aleyhine icraat ve faaliyetlerde bulunamaz demektedir. Sıralanan bu gibi hallerde dokunulmazlık, devreye girmektedir.
Kanun şunu diyor olmalı “ben bu hakkı, bu zırhı halis niyetli vekiller zarar görmesin diye getirdim. Devlet ve millet aleyhine çalışmaları koruyamam. O zaman TBMM devreye girer. Dokunulmazlığı kaldırılırsa ilgili şahıs mahkemeye hesap verir.”
Bu noktada “kürsü meselesi” kendini göstermekte. Bir vekil, böylesi sözleri meclis kürsüsünde de söylese yine dokunulmazlık kaldırılmasına muhatap olmalı mı? Yoksa dışarıdaki konuşma, yazı ve faaliyetleriyle mi sınırlı olmalı?
Her hâlükârda kürsü dokunulmazlığı esas olmalı.
TBMM parlamentere çok geniş bir kürsü hürriyeti tanımalı.
Fakat bunun ihanete vardığı çizgi de çok iyi tayin edilmeli.
Aynı anayasaya göre Cumhurbaşkanı, vatana ihanet suçlamasıyla yargılanıyorsa vekiller de yargılanır. Hürriyetle başıboşluk, hukukla kargaşa birbirine karışmamalı.
Yeni anayasa yapılması için hiçbir zaruret olmasa şu dokunulmazlık mes’elesi yeter sebeptir. Dokunulmazlık, her cephesiyle ele alınarak tekrar yazılmalıdır.