Musul’u DEAŞ’tan temizleme gerekçesiyle başlatılan 36 ülkenin destek verdiği çok uluslu askeri harekât, beraberinde yeni sorunlar da doğurdu.
Musul’u DEAŞ’tan temizleme gerekçesiyle başlatılan 36 ülkenin
destek verdiği çok uluslu askeri harekât, beraberinde yeni sorunlar
da doğurdu.
Büyük müttefikimiz, Türkiye’yi dışarıda tutmak adına İran’ın
bölgedeki etkinliğine bile göz yumuyor.
Türkiye’nin neden aktif olarak operasyonlarda yer almadığı sorusu
karşısında ABD “biz de aktif rol üstlenmedik, harekâtı Irak ordusu
yürütüyor” diyor.
Yerseniz…
Tam bir kargaşa yaşanıyor bölgede.
Operasyon amacı, Obama yönetiminin, giderayak Bayan Clinton’a seçim
kazandırmak için “DEAŞ’ı temizledik” argümanını kullanmak
olabilir.
Ama ABD’nin asıl hedefi Ortadoğu’da etkin ve kalıcı olmak.
Türkiye’nin bölgede nüfuz sahibi olmasını önlemek.
O yüzdendir ki Musul’daki savaşın üstü örtülü bir ABD-Türkiye
savaşı olduğu yorumları yapılıyor.
Ama Türkiye masanın dışında tutulmaya razı değil.
Olamaz da.
Bölgedeki etnik ve demografik yapıyı bozmaya yönelik bir gelişme
olursa derhal müdahaleye hazır.
Bölgeye kaydırılan askeri birliklerimiz teyakkuzda.
Müttefikimiz elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Burada bizim için
bir tarih yatıyor. Beyefendiler arzu ederlerse, Misakı Milli'yi
okurlar, daha iyi anlarlar. Şu anda bizim Musul'da kardeşlerimiz
var. Araplar, Türkmenler, Kürtler. Bizim burada kesinlikle duyarsız
olmamız mümkün değil” şeklindeki sözlerinin ne anlama geldiğini iyi
biliyor.
***
Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın 28 Ocak 1920’de aldığı Misak-ı Milli
kararlarının ilk maddesi şöyle:
“Devlet-i Osmaniye’nin münhasıran Arap ekseriyetiyle meskun olup 30
Teşrinievvel (Ekim) 1918 tarihli mütârekenâmenin hîn-i akdinde
(Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında) muhasım (düşman)
orduların işgali altında kalan aksamının (bölümünün) mukadderatı,
ahalisinin serbestçe beyan edecekleri ârâya tevfikan (halkın özgür
iradesine göre) tayin edilmek lazım geleceğinden mezkûr hattı
mütareke dahil ve haricinde dinen, ırken, emelen müttehit ve
yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ve fedakarlık hissiyatı ile
meşhûn (dolu) ve hukuk-u ırkiye ve içtimâiyeleri ile şerâit-i
muhîtiyyelerine tamamiyle riayetkar Osmanlı-İslam ekseriyetiyle
meskun bulunan aksamın hey’et-i mecmuası (tamamı) hakikaten ve
hükmen hiçbir sebeple tefrik kabul etmez bir küldür.”
Cumhurbaşkanı’nın sözleri Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikadaki
yol haritası niteliğindeki Misakı Millinin yukarıda aktardığımız
ilk maddesinin tercümesi…
O yüzden Türkiye Musul’daki bir etnik ve dini yapı değişikliğine,
demografik yapının bozulmasına seyirci kalamaz.
Daha önce kalmadığı gibi,,,
***
İngilizler Lozan öncesinde nüfusun çoğunluğunu Türklerin
oluşturduğu Musul’daki nüfus yapısını değiştirmek ve Lozan’da
Musul’u ele geçirebilmek için etnik kışkırtıcılıklarına ağırlık
vermeye başlamıştı.
O günün hem ekonomik, hem siyasi ve hem de askeri açıdan olumsuz
şartlarına rağmen, Gazi Mustafa Kemal Paşa, gizli bir hükümet emri
ile Musul’a yönelik bir harekât başlattı.
Harekâtı yürütmekle görevlendirilen Şefik Özdemir Bey, sanki kendi
inisiyatifi ile bir harekât başlatmış görüntüsü verecekti.
Bu intibayı vermek amacıyla Özdemir Bey, kendi birliğini Türk
askerinden değil, Fransız ordusundan kaçıp Türkiye’ye iltica eden
Kuzey Afrikalı Müslümanlardan oluşturmuştu.
Özdemir Bey, bir taburluk kuvvetiyle Revandiz harekâtını
gerçekleştirdi ve önemli sonuçlar elde etti. Musul bölgesindeki
aşiretleri çevresinde toplamayı başardı. Ancak İngilizlerin takviye
kuvvetlerle karadan ve havadan saldırıları karşısında direnemedi.
(Ayrıntılı bilgi için: Suat Akgül, Musul Kerkük Harekâtı; Zekeriya
Türkmen, Musul Meselesi.)
***
O gün İngilizler, bugün Amerikalılar.
DEAŞ falan değil mesele.
DEAŞ bahane.
Mesele petrol meselesi; yalnız Ortadoğu’ya değil, dünyaya hakim
olma meselesi.