Darbenin dış destekçilerini bulmak için ilk cevaplandırılması gereken soru:Darbe gerçekleşip cunta, yönetimi ele geçirse idi, dış politika da ne değişirdi?

Elimde belge olmadan konuşmayı sevmem. Komplo teorilerinden uzak durmayı tercih ederim. Bilmediğim konuda kesin böyle olmuştur diyemem. Ancak yorumlamayı da bırakmam. Darbenin dış destekçilerini bulmak için ilk cevaplandırılması gereken soru:Darbe gerçekleşip cunta, yönetimi ele geçirse idi, dış politika da ne değişirdi? İşte bu sorunun cevabı, darbenin dış desteklerinin ipuçlarını bize verir. Hiçbir ülke özellikle ideolojik bağınız olmadığı ülkeler, hiçbir menfaati olmadan bir darbeye destek vermez. Bir ülkenin darbe gibi önemli bir eyleme, destek verebilmesi için mutlaka menfaati olmalıdır.

Sorunun cevabını bulabilmek için öncelikle, Türkiye dış politika da hangi ülkeler ile sorun yaşamaktadır, onu tespit etmek gerekir. Bu gün dış politika da en büyük sorun yaşadığımız ülke ABD’dir. Uçak düşürülmesi konusunu hariç tutarsak Rusya ile bile bu kadar sorunumuz yoktur. (Uçak düşürülmesi konusu da bence iyice araştırılmalıdır) Çünkü ABD, Ortadoğu da kendisinin kara gücü olacak, istediği yönde silah kullanacak bir grup olarak, PYD’yi seçti. Irak da olduğu gibi, yine Kürtleri kendine silahlı partner seçti. Hükümet buna şiddetle ve dünyanın gözü önünde karşı çıktı. Burada ABD’nin karşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti değil, AK parti hükümetidir. Mısır’da ihvanı gönderdi; Tunus’da NAHDA hareketi, iktidardan uzaklaşmak zorunda kaldı; Libya’da ülke ikiye bölündü; Suriye’de muhalifler zayıfladı, rejim güçlendi. ABD demokrasi’yi kabul eden, ılımlı İslam’ı dahi desteklemekten vazgeçti. Çünkü demokratik Müslümanların dahi nihai hedefinin, zulüm altındaki İslam ülkelerinin bağımsızlığını sağlamak olduğunu anladı. Demokrat kafirler dahi asla ve asla güçlü bir İslam birliği istemez. İsterse bu kafirler, en hararetli özgürlük savunucuları olsun. Güçlü bir İslam birliği demek, sömürünün bitmesi demektir.

Tüm bunlar olurken karşısında, AK parti hükümetinin aleni muhalefetini bulan ABD, AK parti hükümetini yıkmak isteyen FETÖ’cü cunta yapılanmasının darbe girişimlerine karşı çıkması mümkün değildir. Darbeye yeşil ışık yakmamaları kendi aleyhlerine olur. Ancak başarısız darbe girişimine, demokrasiyi savunan her ülke karşı çıkmak zorunda kalır. Yoksa kendi kamuoyuna hesap veremezler. Ancak resmi olarak alınan bir kararla destek vermeleri de mümkün olmaz. Böyle bir durumda ABD kamuoyu işin farkına varır. ABD derin devleti sanırım bu darbeye geçit verdi, darbe sonrasında kurulacak hükümete meşruiyet sağlama garantisi vermiş olabilir. Tıpkı Sisi darbesinde olduğu gibi…

Darbe gerçekleşse idi; ABD, darbe yönetimine verdiği meşruiyete karşılık, darbe yönetimine önemli dış politika değişiklikleri yaptıracaktı. Yoksa boş yere meşruiyet vermez. Mısır darbe yönetimine meşruiyet verdi, Gazze’nin Mısır’a olan kapılarını kapattı. Kendi ırkının zulümle öldürülmesine razı oldu, Mısır’ın darbe yönetimi. Çünkü dünya kamuoyunda meşruiyetin yolu, ABD’nin tanımasından geçiyor. Bu gün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Müslüman ülkeler dahi tanımıyor, tek tanıyan ülke biziz. Ama ABD tanısa, bütün dünya ülkeleri tanır.

Sözün özü, darbe gerçekleşse idi dış politika da PYD karşıtlığımız; ABD’nin, darbe yönetimine meşruiyet vermesi karşılığında, sona erebilirdi. Böylece PYD’nin rahatlaması ile PKK güçlenirdi. Bunlarda yetmezmiş gibi DEAŞ/İŞİD’e karşı karadan savaşa girebilirdik. İŞİD gibi silahlı terör örgütleri ile aktif bir savaşın içine girebilirdik. Çünkü ABD, İŞİD’e karşı sadece PYD ile başa çıkamayacağını biliyor. Ülkemiz, hem solcu silahlı terör örgütleri ile hem anti demokratik İslamcı-tekvirci silahlı terör örgütleriyle sürekli bir savaşın içinde olabilirdi. Sürekli savaşın içinde olan bir ülkenin de ekonomisi bir yıla varmaz bozulurdu. Üç kuruşa muhtaç olacağımız için, ABD ve IMF’den borç dilenecektik. Bunun karşılığı olarak, ABD’nin İslam ülkelerindeki askeri operasyonlarının kara gücü olacaktık.

Darbeye karşı çıkmak, İslam ülkelerindeki anti demokratik yapılanmaların gerçekleştirilmesi için ABD’nin askeri olmamaktır. ABD kendi halkının çıkarları için artık İslam ülkelerinde anti demokratik yönetimleri desteklemekten vazgeçmelidir. Arap baharı anlayışına geri dönmelidir. Bu çatışmalar kendi çıkarlarına da zarar veriyor. Uluslararası ticaret, dünya barışının geliştiği ortamlarda gelişir. Dünya’ya barışı hep birlikte getirebiliriz. Barış ise eşitler arasında olur, ezilenler ile ezenler arasında asla gerçek bir barış olmaz. Ancak ve ancak ezilenlerin bir müddet susması olabilir. Bu kadar iletişimin olduğu yerde bütün dünyayı susturamazsınız. Dünya beşten büyütür. Artık bunu kabul edin.

Daha barışçıl dünyaya kavuşmak umuduyla… selametle…