Faşizm, ilk olarak İtalya ve Türkiye’de ortaya çıkmış otoriter devlet üzerine kurulu radikal milliyetçi siyasi ideolojiye verilen isimdir. İtalya’da Benito Mussolini Türkiye’de ise CHP önderliğinde ortaya çıkmıştır.

Faşizm, ilk olarak İtalya ve Türkiye'de ortaya çıkmış otoriter devlet üzerine kurulu radikal milliyetçi siyasi ideolojiye verilen isimdir. İtalya'da Benito Mussolini Türkiye'de ise CHP önderliğinde ortaya çıkmıştır.

İlke ve öğretileri 'Faşizm Doktrini' adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. İtalya'da Ulusal Faşist Parti ve Türkiye'de Halk Partisinin iktidara gelmesinin ardından, faşizm; bir çok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Bu sistemiörnek alarak doğan nasyonal sosyalizm, başta Almanya'da iyice güçlenerek birkaç sene içerisinde dünyayı kan gölüne çevirmiştir. 2. Dünya Savaşı esnasında çoğu sivil 50 milyon insanın öldüğü tahmin edilmektedir.

Milliyetçi işçi hareketlerinden ilham alan ilk faşist hareketler, İtalya'da 1. Dünya savaşı esnasında sol fikirleri, sağcı ve ırkçı unsurlarla birleştirerek; komünizm başta olmak üzere bütün ideolojilere savaş açmıştır. Türkiye'de ise Milli Mücadele sonrasında iktidarı eline geçiren Halk Partisi aracılığı ile başta İslami düşünceye savaş açarak tamamen ortadan kaldırmaya girişmiştir.

Faşistler ülkelerini, kendi uluslarının kitlesel seferberliğini teşvik eden totaliter bir devlet yoluyla bütünleştirmeyi amaçlamışlardır. Faşist ideolojiye uygun ilkelerle birlikte ırkçılığı temel alıp devrimci siyasal harekete önayak olmuşlardır. Bunun için öncelikle bir partiye sahip olmayla işe başlayıp parti sayesinde bütün ülkede örgütlenmişlerdir.

Liberalizme, demokrasiye, marksist sosyalizme ve komünizme muhalif faşist hareketler; devlete ihtiram, güçlü bir lidere bağlılık ve aşırı milliyetçilik ile militarizme verilen önem gibi ortak özelliklere sahiptir. Faşizm, siyasal şiddeti, savaşı ve emperyalizmi; ulusal uyanışa ulaşmak için bir araç olarak görmektedir. Güçlü ulusların, daha güçsüz ulusların yerine geçerek topraklarını genişletmeye hakkı olduğunu ileri sürmekle birlikte Türkiye'de içe kapalı bir rejim kurulması ile dünya üzerindeki diğer faşist devletlerden ayrı bir uygulama görülmektedir.

İtalyan lider Mussolini ve Hitler gibi kişilerin 1920'li yıllarda iktidara gelmelerinin hemen ardından, ortaya koydukları yönetim sistemini resmi ideoloji olarak yürütmüşlerdir. Kısa süre içerisinde genel anlamıyla baskıcı, otoriter rejim anlayışını gösteren bu anti-demokratik, otoriter ideoloji ve yönetim sistemine kısaca faşizm denilmiştir.

Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükümet yetkisini sembolize eden ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince 'fasces' sözcüğünden ileri gelir. Aynı simge daha sonraları 'İhtilali Kebir' denilen Fransız Devriminde halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır.

Söz konusu sembol birtakım değişikliklerle 1926 yılından itibaren İtalya'nın ve Türkiye'nin sembolü olarak kullanılmıştır. Fakat Türkiye'de ulusal bir özellik olan 'Altı Ok' tercih edilmiştir. Bu sembol dahi Türkiye'nin faşizme olan katkısını ortaya koymakta, inkar edilemez bir delil olmaktadır.

Semboller anlam olarak; cumhuriyetçilik, devletçilik, halkçılık, milliyetçilik, laiklik, ve devrimcilik ilkelerinin temel alındığını ifade edilmektedir. Faşist liderler propagandalarında bu ilkeleri kullanmakla birlikte, vazgeçilmez ve asla değiştirilemez (hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez) olduğunu anayasalara geçirmişlerdir. Bu konuda Türkiye Anayasası bütün faşist rejimlerden ayrılarak en uç örnek olarak hala benimsenmekte ve uygulanmaktadır.

Aşırı ırkçı ve dini mukaddeslere düşman aynı zamanda anti-komünist bu hareketin İtalya ve Türkiye dışında "faşist" olarak nitelenmesinin üçüncü örneği Avusturya'da görülmüştür. Avusturyalı anti-komünist aşırı milliyetçilerin ideolojisi 'Austrofaschismus-Avusturya Faşizmi' olarak isimlendirilmiştir. Aynı zamanda, Almanya'da komünistler, nasyonal sosyalistleri kendi propagandaları gereğince "faschisten-faşistler" olarak isimlendirmişlerdi.

Bir rejimin faşist olarak nitelendirilebilmesi için, o rejimin ideolojisinin ırkçı olması ve milletin varlık ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gerekir. Bu yönüyle halkçılığı da içermeli ve sadece zenginlerin veya işçilerin değil, milletin bütün fertlerinin refahını sağlamayı hedeflemelidir. Bu hedefe ulaşmak için ise ekonomi üzerinde sıkı bir devlet kontrolü uygulamak, işçi ücretlerinin yeterli olmasını sağlamak, keyfi işten çıkarmaları önlemek, hayat pahalılığının önüne geçmek için fiyat kontrolü uygulamak gibi önlemler uygulamak faşizmin politikalarındandır.

Faşizm, sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı da öngörür. Bu yönde devlet eliyle sendikalar kurulur ve işçi ile işveren arasında anlaşma sağlanır. Toplumdaki yoksul ve orta sınıfın ihtiyaçları devlet tarafından karşılanır; örneğin Almanya'da çıkan toprak yasasıyla köylülerin topraklarının ipotek yoluyla ellerinden alınmasının önüne geçilmiş ve fırsatçı sermayenin köylüyü sömürmesi engellenmek istenmiştir.

Bu konuda Türkiye'de benzer uygulamak yapılmak istenmişse de halk fakirleşmiş ülke kalkınmak bir yana bulunduğu noktadan geriye düşmüştür. Sanayileşme yerine ideolojinin öne çıkarılması ve 'istiklal mahkemeleri' gibi sert önlemler ile binlerce insan idam edilmiştir. Haliyle bu durum yöneticilerin halktan kopmasına yol açmıştır.

Almanya'da uygulanan nasyonal sosyalizmde ırkçılık Türkiye gibi ön plana çıkmıştır. Milliyetçi veya ırkçı fikirlerin benimsenmesi ülkelere göre değişmektedir; örneğin İtalyan faşizminde "İtalyan vatandaşlığı" kavramı ön plandayken, Alman nasyonal sosyalizminde ise "Alman kanı taşıma" düşüncesi ön plandadır.

Türkiye'de de Alman benzeri kafatasçılık örneklerinde olduğu gibi aşırı bir ırkçılık ortaya çıkmıştır. 'Muhtaç olduğun kuvvet damarlarındaki asil kanda mevcuttur' söylemi hala okullarda okutulmaktadır. 12 Eylül 1980 faşist darbesinin lideri Kenan Evren'in halk huzurunda söylediği gibi bu ilkeler gençlerin kafasına çakılmak zorundadır.

Mussolini'nin doktrininde vatandaşlık kavramı vurgulanırken, Hitler'in doktrininde ise kan bağı vurgulanmaktadır. Kısaca İtalyan faşizmi milliyetçidir, Türk-Alman nasyonal sosyalizmi ise ırkçıdır.

Faşist yönetimlerin başa geçmesi; Türkiye'de padişahlık ve halifeliğin kaldırılması ile, Almanya'da demokrasiyle, İtalya'da hükümdarı tehdit etmekle (Roma Yürüyüşü), İspanya'da ise iç savaşın kazanılmasıyla gerçekleşmiştir. Tarihe baskıcı rejimler olarak geçen bu yönetimler, ilk yıllarda mevcut oldukları ülke halkının çoğu tarafındandesteklenmiştir.

1922'de Mussolini İtalya Kralı tarafından başbakan olarak atanmış, 1923'te CHP iktidara gelmiştir. Hitler ise Ocak 1933'te Almanya Cumhurbaşkanı tarafından şansölye (başbakan) olarak görevlendirilmiş Mart 1933'te yapılan seçimlerin sonucunda iktidarda kalmıştır.

Faşist yönetimlerin başta bulunduğu Almanya ve İtalya'da ekonomik, siyasi, askeri, sanatsal, kültürel alanlarda ilerlemeler kaydedilmiş olmakla beraber 2. Dünya Savaşı sonundabunlar yok olmuş ve faşist yönetimler devrilmiştir.

Türkiye'de ise savaş yıllarında İsmet İnönü Sovyetler Birliğindeki marksist yönetimi benimsemiş olmakla birlikte, Stalin'in Boğazlar ve Kars-Ardahan gibi toprak talepleri nedeni ile Batı demokrasileri ile ilişkiler kurulmak zorunda kalmıştır. Nitekim 1946 yılında ilk defa çok partili seçim hileli olsa da yapılmıştır.

İşte Almanya, İtalya ve İspanya'yı ele geçirerek bütün dünyaya kan, zulüm ve ırkçılık fikrini atan faşistlere ilham kaynağı olan en önemli liderlerden bir tanesi CHP'dir. Ne ilginçtir ki faşizm bütün dünya üzerinde yıkılmış ve olumsuz bir geçmiş ile damgalanırken Türkiye'de devletin resmi ideolojisi olarak hala uygulanma imkanı bulmuştur. İşte bu yüzden anayasa değişmeli ve faşizmden arındırılarak halkın onur ve izzeti korunmalıdır, vesselam…