Hemen her batılı devlet, uçak gemisiyle Akdeniz’de. Gemiler, birer silah deposu. Birinde kazaen meydana gelecek bir patlama bile ortalığı ana-baba gününe çevirir. Artık "Arap Baharı" sözü edilmiyor. Beşar Esad da layıkıyla konuşulmamakta. Varsa-yoksa DAEŞ. DAEŞ, bu ortak düşman bir proje. Bu proje, kestirmeden şöylece anlatılabilir. 28 Şubat Post Modern Darbesi'ni ilân edebilmek için darbe planlayanlar, "Aczmendiler" diye bir taifeyi hayata kattılar. Bunlar birden yanımızda-yöremizde göründü. Ürkütücü tiplerdi. Bu tipler üzerinden rejimin tehlikede olduğu ilan edilerek 28 Şubat yapıldı. Cuntacılar, köşebaşlarını tutunca Aczmendiler bir ânda yok oldular. DAEŞ, dünyanın Aczmendisidir. Burnuna petrol kokan devletlerin bölgeye gelmesi için kurgulanmış insafsız bir oyundur. Yarın vazifesi bitince kaybolup giderler.

DAEŞ projesi, 3 sebeple dile gelebilir...

Birinci sebep:

Yükselen İslâm imajını lekelemektir. En katı Hilal-Haç mücadelesidir. 9/11 Eylül Saldırısı, "İslam eşittir terör" algısının zihinlerde yer etmesine yetmedi. Aksine bu vesileyle İslâmiyet'e merak duyup da hidayete erenlerin sayısını çoğalttı. Bunun üzerine şeriat adına "kafa kesen IŞİD" haydutluğu sahneye kondu.

İkinci sebep:

Bölgemizdeki yeraltı zenginlikleridir. I. Dünya Harbi, petrol yüzünden çıkmıştı. Uçak ve motorlu vasıtalar gündelik hayata yeni yeni giriyordu. Onların yakıtı petroldü. Yarınki dünya tahmin edilmekteydi. Petrole hakim olan dünyaya hükmedecekti. Bir damla petrolü bir damla kan kadar değerli gördüler.

1914, petrol savaşıdır.

2014 ondan farklı değil.

Dünyada bir asır içinde kara, hava ve deniz araçları bir kaç milyon kere artmıştır. Bir günde tüketilen petrol, mümkün olup da bir araya getirilse bir ırmak gibi akar. Bu ırmağın başında olan, dünyaya yön verir. DAEŞ üzerinden Suriye kavgasının özünde bu yön verme, hükmetme sebepleri mevcuttur. Şu var ki bugünkü ihtilaf, istila ve kavganın tek sebebi petrol değildir. Hiç unutulmasın ki dünyadaki en zengin Bor yataklarına sahip olan memleket Türkiye'dir. Bu biliniyordu. Ama Kıbrıs'la Suriye ve Filistin arasında kalan Akdeniz havzasında muazzam Doğalgaz kaynaklarının varlığı bilinmiyordu. İskenderun Körfeziyle Hakkâri arasındaki sahada ise Kayagazı ve Kayapetrolü'nün varlığı hiç bilinmiyordu.

Bor, Kayagazı, Kayapetrolü trilyon küpler, milyar tonlarla ifade edilmektedir. Irak başta olmak üzere bölgemiz petrolün ana vatanıyken üstüne bir de bu zenginlikler dahil olmuştur.

Üçüncü sebep:

Cihan Devleti olma mücadelesidir.

Süper güç mücadelesi belki Amerika’yla Rusya arasında vardır. Fakat, Türkiye'nin 2023 ve 2071 yüksek hedefleri, Akdeniz ve Orta Doğu üzerine hesabı olan her devleti rahatsız etmektedir. Türkiye, yıllar boyu sürüncemede bıraktırılan GAP'ı bitirmek üzeredir. Kürdistan'la yekpâre olurcasına oranın petrolünü Ceyhan'dan dünyaya satmaktadır. Ayrıca Anadolu'dan Kıbrıs'a su nakliye borularıyla su verilmesi Kıbrıs'a dair sömürgeci oyunları sarsmıştır. Kanal İstanbul devreye girdiğinde ise Montrö Andlaşması anlamsızlaşacağından feshedilecektir. Sözleşme tarafımızdan feshedilince savaş gemileri mehtaba çıkmış sevgililer gibi Boğazlarımızdan geçemeyeceklerdir.

Türkiye'nin bir asır sonra yeniden ve "nerede kalmıştık?" dercesine Büyük Türkiye ve Cihan Devleti Türkiye yoluna girmesi bölgede dengeleri ve hesapları alt-üst etmiştir. Bu yüzden Mehmet Akif'in tasviriyle "kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela" olan "akvam-ı beşer" I. Dünya Harbindeki gibi üçer-beşer buraya üşüştüler. Bu defa yalnızca karada değil, bir vakitlerin Türk gölündeler. Evet; Akdeniz, bir vakitler Türk Gölü idi. Çok yakın vakitlerdeyse Şam, Filistin, Kudüs, Bağdat, Musul, Kerkük.... vilayet, sancak ve nahiyelerimizdi.

Vaziyet o hâlde ki, Akdeniz'in tutuşması için bir kibrit yeter. Yakan da yanacağı için kimse buna cesaret edemiyor. Kaba kuvvet gösterisiyle bu toprakların servetlerinden pay koparma derdindeler.
Gün birlik, beraberlik, akıllı olma, çalışma, kenetlenme ve dua günüdür.