Seçim kararı alınmamış olsaydı TBMM, 1 Ekim'de yeni bir kanun yapma
dönemine girecekti. Halbuki 1 Ekim, seçim miting ve
propagandalarının başlama takvimi olacak. Siyasi tarihte bir ayın
bu kadar önem kazandığı az görülmüştür. Bu bir ayda programlar
açıklanacak, oradan oraya koşulacak, seçmen ikna edilecek.
Hatırlanacağı gibi 7 Haziran seçimleri için biz, yazılarımızda ve
tv konuşmalarımızda "1946'dan bu yana yapılan en önemli seçimdir.
Yokuşun başındayız, ya aşacağız ya düşeceğiz!" demiş ve bu yüzden
emanetin ehline verilmesi hususu üzerinde çok durmuştuk.
Seçmen, 7 Haziran'da kimseye diyet borcu olmadığını gösterdi. AK
Parti, birinci parti çıktı fakat Türkiye, hükümet kuramadı. AK
Parti'nin 90 bin oy gibi bir oyla iktidarı kaybetmesinin bir kaç
sebebi oldu. Bunlardan biri emanetin ehline verilememesi yani aday
listelerinin tanzimindeki hata. Diğeri bazı kimselerde vatandaşı
rahatsız eden ani zenginleşme, bazı kimselerdeki kibir. Üçüncü
sebep 3 dönem kaidesi, dördüncü sebep de doğu ve güneydoğuda
seçimin âdeta kendi hâline bırakılması.
7 Haziran'ın 1946'dan bu yana yapılmış olan en önemli seçim
olduğunu 7 Haziran'dan bu yana azan terör ve dur-durak bilmeyen
ekonomik dalgalanma çok kötü şekilde öğretti. Kalkınma, gelişme,
büyüme, para getirmeye dair ne varsa durma noktasına geldi.
7 Haziran seçim neticeleri üzerine CHP de MHP de çalıştı. Seçimlere
güçlü bir iktidar partisi olarak girip, seçimi kazansa da iktidar
olamayan AK Parti ise çok yönlü çalıştı. Herhalde kendisiyle
yüzleşti. Hatalar araştırıldı. Tedbirlerin halk indinde ne denli
tasvip gördüğü sandıkta belli olacaktır. AK Parti, 1 Kasım
seçimlerine hazırlanırken "ne oldu da kaybettik?" sorusunu kendine
sordu. Bu muhasebeden hareketle bir de "etik kurul" oluşturuldu.
Sorunun sorulması iyi, kurulun teşkili isabetli. Ne var ki "etik"
kelimesi bizim cemiyetimizde hiç bir zaman "ahlâk" kelimesinin
yaptığı etkiyi uyandırmaz. O kelimenin ahlâkla yer değiştirmesi
isabetli olur. Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "teröre karşı tek ses,
tek nefes!" mitinginde bizim sıkça kullandığımız "yerli ve millî"
kavramlarına atıfta bulunması bundandır. Yerlilik ve millîlik esas
ve vaz geçilemez değerlerdir.
Diğer partilerin aday listelerinde fazla bir değişiklik yok. AK
Parti ise mevcut vekillerden 31'ini eledi. 3 dönem engeline takılan
24 ismi listeye dahil etti. Bu isabetli bir karardır. Şu var ki
listeye dahil edilen bazı isimler, devlette hemen bütün kademeleri
yaşadıkları için tekrar vekil olmaları şart değildi. Kendilerinden
daha farklı şekilde istifade edilebilirdi.
Ahmet Davutoğlu'nun adayları takdim toplantısında dile getirdiği 3
husus üzerinde de durulması icap etmektedir. Sn Başbakan, diğer
parti liderlerini teröre karşı ortak beyanname yayınlamaya davet
etmektedir. Bu davete icabet eden parti emin olunmalı ki
kazanacaktır. Başbakan, ayrıca seçimlerde düzgün bir dil
kullanılmasını teklif etmektedir. Bu da artık ihtiyaçtır. Vatandaş,
kabalığı sevmiyor. Üçüncü teklifi de çevre kirliliğine sebep olan
parti bayraklarının parti binaları dışında yol ve caddelere
asılmaktan vaz geçilmesidir.
Bütün bu gelişmelerle vatandaşın yarınlara bakışı iyimserliğe
dönüştü, dövizin ateşi düşmeye başladı. Unutulmamalı ki
kalkınmamızın devam etmesi, büyümenin devam etmesi, bölge ve dünya
ölçeğinde iddialarımızın devam etmesi, terörün kökünün kazınması
şart ötesi şarttır. Bu da ancak güçlü bir iktidarla olur. AK Parti,
hatalardan ders alır, söylenen tavsiyelere dikkat eder ve ter
topuktan çıkarcasına çok çalışırsa tek başına iktidar olur. Vaziyet
onu göstermekte.