Diyarbakır DGM Savcılığı'nın "halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle açtığı davada Türk Ceza Kanununun 312. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasına çarptırılmış olan Recep Tayyip Erdoğan Cezaevi'nden tahliye olmuş.

Üsküdar'da Mustafa Erdoğan ağabeye uğradım. Sohbet ettikten sonra, "Başkan burada, çıkalım selam ver" dedi.

Emniyet Mahallesindeki ofiste hasbihal ettik. Merhum babamın cezaevinde kendisini iki kere ziyaret ettiğini hatta birinde cezaevi müdürlüğünün görüşe kapalı günde kendilerine uzun uzun müsaade ettiğini söyledi. (Pınarhisar yarı kapalı Cezaevi'nin bağlı olduğu ana cezaevi müdürü iyi bir aile dostumuzdu, sağolsun o açtırmış)

Sonra 312 belasından muzdarip olan merhum babamın davalarının ne olduğunu sordu. İki davası vardı. Birinden o ara beraat etmişti. Onu söyledim. Ama diğerinde mahkumiyet çıktı dedim. (O davaya konu olan vaaz biraz ağır bir konuşmaydı.

Şöyle ki; Merhum Ümraniye'de yaptığı vaazda Ayeti Kerime okuyarak şöyle diyordu:

- İnne ekremekum indallâhi etkâkum, yani - Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takva sahibi olanınızdır! Eğer bir adam Allah'ın ölçüsüne göre yaşamıyorsa makamı mevkisi ne olursa olsun kıymeti ve şerefi yoktur, hatta Reis-i Cumhur da olsa Şerefsizdir. )

E peki ne olacak bu mahkumiyet diye sordu. Başkanım af çıktı ya o kapsamda ertelendi dedim. Gerçekten o arada Rahşan affı denilen bir yasa geçmiş ve mahkumlar tahliye olmuştu. Fakat çok ilginç biçimde Tayyip bey bu aftan yararlanmasın diye bir hileye başvurmuştu hükümet. Eğer 312. Maddedeki suçu herhangi bir topluluk içinde konuşarak işlemişsen af kapsamına girmiyordu. Oysa basın yoluyla işlemişsen yararlanıyordun. (Halbuki basın yoluyla işlemek daha ağır cürümdür)

Neyse, Merhum babamın suçu kasetten olduğu için basın yoluyla işlenmiş oluyor ve cezası 5 yıl içinde bir daha işlememek kaydıyla erteleniyordu. Bunu anlattım. Sanırım davalarına bakanlar bu detayı anlatmamışlar. Biraz da garipsedi. Selam etti merhuma ayrıldık.

Bugüne gelirsek Muhtar bile olamayan ağabeyimiz gelinebilecek son noktada elhamdülillah.

Ben ise bunca hikayeyi şunun için anlattım: HUCURÂT suresinin 13. Ayeti bugün de kapı gibi ortada duruyor. Şeref ve şan makamla değil Allah'a yakınlıkladır diyor bugün de.
Amma... Üzülerek söylemeliyim ki o günün ağır şartlarına rağmen bu hakikati haykıran insanların sayısı yok denecek kadar azaldı. Kimse bunları söylemez oldu. Adayları değerlendirirken değişmez ölçüleri hatırlatanlar neredeler hani?

Biz Tayyip Erdoğan'ı son 20 yılda hep bu ölçülerle değerlendirip sevdik.

Bizi samimiyeti konusunda yanıltmadı.
Ölçüleri bu değerlere uygun oldukça da sever sayarız.

Rabbim hakikatten ayırmasın.