Ülkemizde en üst norm sayılan Anayasa ile korunan kurumların başında aile gelmektedir. Anayasaya göre toplumun temeli Ailedir. Medeni Kanuna göre ise boşanmaların genelinde sebep temelinden sarsılmadır. Peki bir yanda toplumun temelini oluşturan aile ve diğer tarafta temeli sarsılan aile ne oluyor da genelde bu sonucu doğurmaktadır?

Ülkemizde en üst norm sayılan Anayasa ile korunan kurumların başında aile gelmektedir. Anayasaya göre toplumun temeli Ailedir. Medeni Kanuna göre ise boşanmaların genelinde sebep temelinden sarsılmadır. Peki bir yanda toplumun temelini oluşturan aile ve diğer tarafta temeli sarsılan aile ne oluyor da genelde bu sonucu doğurmaktadır?

İnsanoğlu sosyal bir varlık olup öleceğini bilebilen tek canlıdır. Böylelikle doğduğu andan itibaren başlayan biyolojik ölümüne kadarki hayat denen süreçte kendini insanlarla, tabiatla ve sevdiği etkilendiği her şey ile iletişim halinde olarak devam eder. Bu sebepten dolayı sever, ihtiyaç duyar, evlenir, çocuk yapar, yuva kurar ve kanunların ona tanıdığı sınırlar içerisinde hareket serbestisine uygun yaşamaya riayet eder.

Sorun kuralların içinde kaldıkça hiçbir şekilde kolayca çıkmaz. Ama insan her zaman sınırlarını zorlayan bir canlıdır. Böyle olunca birçok sebebe dayalı nedenlerle evlenen kişiler, yine farklı sebeplere dayatarak başka insanlarla beraber olmaya başlarlar. Bu durumda eğer işin içine cinsel beraberlik giriyorsa aldatma eylemi sadakat yükümlülüğünün dışına çıkarak zina halini alır. Bu durum insanlık tarihi boyunca yaşanmış, hukukta tartışılmış ve önemli sonuçlar doğurmuştur. Sorun şu ki kanunların yapıldığı tarihte zinanın ve sadakat yükümlülüğünün ihlali sayılan haller ile bugün sıradanlaşan ve neredeyse birçok boşanma dosyasında kusur olarak dayanan olayların altında zor ispatlansa da zina eylemine denk geleceksinizdir.

Günümüzde eskiye nazaran aldatma kolay, ulaşılabilir, ucuz ve pratiktir. Eskiden gizli kapaklı ve eski 75 sayılı Ceza kanunu Md. 440 ve devamında bahsi geçtiği şekilde bir suç olan hatta 3 aydan 30 aya kadar hapis cezası müeyyidesi olan zina eylemi uzun zamandır suç değildir. Hem eski Ceza Kanunu hem Türk Medeni Kanunun yapılış zamanlarından günümüze bu konunun uygulamasına ilişkin çok su akmıştır. Artık gelişen teknoloji ve seyahat özgürlüğünün daha ekonomik hızlı kullanımı, yaygınlaşan ulaşım ağı insanları değil dünyayı küçük bir köy haline getirdi. 50 sene önce macera olarak nitelendirilecek seyahatler artık günlük rutin haline gelebildi ve bu faydası kadar bazı zararları da doğurdu.

İnsanlar eskiden bizzat tanıdıkları insanlar ile iletişim kurardı. Şimdi bir anda meşhur olunabiliyor. Tanıdık tanımadık herkesle iletişime geçilebiliyor. Yeni mahallemiz artık dünya ve hiçbir komşumuzu aslında derinlemesine tanımıyoruz.

Hislerimizi duygularımızı varımızı ve hayatımızın tamamını kesit kesit gözler önüne serdiğimiz bu sanal alem bize herkese hızlı, güvenilmez ama sonucu net yakınlaştırmalar sağlıyor. Bu da anayasanın korumaya çalıştığı neredeyse kutsal saydığı aileyi temelinden zina sebebiyle yıkımına kapı aralayabiliyor.

Bugün ülkemizde boşanma davalarının çok büyük bir kesimi 'Genel Sebebe' dayanılarak açılmıştır. Biraz delil araştırabilme imkanı olsa aslında neredeyse yarısında aldatmanın ruhun kemiğini kıran seslerini işitirsiniz.

Evliliklerin neredeyse yarısının 5 sene içinde boşanma için adliye kapılarına uğradığı ülkemizde artık sosyal medya ters faydaya kullanıldığında aldatma için bir nadasa bırakılmış tarla gibidir. Boşanma davalarından zinaya dayalı davanın kazanılabilmesi ve delili için en sık istenilen, otel kayıtları beraber seyahat kayıtları kredi kartından yapılan masraflara ilişkin delillere yıllardır delil listelerinde zaten denk geliyor ve kullanıyorduk.

Artık tablo değişti. Tiktok ve benzeri uygulamalar ile canlı yayın açıp para karşılığı online cinsel ilişki yaşamak, soyunmak, yakınlaşmak, karşılıklı zevk almaya yönelik eylem ve hareketler yapmak sanılandan çok daha fazla dosyalarda sebep artık.

Whatsapp, Instagram ve Facebook yazışmaları zinanın varlığına dair olayların direk kabulü anlamına gelen yazışmalarla dolu. Cep telefonu galerileri evde şahsi notebookların hafızaları, pornografik sayılabilecek birçok nü fotoğraf başta olmak üzere video ile dolu.

Bu durumun analizi bizi artık şu sonuca götürmesi gerekmekte kanısındayım:

Yeni zina tipleri gelişen teknoloji ile artık sahada.

Çünkü kabul etmesek de, halının altına süpürsek de boşanma dosyaları bu evraklarla dolmaya başladı.

Cinsel ilişkiye artık fiziksel temas ile girilmeden önce net üzerinden giriyor insanlar ve yargı kararlarında da bunun kabul görülmesine yavaş yavaş başlandı.

Tiktok üzerinden canlı yayın açarak sanal seks yapan bir eşin cinsiyeti fark etmeksizin evlilikte yarattığı tahribatın bugün kim 'cinsel birleşme fiili olmamıştır' diyerek zinaya delalet etmez demesiyle mantık yürütebilir?

Sonuç açısından hatta belki de 2 kişinin bileceği bir mevzuyu artık herkes bazen binlerce insan görmektedir.

Zinanın öte yandan suç olmaktan çıkarılması yerine Türk Medeni Kanunun 161. maddesinde düzenlenmesi sonucu nafaka, ağır kusur ve mal rejimine etkisi düşünüldüğünde yaptırımı var gibi görünen düzenlemeler artış hızına bakıldığında fayda sağlamadığı izahtan varestedir.

Toplumun temelli olan Aile altına konan fay hattının çatlaması sonucu zaten büyük bir yıkılma silsilesinin içindedir.

Yargı kararlarının adalet hissini gerektirdiği gibi yaratmaması, ortalama dava süreçlerinin çileden çıkartacak kadar uzun olması, yargının masrafı ve sonucun her iki tarafı memnun etmemesi, artık evlenmeye bakışı giderek değiştirmektedir.

Kolay kolay kimse bu ülkede boşandıktan sonra bir daha evlenmek istememektedir. Gayri meşru çocukların nesebine ilişkin davaların artışına bakıldığında ve evlilik içi 3. kişilerden olan bu çocuklarda soybağına ilişkin davalarında sonuçlara bakılsa sonuç ortadır.

Artık bu konu patlamıştır. Kaldı ki bu konunun ilişkili olduğu çoğu evliliğin finali ya anlaşmalı boşanma ya da genel sebebe dayılı bir dava ile bitmiştir.

Çünkü zinada ispat çok zordur. Hele ki şu anki içtihat birliğinin zinaya bakışı ile...

Eşcinsel ilişkilerin, ensest ilişkilerin, çocuk yaştakiler ile zinayı doğuran ama toplumsal tepkime sebeplerin yaratacağı ağır sonuçlardan dolayı davalar, bu sebepleri ihtiva etse de dava genel sebebe dayalı açılmaktadır.

Mevzunun derinlemesine ilişkin hissini anlamak için en kısa ve kolay istatistik kendi vicdanımızdadır. Çevremizde evli kaç tanıdığımız aldatmıyordur ya da aldatıyor biliyoruz ve evlilik devam ediyordur?

Ortalama 3 sene sürecek boşanma davasının ardından 3 sene sürecek mal davası ve bunlardan gelmesi muhtemel hakların enflasyon karşısında erimesi istenilen sonucun alınamayacağına olan inanç ve delillerin değerlendirilmesinde mahkemelerin zinaya 30 sene önceki bakış açısı ile bakması, belki de en yaygın boşanma sebebi olan konunun istatistiklerde düşük çıkmasına sebep olmuştur.

Sonuç olarak artık toplum aldatmayı normalleştirmeye başlamış ve bunun için 3. güç sayılan medya ile bombardımanı dizilerde çok eşli ilişkiler ve benzeri argümanlarla ruhumuza fikrimize dayatmaktadır.

Bu konuda yargıda bir karar birliği hatta müeyyidenin ağrılığı açısından yasal düzenleme şarttır.

Aksi halde ileride boşanacak evli insan bulamayacağız. Sorun şu ki çocukların kimden olduğunun tespiti davalarından da başımızı kaldıramayacağız.

Daha temiz, düzgün ve değerleri güzel bir günde görüşmek üzere.