Toprak

Yerine göre basit bir kara parçası yerine göre uğrunda seve seve can verilen toprak, aslında hava gibi, su gibi canlıların yaşaması için vazgeçilmez unsurlarından birisi; onsuz hayat olmaz, olması düşünülemez.

Bitki örtüsünün beslendiği bu ana kaynağın bir santimetresinin oluşması için yüzyıllara ihtiyacı olduğunu, bir gram toprağın içerisinde milyonlarca canlı organizma bulunduğunu ve ekosistemin devam etmesi için toprağın vazgeçilmezliğini bilmem anlatmaya gerek var mı?

Yaşadığımız sürece ayaklarımızın altında olan, ölünce de bizi bir ana gibi sarıp sarmalayarak sonsuza taşıyan toprak, hayatımızın her kesitine damgasını vurur. O, kendisinden yaratıldığımızı tekrar kendisine döneceğimizi, doğumdan ölüme uzayan çizgide çeşitli vesilelerle ve kendisine özgü üslupla ifade eder. Toprağın dilinden en fazla şairler anlamış olacaklar ki toprak; kimi zaman sadık yar, kimi zaman şefkatle insanoğlunu kucaklayan bir ana olur; olur da gelir oturur mısralara:

“Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sadık yârim kara topraktır

Beyhude dolandım boşa yoruldum

Benim sadık yârim kara topraktır.”

Yalnız insan mı âşıktır toprağa? Hayır, su da onsuz yapamaz. Bakın suyun toprağa aşkını Cahit Sıtkı Tarancı şu dizeleri ile ne güzel dile getirmiş:

Bana doğruyu söyle deniz

Bir kastin olacak şüphesiz

Yaz kış bu sahile çarpmaktan

Balıkların başı için

Nedir alıp veremediğin

Bu güzel, bu yosma topraktan

* * *

Toprak, ülke, vatan parçası olunca sıyrılır o maddi varlığından. Artık o, uğruna can verilen, uğrunda can alınan kutsallar kervanında başı çeker. Mete Han’a: “Benden eğerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim, fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin vermem, veremem.”dedirtir.

Bu boyutuyla toprak şaire:

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver bu sessiz yığın

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda

İstiklal uğruna, namus yolunda,

Can veren Mehmet’in yattığı yerdir. Sözlerini söyletir.

Vatan olunca toprak, elbette ki her köşesi ayrı bir rahiya, ayrı bir renk, ayrı bir nefes olur. Bu boyutunda toprak; ova olur, bayır olur, dağ olur; tarih olur, kültür olur, can olur. Yüce gönüllü Mevlana’nın Hak'tan ferman gelmedikçe, sırrın açmaz dediği toprak, yine Mevlana’nın dilinde tevazu ve alçak gönüllülüğün sembolü olur.

Hayatın kaynağı olan toprak, kimi zamanlarda da ölümü çağrıştırır. “Toprağa bakmak”, “toprağa girmek”, “toprağa vermek”, “toprağı bol olmak”, “gözünü toprak doyurmak”, “kara toprağa aş olmak” toprakla ölümün kesiştiği çizgiyi anlatmak için söylenmiş deyimlerdir.

Toprak anaya her canlı gibi “bekle beni”, diyebilmekten ve o sözün altında yatan gerçeği idrak etmekten, o idrakle kendimize çeki düzen vermekten daha anlamlı ne ola ki...