Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, ortalık sevgiliden geçilmiyor; ancak, ortada sevgi yok! -Olsaydı sevgililer günü diye bir gün olur muydu? -Nereden çıktı bu sevgililer günü?
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, ortalık sevgiliden geçilmiyor; ancak, ortada sevgi yok!
-Olsaydı sevgililer günü diye bir gün olur muydu?
-Nereden çıktı bu sevgililer günü?
'14 Şubat Sevgililer' gününün kökeni Roma Katolik Kilisesi'nin Valentine ismindeki bir din adamı adına ilan edilen bayram günü olarak ortaya çıkmış ve öyle kutlanmıştır.
Zaman içerisinde emperyalistler özellikle Müslüman gençliğin ahlakını bozarak gayri meşru yaşam biçimlerinin meşrulaştırıldığı bir gün olarak karşımıza çıkarmıştır.
Ayrıca, ekonomik sömürü aracı olarak da kullanılmaktadır.
Karmaşık, sapkın ilişkiler, ahlaki değerlerinden uzak sanatçı kılıklı şahısların gayri meşru hayatlarıyla ballandıra ballandıra aşk diye sunularak gençlerimize kötü örnek olmaktalar.
Bugün emperyalizmin kitle iletişim araçlarıyla bize sunduğu sevgi mi aşk mı yoksa ahlaksızlık mıdır, çok değil azıcık düşünelim!
Elbette ki, sevgi olmadan yaşamın bir anlamı kalmaz ve insanı insan yapan en önemli değer başta Yaradan olmak üzere Yaradan'ın sevdiklerini sevmektir.
Yani, her şeyin meşru bir sınırı olduğu gibi sevginin de bir sınırı vardır. İnsan bunun şuurunda olamadığı zaman sahte sevgileri gerçek sevgi zanneder.
İşte bugün bunları yaşıyoruz. Magazin programlarında sanatçıların gayri meşru ilişkileri büyük aşk diye sunuluyor.
Bu kötü örnekler halka kadar inmiş durumda olup sevgililerinin yaşı ve sayısıyla övünülür hale gelinmiştir.
Ne garip değil mi, utanılacak yerde övünülüyor; çünkü, utanılacak bu haller övünülecek bir şey gibi pohpohlanıyor!
Bir de; yeni nesil çiftlerin pazarda, markette büyüklerin yanında birbirlerine 'aşkım, hayatım' gibi hitapları var ki, inanın utanıyorum!
Sizi bilmiyorum ama bana kabul edilemez, ayıp geliyor; çünkü, bizim kültürümüzde eşlerin büyüklerinin yanında bu sözlerle birbirlerine hitap etmeleri hoş değildir.
'Aşkım aşkım' düşmez dilden, nasıl aşksa küçük bir sorunda 'tak sepeti koluna herkes kendi yoluna'!
Halkımız büyük bunalım yaşıyor, ne yapacağının farkında da değil; çocuklarına sahip çıkamayan aile dramlarını duyuyor ve haberlerde izliyoruz.
-Kadın cinayetleri ile ilgili haberlere dikkat ettiniz mi?
Ya eski sevgili ya ayrı yaşadığı eş!
Geçen yıl 13 yaşında bir kız çocuğu eski sevgilisi tarafından bıçaklandı. Bu çocuk daha 13 yaşında ama kim bilir kaç tane sevgilisi oldu!
İşte sevgililer günü diye kutlanılan gün aslında böyle utanılası bir gün!
-Kim adına ne maksatla kutlanırsa kutlansın bu günde sevgiyi, sevgiliyi öne çıkarmanın hediye vermenin kime ne zararı var, diyebilirsiniz!
-Elbette ki, Müslüman için çok büyük zararları var; ayrıca, bugün 'aşk' diye sunulan ilişkilerin tamamında yalan dolan, riya yok mu?
Her ne kadar Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı'nın hikayeleri 'aşk' gibi sunulsa da aslı olup olmadığını tam olarak bilmiyoruz.
Aslında çok da önemli değil; önemli olan gerçek sevgi ve gerçek aşkın ne olduğunun şuuruna varabilmektir.
Sevebilmek çok önemli olmakla birlikte neyi sevip neyi sevmeyeceğimizi bilmekte çok önemlidir.
Peygamber Efendimiz(sav) kıyametin ne zaman kopacağını soran birine 'Kıyamet için ne hazırladın' diye sordu.
Adam; 'Kıyamet için fazla namaz ve oruç hazırlayamadım fakat Allah'ı ve Resulünü seviyorum' dedi.
Efendimiz(sav); 'Kişi sevdiğiyle beraberdir, sende sevdiğinle beraber olacaksın' buyurdular.
Evet, Müslüman olarak kimleri sevip kimleri sevmediğimize azami derecede dikkat etmeliyiz. Sevgimizin sınırlarını Allah(cc) ve Peygamber Efendimiz(sav) belirlemelidir.
Bir Müslüman Allah(c.c.) ve Peygamber Efendimiz(s..a.v)'in sevdiklerini sevmeli sevmediklerini sevmemelidir.
Çünkü, kişinin sevgi ve nefreti felaketine de felahına da sebep olabilir.
-Her neyse; meşru sınırları içerisinde sevgi, sevmek güzel şey; sevgi, sevgili güzel olmasaydı Allah(c,c,) Peygamber Efendimize (s.a.v.) 'HABİBİM' yani sevgilim der miydi?
Sevgiyle kalın, sevgide daim olun.