Üzülerek ifade etmeliyim ki, Müslüman bir toplum olarak büyük bir İMAN bunalımıyla karşı karşıyayız.
Bu bunalım öyle sıradan bir bunalım olmayıp kişi ve toplum için büyük felakettir. Bir Müslüman imansızlık felaketine düşmemek için hem kendisi hem de diğer insanlar için mücadele etmek zorundadır.
Yüzde yüz, şeksiz şüphesiz inanıyorum, bu mücadelenin bir tarafında olmayan hiçbir Müslüman kendisini kurtaramaz!
-Bu devir iman mücadelesi devridir!
Bu mücadele hamasetle, sloganik sözlerle olmaz, bizzat mücadelenin içinde aktif yer almayla olur.
Hele din adamları, imamlar, hocalar siz bu mücadelenin içinde aktif yer almıyorsanız sizin akıbetiniz daha kötü olacaktır, benden söylemesi!
Görev mahalliniz dahilinde sadece namaz kıldırıp yan gelip yatmakla bu mücadele olmaz.
Yeminle söylüyorum, Allah(cc)’a hesap veremezsiniz!
Duyarlı veya duyarsız tüm Müslümanlara sesleniyorum! Durum sandığınızın çok ötesinde olup bu gerçeği görmek zorundayız!
İslam düşmanlarının insanımızı özellikle de gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştırmaya hatta tamamen koparmaya yönelik çalışmalarının sonuçlarını yoğun olarak görmeye başladık.
-Bu işin şakası yok!
Bu vahim durumu görmek için çok araştırma yapmaya da gerek yok; çevremize, anket ve televizyon söyleşilerine bakmak yeterli olacaktır.
Gençlerimizin ahlaklarını bozup İslami yaşamdan uzaklaştırdıkları yetmediği gibi tamamen imanından da uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Maalesef, tahmin ettiğimiz oranın çok üstünde başardılar! Ne acı ki durmuyor ve daha fazla araçla saldırılarına devam ediyorlar.
Bu vahim tabloyu duyarlı yazarlarımızda zaman şiddetle dile getirmektedirler.
Önceki yıllarda Prof. Dr. Yusuf KAPLAN; "7 milyonluk genç kuşağın 5 milyonu bu ülkeye, bu ülkenin ruhuna, ruh köklerine, İslâm’a olan aidiyet bilincini de aidiyet bağlarını da kaybetmiş durumda. İslâm’la ilişkisi sıfırlanan, aidiyet bilinci yok olan kuşaklar bu toprakları koruyamazlar. Köklü bir direniş, diriliş ve varoluş yolculuğuna ihtiyacı var bu toplumun. Böyle giderse, bu toplum İslâm’ı terk eder ve yok olma sürecine sürüklenir. Allah muhafaza” diyerek bu acı tabloya dikkat çekmişti.
Hoca yazısının devamında “Acil önlemler alınması şart. Türkiye’nin istiklal ve istikbali tehlikelide!” feryadını ortaya koymaktadır.
Bu acı tabloyu tüm duyarlı Müslümanlar görmekte ve kendi çapında dile getirmektedirler.
Ayrıca, araştırma şirketleri de farklı zamanlarda bu durum ile ilgili yapmış oldukları araştırmaları kamuoyuyla paylaşmaktadırlar.
Mesela, KONDA araştırma şirketince yayınlanan “10 Yıllık Toplumsal Değişim” raporunda en dikkat çeken hususlardan birisi ülkemizde kendisini "ATEİST" olarak tanımlayanların oranının 3 kat artarak yüzde 1'den yüzde 3'e; "İNANÇSIZ" olarak tanımlayanların oranın ise yüzde 1'den yüzde 2'ye yükselmesidir.
MAK Araştırma Şirketine göre Ateistlerin oranı yüzde 4, Deistlerin oranı 6; Gallup International’ın 2016’da yaptığı ankette ateistlerin oranı %3 olarak tespit edilmiştir.
Nereden bakarsak bakalım Ateistlerle, Deistlerin oranı yüzde 10’nu bulmaktadır. Bunun sayısal açıklaması seksen milyonun yüzde onu 8 milyon insan demektir.
Ayrıca, çeşitli nedenlerle kendilerini ifade etmeyenleri bu hesaba dahil etmiyoruz.
Kaldı ki, bu sayının içerisinde kaderi, mucizeyi, şefaati, hadisleri, miracı, namazı vs daha birçok İslam âlimlerine göre insanı dinden çıkaran hususları inkar edenler yok.
İnanın, düşüncesi bile insana acı veriyor!
-Müslüman ülkem insanı için bunun açıklaması; FELAKET ÜSTÜ FELAKET!
-Müslüman Müslüman, çocuklarımız İMANSIZLIK tehdidi altında sen ise uyuyorsun!
-Nedir bu vurdumduymazlık; neden hâlâ gerçekleri görmemekte direniyoruz?
Bu çocuklar senin benim hepimizin, yani Müslümanların çocuğu!
-Gaflet uykusundan uyanmaz çocuklarımıza sahip çıkamazsak bu sayının çok daha büyük rakamlara çıkacağını bunlardan birinin de sizin çocuğunuz olabileceğini unutmayınız!
Şunu açık ve net olarak tekrar ediyorum!
İman mücadelesi verilmesi gereken bir devirde yaşıyoruz. Her akıllı Müslüman konumu ne olursa olsun bu mücadelenin içinde bir şekilde yer almalı, almak zorundadır!
Benden söylemesi!