RAMAZAN ayının üçüncü onluk dilimine gelmiş bulunuyoruz. Şükürler olsun. Kaybolan iç tutarlılığımızı yeniden kazanma ve bununla yaşanabilir bir ortam meydana getirme hususunda yeniden ciddi şekilde düşünmeliyiz.

Bir insanın iç tutarlılığı kaybolduğunda esasen neler kaybettiği üzerinde düşünmeliyiz.

İçine girdiğimiz bu son on günü iyi değerlendirmek biraz da buna bağlı.

AHLÂK-I HASENE erleri iç tutarlılık konusunu temel meseleleri arasında sayarlar.

Önemserler.

Daima bir tutarlılık üzerinde yaşayarak hayatı anlamaya çalışırlar ve pratiklerini de bu doğrultuda ortaya koyarlar.

Güzel ahlak yolunun ilkeli yolcuları biraz öyle biraz böyle olmazlar.

Ya da kimi zaman şöyle kimi vakitte öteki türlü davranmazlar.

Onlar gerçek dindarlığı ihlas üzere oluşturulmuş bir iç tutarlılık olarak değerlendirir ve tüm eylemlerini buna göre yaparlar.

Fikirleri başka faaliyetleri başka olmaz.

Düşünceleri başka tutumları bambaşka olmaz.

Kişilere ve ortamlara göre söylem ve tavırlarını değiştirmezler. Daima tutarlılık üzere olurlar.

YÜKSEK erdem yolcuları Sünnetullahı yaratıcımızın dünya adaleti olarak görür ve işlerini buna göre düzene koyarlar.

Bu sebeple daima sebep sonuç üzerinden düşünürler. Yapacakları bir işin sonuçlarını düşünüp öngörürler. Rabbimizin dünya nizamına koyduğu bu sosyolojik, psikolojik işleyişi iyi kavradıklarından rasyoneldirler.

Hayalci değildirler.

Vakti gelmeden ekilen tohumun ziyan olacağını bilirler.

Zamanı geçmiş bir eylemin neticesiz olduğunu yine Sünnetullah üzerinden kavramış olduklarından dolayı akılcı davranırlar. Rasyoneldirler.

Sorunları Allah’ın koyduğu kurallar yani Sünnetullah üzerinden çözümlerler.

Olmayacak duaya âmin demezler.

KUL olarak kendilerinin yapması gereken, mücadelesini vermeleri lazım gelen hususlarda önce kavli duaya değil fiili duaya yönelirler.

Peygamber Efendimizin ve tüm peygamberlerin Rabbimizin koyduğu işleyen düzene yani Sünnetullaha uyarak hareket ettiklerini yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den öğrenirler.

Kendilerinin yapmaları gereken hususları hoyrat bir konfor anlayışla Allah’a havale ederek O’nun çözmesini istemek yerine kendileri gereken mücadeleyi verirler Rabbimizden de bunun üzerinden kolaylaştırıcı lütuflar niyazında bulunurlar.

Bu onların iç tutarlılıklarının en belirgin tezahürüdür.

EY HAKİKAT yolunun iç tutarlığı önemseyerek Sünnettullah üzere yaşamaya çalışan rasyonel yolcusu.

Önce kendin için içsel tamirata girişmelisin.

Tutarlılığını kaybetmemelisin.

Meseleleri ayrıştırmayı büyük bir özen ve yüksek bir dikkatle yapmalısın.

Ötekiyle ilgilenmekten kendini unutan biganelerden olmamalısın.

Allah’ın koyduğu Sünnetullah kanununa rağmen yaşamanın ebter olduğunu unutmamalısın.

Din ile hayat arasına gösterişi değil samimiyeti koyarak şekle boğulmaktan kurtulmalısın.

Kişilik parçalanması anlamına gelen görsel dindarlık yerine ihlasla elde edilen tutarlılığa ulaşmalısın.

Var olan tüm problemleri kendi hevana göre değil ancak Sünnetullaha uyarak çözebileceğin şuuruna erişmelisin.

Dünyada egemenliğin ve ahirette mutluluğun ancak bu iç tutarlılık ve gayretle elde edilebileceğini bir kere daha yüce kitabımız üzerinden mütalaa etmelisin.

İman etmenin gösteriş değil yaratıcı ile içtenlikli bir bağdan geçtiğini asla aklından çıkarmamalısın.

Dindarlığın kişinin kendisiyle ve toplumla ilkeler üzerinden kurduğu dürüst bir ilişki ile oluştuğunu görmelisin.

Yüksek erdemlere dayalı güven toplumuna ancak bu iç tutarlılık ile ulaşılabileceğinin kavrayışına erişmenin kendilik bilinci açısından vazgeçilmez olduğunu kabul etmelisin.

Bu ise Sünnetullahı hesaba katarak yaşamak demektir ki, güzel ahlak yolcusuna en çok yakışandır.

Ya Selam.