ACI çekiyorsun. Kalbinde iyilik var çünkü. Etkileniyorsun, zira hayata açıksın. Dünyaya kapalı değil hislerin. Duyarlısın uzak ve yakın çevrende ne varsa. Acı çekiyorsun.

ACI çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

Etkileniyorsun, zira hayata açıksın.

Dünyaya kapalı değil hislerin.

Duyarlısın uzak ve yakın çevrende ne varsa.

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

GÖĞÜS ağrısı değil bu. Başka bir şey…

Kaslardan bahsediyor değiliz.

Bedende duyulan acılar bir tehlikenin öncü habercileridir, sinyal göndermek demektir, kabul.

Peki, kalbimizin ağrısı neyin işareti?

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

DOKU zedelenmesi ya da doku bozukluğu mühim…

Onlara girecek değiliz.

Zira meselemiz 'İyileştiren acılar…'

Hatta bedensel acılar da 'İyileşmek için çare aramalısın' mesajı değil midir kişiye?

Bunu biliyor ve önlemler alıyoruz.

Hekimlerine müracaat ediyor ve tedavi programına giriyoruz.

Peki, vücudun doku ağrılarına gösterdiğimiz hassasiyeti kalbimizin his yönünden ağrılarına göstermeyecek miyiz?

İltifat etmeyecek miyiz bu işaretlere, sinyallere, uyarılara?

Etmeliyiz.

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

KALBİ acıyanın bedeni etkilenmez mi?

Vücut hasarları meydana gelmez mi?

Elbette bunlar olur ve olmakta…

Ama…

Burada ilk tedbir aldığımız nokta neden bedene yönelik acıya olmakta dersiniz?

Gönül dertlerimiz ne sebeple arka plana atılmakta?

Gelin bunu da düşünelim.

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

ACI çekiyorsun.

Çünkü merhametten nasibin var.

Naifsin.

İncesin.

Zarafetlerle bürülü, dürülüsün.

Kadife kundaklarda saklama eğilimindesin duygularını…

İnci gibisin.

Ve…

İncinirsin yakın ırak demeden gördüğün tüm olumsuzluklardan.

Negatif salvolardan…

Şefkatten mahrum kalmışların katı davranışlarından.

Empati yaparsın.

Bir serçenin kırık ayağı dert olur sana, bir güvercinin susuzluğu, bir kedinin bitkinliği…

Bir yetimin gözünden akan tek damla yaş sana yedi ummanın çağlaması gibi gelir.

Acılara belenirsin.

Azap odasına döner kalbin.

Ve…

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

KÂMİL olmaz bilirsin, acı çekmeyen…

Olgunlar, iyileştiren acıları sermaye edinenlerden çıkar.

Yeterince rüzgara maruz kalmayan, güneşin yakıcılığına katlanmayan üzüm koruk olarak kalır.

Gelişemez.

Lezzet balonları biriktiremez bağrında.

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

DUYGUSAL acıların sahibisin.

Duyusal ağrıların var.

Bu önemli bir zenginliktir, bilirsen.

Ağrının devam eden haline acı denir malûm.

Ve sen…

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

AŞK, ayrılıklar, hayal kırıklıkları…

Sevilen ile yapılan tatsız münakaşalar…

Hakikatin ihmal edilmesi…

Gerçeğin değil ışıltılı yalanların ardından gidilmesi…

Bunların hepsi yük benliğine…

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

KALP krizini biliyoruz.

Peki?

Kalbin krizlerini biliyor muyuz?

Saygısızlık, sevgi yoksunluğu, fedakarlıkların suyun gölden çekilmesi gibi kaybolup gitmesi, sahiciliklerin sahteliklere yerini terk etmek zorunda kalışı…

Menfaati bitenin muhabbetinin de bitmesi…

Bunların tümü yaralıyor seni.

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.

ARAYIŞA sevk eder acılar insanı.

Sende öylesin.

Kendini kendinde arıyorsun.

İyiliklerini çoğaltmak ve kötülüklerini azaltmak azmindesin.

İyileşmek istiyorsun dünya yaralarından…

Müjdeler olsun sana, iyileşeceksin. İyileşmektesin hatta.

Acı çekiyorsun.

Kalbinde iyilik var çünkü.