Sayıları 17 milyon civarında olan Yahudi kavmi, teknoloji
kullanımı, organizasyon ve tahrif edilmiş de olsa dinlerine samimi
bağlılıkları sebebiyle sayıları 5 milyar civarında olan Müslüman ve
Hıristiyan dünyayı birlikte altediyor. Bir çocuğun teknoloji
kullanarak, makaralar yardımıyla tonlarca ağırlıktaki bir yükü
yukarılara kaldırması kolaylığında dünyayı parmaklarında
oynatıyorlar. Bir pehlivan görünümündeki bizler hamaliye metodunu
kullanarak yükün altına girdiğimiz için 300 kiloyu bile
kaldıramıyoruz. Kuvvetler dengesinin olmadığı yerde mücadele
strateji ile kazanılır. Taktik ve strateji sayesinde 3 bin kişilik
Halid bin Velid’in komutasındaki ordu 100 bin kişilik düşman
ordusuna galip gelmişti.
Yahudiler, asırlarca horlanıp hakir görülmeleri, zorunlu hicrete
maruz kalmaları neticesinde mazlum bir millet olmanın bütün
dezavantajlarını zamanı iyi okuma, dayanışma, birbirine kol-kanat
germe, problemleri birlikte göğüsleme..gibi muvaffakiyet vesilesi
sebeplere sıkıca bağlanarak avantaja dönüştürmüşlerdir. İçinde
bulunduğumuz inavasyon çağının gerekleri olan Nano Teknoloji,
Genetik Teknoloji, İletişim Teknolojileri, ARGE, ÜRGE, Endüstriyel
Tasarım, Birleşerek Tröstler Oluşturma.. gibi yapıları gereği
şekilde teessüs ettirip sürekli geliştirdikleri için pervasızca
etraflarına saldırma gücünü kendilerinde görmektedirler. Ülkemize
ziyaret amacıyla geldiklerinde bile kaldıkları otellerden bir
şeyler çalıp zarar vermeyi düşünecek kadar ruhen sefilleşmiş
durumdalar. Peki hepsi mi öyle? Tabi ki hayır. Peygamber
Efendimizin hanımlarından Hz.Safiyye bir Yahudi reisinin kızı idi.
Yine Abdullah bin Selâm gibi çok değerli bir sahabi Yahudi
kavminden gelme idi. Fakat, maâlesef çoğunluk itibariyle bu
millethaşarı ve söz dinlemez bir tutum içinde. Yine de bize düşen
içlerindeki az da olsa iyiler hürmetine onlara sulh ve
mürüvvetimizin âlicenaplığını göstermek. Ama tedbiri de elden
bırakmamak. Atalarımız 500 sene önce bütün dünyanın tepelediği bir
dönemde nasıl ki onlara kucak açmışsa, biz de zor da olsa bütün
kapıları zorlayarak bu haşarı çocuğu yola getirmenin hesaplarını
yapmalıyız. Allah ahlâkıyla ahlâklanmak ve Muhammedî(asm) şefkat
bunu gerektirmektedir. Cenâb-ı Hak(cc) Hz. Musa’ya Firavun’a gidip
kavl-i leyyin’le öğüt vermesini tavsiye buyurmuştur. Peygamber
Efendimiz(asm) Ebu Cehil’in ayağına 30 küsur defa gitmiştir. O
Müslüman olmadı ama oğlu İkrime Müslüman oldu. Efendimiz(asm)
Taif’te taşlandığında o kavmin içinden 200 sene sonra da olsa
birkaç kişi bile Müslüman olacaksa bu kavmi helâk etme Allah’ım
diye Rabbimiz’e yalvarmıştı. Bizler de O’nun ümmeti olarak aynı
anlayışta olmalıyız.
Zalim, Allah’ın kılıçlarından bir kılıç Allah onunla intikam alır.
Sonra döner o zalimden intikam alır. Biraz da biz kendimizde suç
arayalım. Mümin, aynı delikten iki defa ısırılmaması gerekirken
asırlardır lokma lokma çiğneniyoruz. İnançsızlar gayretlerinin
neticesini güç elde edip saltanat sürmekle görürlerken, biz
Müslümanlar müstehak olduğumuz mezellet ve meskenet neticesini
yaşıyoruz. Cehalet, miskinlik, tefrika, tenbellik, çekememezlik,
bencillik.. üzerimize yapışıp bizi bırakmazken şâhikalarda otağ
kurma hayâlleri içi boş bir ümniyeden ibaret değil mi? O hâlde önce
Peygamberimiz’in(asm) ‘’Ümmetimin evvelinin salâhı zühd ve takva,
sonunun felâketi cimrilik ve tûl-i emel’’, ‘’Düşmanınızın silahıyla
silahlanın ‘’, ‘’Bir araya gelin, tefrikaya düşmeyin’’ uyarılarına
kulak verip gereğini yapalım. Nitelikli insanlar yetiştirip,
nitelikli birliktelikler oluşturalım.
‘’Kavga ortamında güçlüler hâkimdir. Sulh ortamında haklılar
hâkimdir.’’ Haklı olup güçlü olmayan bizler güçleninceye kadar
kavga çıkabilecek ortamlardan kaçınmalıyız. Sultan Abdülhamid
siyasetiyle ülkemizi balçıklardan, bataklıklardan korumalıyız.
Zira, biz batağa sürüklenirsek koca bir islâm coğrafyası peşimizden
sürüklenir. Osmanlı’daki İttihad Terakki mensuplarının pervasızlığı
koca bir devletin yok olmasına sebep olmuştu. Sadık ahmak, bazen
düşman kadar zarar verebilir. Sağa sola toslayan mânâsına gelen
Saddam’ın bâlâ-pervazâne tavırları Bâbil’in Asma Bahçeleri’ni kana
buladı. Irzlar-namuslar çiğnendi. 9 ülkeyle birlikte ortak
olduğumuz F-35 uçakları projesinde bile yazılımlarını bize
vermezlerken, dost olarak algılayacağımız İsrail uçaklarına
atacağımız bombalar onları vurmayacakken onlar nükleer
silahlarıyla, görünmez uçaklarıyla bizi kuş gibi avlıyabilirler.
Bilderberg üyeleri sokak gösterileri yapmadan sessizce, gereğini
yaparak ülkeleri yapılandırıyorlar. Bizler son derece tehlikeli
zeminlere kayabilecek sokak gösterileriyle hedefe değil çıkmazlara
yürüyeceğimize, nitelikli insanlar yetiştirerek, dünya çapında
Medya ve Sivil Toplum Kuruluşları kurup sesimizi duyurarak, daha
güçlü tröstler oluşturup maddî güç oluşturmanın alt yapısını
hazırlamazsak, ufak bir imkân ele geçirdiğimizde
katım-yatım-yazlığım hesabı yaparsak daha uzun seneler ‘’Sabah
Yakın Değil Mi?’’ türkülerini söyleriz. Unutmayalım, Allah(cc)
Âdildir. Çalışana, gereğini yapana verir. Ve yine unutmayalım,
‘’Küfür, âdil olursa devam eder, zulüm devam etmez’’ Va’di İlâhi’si
ümidimizin merdivenidir. Yeter ki aktif sabırla geleceğe
hazırlanalım.