Etkisini merkezi sinir sisteminde gösteren bir bağışıklık sistemi hastalığı olan Multipl Skleroz (MS), tüm araştırmalara rağmen hala gizemini koruyor. Özellikle son 20 yıl içinde pek çok ipucu yakalanmasına rağmen MS’e yol açan nedenler henüz tam olarak anlaşılmış değil. Belli genetik özelliklerin yanı sıra, D vitamin eksikliği, virüs enfeksiyonları, aşılar, sigara, stres, aşırı tuz tüketimi Multipl Sklerozun tetikleyici nedenleri arasında yer alıyor. MS, genç erişkin çağda ortaya çıkması ve erken dönemde tanı konularak tedavi edilmemesi durumunda özürlülüğe neden oluyor. Özellikle son 10 yılda gelişen yeni tedavi alternatifleriyle tedavide önemli yol kat edildiğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sağduyu Kocaman, “Dünyada 2,3 milyon MS hastası olduğu düşünülüyor. Ülkemizde de yaklaşık 35 bin MS hastası olduğu tahmin ediliyor” dedi.

KADINLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR

MS, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 2,5-3 kat daha sık görülüyor. Belirtilerin kendiliğinden geçmesi ise tanıyı geciktiriyor. Bu nedenle hastaların hekime başvurmadığına ve dolayısıyla da tanının gecikebildiğine dikkat çeken Prof. Kocaman, “Başlıca belirtileri arasında vücudun çeşitli bölgelerinde özellikle gövdede, yüzde, kollar ya da bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük, görme keskinliğinin azalması ya da çift görme, baş dönmesi, dengesizlik, beceriksizlik, idrar kaçırma ya da idrar yapamama, dışkılama sorunları ve yorgunluk bulunuyor. Nadiren bellek sorunları, duygu durum değişiklikleri, cinsel işlev bozuklukları, konuşma bozuklukları, baş ağrısı, uyku bozuklukları ya da epileptik nöbetler de gözlenebiliyor” dedi.

İLK 10 YIL HASTALIĞIN SEYRİNİ BELİRLİYOR

MS’nin tanısında hastada ortaya çıkan belirtileri çok iyi dinlemek yani ayrıntılı öykü almak çok büyük önem taşıyor. Tanıyı kesinleştirmek amacıyla da beyin ve omuriliğin kontrast madde vererek Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme ile değerlendirilmesi gerekiyor. Bazı vakalarda, kesin tanı için beyin omurilik sıvısının (BOS) incelenmesi, kan testleri ve elektrofizyolojik çalışmalar da gerekebiliyor. Hastalığın seyrinin nasıl devam edeceğini gösterdiği için tanı konduktan sonraki ilk 10 yıl çok önemli. Çevresel faktörlere bağlı olarak ikinci hatta üçüncü 10 yılda da hastalığın seyrinde değişme ihtimali olsa da yakın hekim izlemi ile hastalık kontrol altında tutulabiliyor.

TEDAVİ SABIR GEREKTİRİYOR

MS tedavisinde, hastalığın aktivitesini mümkün olan en erken dönemde kontrol altına almak, atakların önüne geçmek ve özürlülüğü engellemek amaçlanıyor. Geçtiğimiz son 10 yılda çıkan yeni ilaçlarla bu konuda önemli yol kat edildiğine işaret eden Prof. Kocaman, “Günümüzde tedavi açısından pek çok seçeneğe sahibiz. Her hasta için, hasta özelinde karar verilerek uzun dönem kullanılması gereken tedaviye başlanabiliyor. Özellikle erken dönemlerde atak geçirilip, belirtilerin ortadan kalkmasıyla hastalar rahatladıkları için tedavilerini aksatabiliyor ya da bırakabiliyor. Ancak, gelecekte özürlülük oluşmaması için bu dönemde tedavilerini sürdürmelerinin son derece önemli olduğunun unutulmaması gerekiyor” dedi.