Dünyanın en büyük ekonomisi olmaya sadece birkaç yılı kalan Çin ile 1945'ten bu yana dünya ekonomisinin kumandasını elinde tutan, rezerv paranın sahibi ABD arasında 1972'de başkan Nixon'un Çin'i ziyareti sonrası kıyılan ...

Dünyanın en büyük ekonomisi olmaya sadece birkaç yılı kalan Çin ile 1945'ten bu yana dünya ekonomisinin kumandasını elinde tutan, rezerv paranın sahibi ABD arasında 1972'de başkan Nixon'un Çin'i ziyareti sonrası kıyılan, Çin'in 13 bölgesine yayılan, komünizmden muaf, kapitalizmin en büyük fabrikalarına dönüşen özel bölgelere has ekonomik nikah, 1980 sonrası Çin'in yakaladığı inanılmaz büyümelerle Trump dönemindeki Ticaret Savaşları'na kadar Çin'in bir sonraki 50 yılın planlarını yapıp sessiz ve derinden yürüyüşü sayesinde 50 yıl boyunca devam etmiş, Ticaret Savaşları ile bozularak dünya büyük bir boşanmanın arifesinde gelmiştir.

Birkaç gündür yaşadığımız Tayvan macerası da bu boşanmanın "Şiddetli Geçimsizlik" sahnesi olarak karşımıza çıkarak, bütün dünyaya çok ciddi mesajlar vermiştir.

Amerikan düşünce kuruluşları ABD'nin SSCB'den kurtuluşu sonrası ülkenin hem dünya çapında en güçlü hem de halkının en müreffeh dönemi olarak belirledikleri 90'lı yıllarda yeni tehlikenin Çin olacağını o günden günümüze yazıp, çizerek, ABD'nin geleceği açısından Çin özelinde izlenmesi gereken politikalar hakkında ciddi çalışmalar yaptılar. Tüm olası senaryolar üzerinden türev politikalar üretip ülkenin geleceğini garanti altına almaya çalıştılar. Fakat görünen o ki hızla dönen dünya ve başta 2008 krizi olmak üzere ABD'nin aralıksız hataları geleceklerine ilişkin başta iktisadi meseleler olmak üzere çok ciddi tehlikelerin ortaya çıkmasına neden oldu.

2001 yılına kadar 800 milyar dolarlık bir bilanço ile devam eden 2001 yılındaki Afganistan, sonrasındaki Irak savaşları, 2008 yılındaki mortgage krizi ve son olarak 2020 pandemi krizindeki parasal genişlemelerle 9 trilyon dolarlık bir bilançoya ulaşarak adeta dünyayı para basmak yoluyla vergiye, daha doğrusu haraca kesti.

Bir başka devlet üretimini, ticaretini, hizmetini artırmadan 11 katlık böyle bir parasal büyüme yapmaya girişse hiperenflasyonla karşılaşacakken dünyanın en ücra köşelerinde bile ticaret için dolara ihtiyacımız olduğundan bu büyümenin hesabını ABD değil her defasında onun doların muhtaç olan, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ödemiştir.

1. Dünya Savaşı sonrası hakim güç olarak Bretton Wood ile tüm dünyaya parasını altına endeksli rezerv para olarak dayatan 1945 yılından bu 1971'e kadar yoluna altına bağlı kalma sözü ile devam ettikten sonra dünyada ticaretinde dolara olan ihtiyaç arttıkça elindeki senyoraj hakkını istismar etmiş ve mesele ortaya çıkınca doların altınla bağını keserek dünyanın işleyen sistemi bozamayacağına güvenerek resmen her yönü ile dünyanın tek karşılıksız parası olan dolar ile dünyada üretilen ve uluslararası ticarete konu olan her maldan ve hizmetten bir manada dünyanın jandarmayı olarak haracını almıştır.

Söz konusu sistemin bugüne dek defalarca kriz üretmesine rağmen yıkılmamasının iki nedeni vardı. Bunlardan birincisi dünyanın en önemli enerji kaynağı olan petrolün dolarla satılması, diğeri ise birkaç gelişmiş ülke ve AB haricinde tüm dünyanın hergün büyüyen ticaret için dolara ihtiyacı olması, yani hemen hemen doların alternatifsiz olmasıydı.

Gel gelelim pandemi ile birlikte hata üstüne hata yapan, gücü tükendikçe hırçınlaşan ABD karşısında oluşan muhalefetin gün geçtikçe sesinin yükseldiği ve dolara alternatif arandığı bir döneme giriverdik.

Dünya tarihinde en büyük ekonominin sahibi ile rezerv paranın sahibi asla ayrı ülkeler olmamıştır. İkinci bir tespit ise dünya tarihinde ABD-İngiltere arasındaki geçiş haricinde hiç bir rezerv para değişimi savaşsız olmamıştır.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere Çin çok yakın bir zamanda dünyanın bir numaralı ekonomisi olacak. Fakat 80 yıldır ABD ve dolarından illah etmiş olan büyük ekonomiler bu defa aynı filmin Çin tarafından çevrilmesi istemiyorlar. Zaten Çin'in de böyle bir isteği yok. Çünkü rezerv para olmak için birinci ekonomi olmanın yanında başka şartlarda var. Kültürel kabul, dünyaya vitrin olma gibi meselelerde de öne çıkmak lazım. Her ne kadar kadim bir medeniyet olsa da bugün Çin'in kültürel manada son üç yüzyılın sahibi Batı'ya rakip olması mümkün değil. Böyle bir iddiaları da yok zaten.

Peki ne yapacaklar? Çin, ABD' nin tahtına oturmak, rezerv paranın sahibi olup dünyaya jandarma olmak istemiyor. ABD'nin hatalarını yaparak ikinci bir ABD olmanın hayalinde değil. Ortak bir para birimi istiyor. Fakat dijital olanından. Ve Çin teknoloji temelli bir kültürel devrim istiyor. Dünyayı teknoloji potasında ortak bir kültür etrafında birleştirip baştan sona değiştirmenin planlarını yapıyor.

Evet, ortak bir dijital para.

Bretton Woods'ta efsane iktisatçı Keynes'in ortak bir para teklifinde bulunmuş, fakat savaşı kazanan ABD' kabul etmeyerek ve Hazine Bakanı White'ın rezerv para olarak doları dayatmıştı. Daha sonra da bahsettiğimiz üzere sistem istismar edilmiş ve ABD akıl almaz bir güce ulaşmıştı.

Başta Çin olmak üzere Asya ve Afrika'dan doların sömürüsünden kurtulmak isteyen büyük ekonomiler Keynes'in günümüze uyarlanmış ortak para hayalinin bir dijital versiyonu üzerinde yıllardır çalışıyor. Özellikle de BRICS ülkeleri bu alanda ciddi yok almış durumda. Kulağa adil bir sistemmiş gibi gözükse de bir başka yazımda açıklayacağım üzere bu sistemin dijital tabanlı olması nedeniyle ciddi tehlikeleri mevcut.

Peki bu sistem hayatımıza ne zaman girecek? Çin ve aynı hatta olduğunu hissettiğimiz müttefiklerinin planını okumaya çalıştığımızda elimizdeki verilerden oluşturduğumuz tablo resesyona giren ve faiz artışlarının yanında bilanço küçültmeye çalışan ABD ile Çin arasında yaşanacak bir çatışmanın ya da tüm tarihindeki resesyon süreçlerinde yaşandığı üzere ABD borsalarında başlatması muhtemel bir çöküş ve ardından yeni bir parasal gevşeme dönemi, Çin ve rezerv para konusunda fikir birliğinde olduğu müttefikleri açısından doları devirmek adına bulunmaz bir fırsat olarak ortaya çıkacaktır.

Peki, ABD nasıl kendini savunacak? İngiltere bu işin neresinde? Türkiye yaklaşan fırtına için hangi stratejiyi uyguluyor?

Bu soruların cevaplarına da nasipse bir dahaki yazımızda yer vereceğiz...