Ronald Reagan, bir sinema oyuncusuydu. Bir Hollywood’lu Beyazsaray’a seçilince kitleler önce yadırgadılar. Rejisörün yönettiği bir jön, bir kıta büyüklüğündeki memleketi idare ettiği gibi dünyaya dair çok mühim bir imza olacaktı. Acaba O’nda fikir üretme kabiliyeti var mıydı?

Şüpheler boşa çıktı; Reagan, sağduyu, temkin ve tedbirleriyle son dönemin en başarılı liderlerinden biri oldu. Son 50 yıllık Amerikan siyasetine bakıldığında en başarılı üç isim J.F. Kennedy, Richard Nixon ve Ronald Reagan’dır. Kennedy, silah tüccarlarının menfaatine çomak soktuğu için bir suikastle hayatından oldu. Ölümü, dünyada çok yankı yaptı. Türkiye’de birçok caddeye adı verildi. Bugün bile Eminönü’nden Yeşilköy’e kadar devam eden sahil yolunun resmi ismi, “Kennedy Caddesi”dir. Bu gerçeği, bir köprümüze “Yavuz Sultan Selim” ismi verilmesini hazmedemeyenlerle, Boğaziçi Köprüsü’ne “Sultan Abdülhamid Han Köprüsü” ismini vermeyenlere ithaf ederiz.

Kennedy, suikastle, Nixon ise “Watergate Skandalı”yla gitti. Skandal, herhalde bir Amerikan paralel dinlemesiydi.

Son elli yılın en sevilmeyen Amerikan başkanı ise George Walker Bush’tur. “Baba Bush” denilen George Bush’un oğludur. George Bush’un başkanlığı, Turgut Özal devrine denk geldi. Çok samimiydiler. Amerika, o dönemde I. Körfez Harekâtıyla Irak’a girdi. Maksat, icraatları zulme dönüşmüş Saddam Husseyn el Tıkrıtî’yi devirmekti. Harekâtta iki hedefe varılamadı. Bush, Saddam’ı deviremedi. Türkiye, bölgeye giremedi. Turgut Özal, Irak’a geçip Musul gibi I. Dünya Harbi’nde bizden koparılan Misak-ı Milli hudutlarımızdaki yerleri istirdat etme arzusundaydı. Ne var ki bir kısım paşalar buna cesaret edemediler. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti. Halbuki, TSK, Irak’a girebilseydi, Saddam o zaman devrilecek, daha sonra G.W. Bush yüzünden Irak halkı felaket yaşamayacak, biz Misak-ı Milli hakkımıza kavuşacak, PKK uygun şartlar bulup azmanlaşmayacak, İran böylesine kolay at koşturma kolaylığına kavuşamayacaktı.

Oğul Bush’un hırsı, babasını aşmak içindi. Babası, Irak’a girmiş, diktatörü devirememişti. Bu sebeple “nükleer silah” bahanesiyle Irak işgal edildi. II. Harekât başlayınca Bush, “bu bir Haçlı seferidir!” diye bir açıklama yaptı. Söz, Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasında büyük hoşnutsuzlukla karşılandı. Amerikan ordusu, Irak’a bir filin züccaciye dükkânına girmesi gibi girmişti. Müzeler yağmalandı. Irak’ta hukuk çiğnendi. TBMM’nin Irak’a girmeme kararı üzerine bir kaç Mehmetçiğin başına intikam çuvalı geçirildi. Ebu Gureyb gibi hapishanelerde mahkûmlar, utandıran ve tiksindiren işkencelere maruz kaldı. Patavatsız Bush, Kürt kartıyla Ankara’ya karşı vaziyet aldı.
Bunlar ve benzeri sebeplerle Türk-Amerika münasebetleri yerlerde sürünür oldu. Türkiye’de derin bir Amerikan nefreti uyandı...

Amerika’nın “Karaoğlan”ı iş başına geldiği zaman manzara buydu. B.H. Obama, ile o nefret tedricen kaybolarak her şey normale döndü. AK Parti iktidarıyla Demokratlar iktidarı liderler üzerinden işleri iyi götürdü. Obama, Türkiye’yi incitmemeye özen gösterdi. Ermeni soykırım iddialarını bile birtakım kelimelerle geçiştirdi.

Barack Obama, bir Kennedy, bir Nixon, bir Reagan değildi. Fakat bir oğul Bush da olmadı. Bunda belki “enkaz” devralmasının rolü büyüktü. Risk alıp devr-i sabık’ı kökten kazıyabilseydi, tarihte farklı anılabilirdi. Bunu yapmadığı gibi peşin peşin Nobel barış ödülü almış bir lider olarak, “Arap Baharı” diye sonu Suriye’de insanlık felaketine dönüşen bir projeye imza attı.

Bugün Obama döneminde Suriye, içinden çıkılmaz hale gelmiş, bir halk mahvolmuş, bölge İran’a ikram edilmiş, Rusya, kırmızı mumlu davetiyelerle Suriye’ye, Akdeniz’e ve Orta Doğu’ya davet edilmiştir.
Adı geçen Amerikan başkanı, giderayak, inanılmaz bir hataya daha imza atmakta.

Bu hata Amerikan politikasının bölgede iflası olur.

Washington, kendisiyle derin çelişkiler içinde:

ABD hem PKK’yı terör örgütü sayıyor ve hem de o örgütün Suriye şubesi PYD/YPG’ye silah sevk etmekten, onunla iş birliğine gitmekten çekinmiyor. Bu Washington, ya bölgeyi tanımıyor veya Türkiye’yi hafife alıyor, samimi davranmıyor. Böyle bir fütursuzluğun sonu, Amerikan nefretinin yeniden zirve yapmasıyla kalmaz, Türk askeriyle Amerikan askerinin çatışmasına kadar gidebilir.

Bunun düşünülmesi bile rahatsızlık vericidir.

Tercih kendisine ait. Obama ya patavatsız G.W. Bush veya Kennedy, Nixon ve Reagan gibi hareket edecektir. Ya ufuksuzluk veya temkin, ve sağduyu!