Günümüz sade suya tirit lisánıyatına, musikisini kaybetmiş olarak “Hayâl âlemi” diye çevrildi.  Â’màk, «göz pınarları» demek (tek göz pınarı değil, tekili: maak, mauk). Kelimenin bir de “derinikler” anlamı var. Bu durumda “hayâl âlemi” ya da “iç dünyamızın derinliklerindeki arzular, hasretler” denilebilir.

Günümüz sade suya tirit lisánıyatına, musikisini kaybetmiş olarak 'Hayal alemi' diye çevrildi. Â'màk, «göz pınarları» demek (tek göz pınarı değil, tekili: maak, mauk).

Kelimenin bir de 'derinikler' anlamı var. Bu durumda 'hayal alemi' ya da 'iç dünyamızın derinliklerindeki arzular, hasretler' denilebilir.

Â'màk-ı Hayal, tasavvuf ehli bir kültür mücahidi, devrindeki (1865-1914) Batı hayranı müstağriblerin zındıklarına hidayet, irfan fukaralarına ise, kültür hidayeti kapılarını aralamaya çalışan bir mütefekkirimiz olan Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi'nin kıymetli eserlerinden biridir...

Â'màk-ı Hayal bendenize de felsefi bir kapı aralıyor edebiyat aleminden... Böylesi nadir eserlerin nazarımda bir de lisán cihetiyle kıymeti var..

Mána derinlikleri kadar mûsikîsi ile de büyüleyici o eski lisánımız ne kadar asûde idi. Â'màk-ı Hayal (okuyanlar bilir) çok kadim bir eser olmadığı halde günün kısır Türkçesinden ne kadar da farklı bir iklimin sedásıdır.

Mesela, o eski lisána hakkıyla vakıf olmasak da, az önce min gayr'i haddin kalemimizden düşen şu 'asûde' kelimesi...

Âsûde, rahat, huzurlu, sessiz, sàkin, dingin, huzurlu demek. Kaçımız asûde olabildik zamanın fitnelerinden?

Olamadık ama yine de yegan yegan hepimizin a'màk-ı hayalinde asûde bir hayat yok mudur?

Vardır elbet...

Var olmasına vardır da, farz-ı muhal kabilinden vardır. Yàni olması imkansız ama hayali cihan değer...

Yahu biz bu sözü mazi için kullanmıyor muyduk? 'Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer' değil miydi aslı?

Sen kalkmış a'màk-ı hayalimiz için kulanıyorsun. Mazi yerine ati için yàni... Ayol ati için 'hayali cihan değer' denilir mi?

Denilebiliyor ise, hikmeti nedir hele bir anlat da bilelim...

O zaman sıkı durun. Şaşıracaksınız ama, aslında 'hayali cihan değer' tam da ati için kullanılmak gereken bir terkiptir. Neden mi?

Yahu zaten hayal dediğiniz de, 'hayal etmek' olarak atiyi düşünme, tasavvur anlamında kullanılmaz mı daha çok?

Elbette mazi de hayale gelir arada amma ve lakin, mazidekileri arzu etmek (nostaljik pskikoloji) de geleceği eskisi gibi inşá arzumuzdan neşet etmiyor mu? Yoksa hayali cihan değer mi hiç?

Eski bayramları, eski aile düzenlerimizi, eski örf ve adetlerimizi, eski samimi dinî hayatımızı, eski sevgileri, eski aşkları, eski muhabbetleri o muhabbetlerin asûde dinginliğindeki muarefet ve müsafirliği... ve ilaahir...

Kaçımız a'màk-ı hayal dünyamızdaki bu eski fakat eskimez güzelliklerin günümüzde ve dahi geleceğimizde de olmasını arzu etmiyor? Filhakika istemeyenler illa ki vardır, lakin onların aklından şüphe edilir.

Hem mazi daha ziyade ibret için değil midir? En büyük teşmiliyle tarih bile tekerrür etmez mi? Eder, çünkü insanlar olmuşlardan ibret almamıştır...

Mesela bendeniz en ziyade gençlik dönemimi hayal ederdim. Tá ki yaş kemale erip mürüvvet tecelli edene kadar. Artık gençliğim kat'iyyen hayali cihan değer bir halt değil.

Hatta o toyluk demleri ne zaman hatırıma düşse içim daralır. Ne büyük hatalar yapmışım. Ahh.. 'Keşke'ler birbirini izler sonra. Yalnız gecelerde mi kabuslar? Güpegündüz de afakanlar basar insanı böyle demlerde.

Ne deriz sonra? 'Ah bugünkü aklım olsaydı...' deriz. Â'màk-ı hayal bu dört kelimelik kabire gömülür o anda...