FARKINDA olalım ya da olmayalım hayatımızın daima ana damarı şeklinde duran bir kavram; ihtiyaç.
Üzerinde türlü yorumlar yapılır. O kadar ki, bazen toz dumana karışır. Kavgalara neden olur. Kırgınlıklara sebeptir.

Kişi kendi bulunduğu düşünce evrenini, hayatı kavrayışını, dünyaya bakış tarzını buna göre belirler.
Âlemin rengi buna göre değişir.

Bir ucu kibrin Everest tepesiyse diğer ucu kurban olma hissiyatının en korkunç ve dipsiz kuyusudur.
Kısacası itiraz nafiledir, hepimize bir şekilde ucu bulaşır. Bu sebeple konudan kaçamayız.
Tanımlamamız şarttır. Diğer türlü dengeyi bulamayacağımızdan serseri bir sapan taşı gibi nereye fırlayacağımız hiç belli olmayacaktır.

ANLATMAK istediğimiz tam bu olmamakla beraber Psikolog Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini hatırlamak bakımından alıntılamadan geçemeyiz. Şu şekilde kategorize etmektedir.

1.Fizyolojik ihtiyaçlar 2.Güvenlik ihtiyaçları 3.Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi 4.Saygınlık İhtiyacı: 5.Kendini gerçekleştirme ihtiyacı.

GEREKSİNİM diyorlar şimdi gençler genellikle.
Ben ihtiyaç demeyi seviyorum. Bana daha besili geliyor. İçi dolu ağzına kadar. 
Arapça asıllı ama o kadar dilimizde yer bulmuş ki, söküp atmak asla mümkün değil. 
Anadolu’muzda vaktiyle en çok duyduğumuz cümlelerden biri de “Havâic-i Asliye” idi. Fıkhi bir tabir olarak dolaşımdaydı zira zekât miktarının belirlenmesinde dile gelirdi ki, temel ihtiyaçlar demekti.

HAVC kökünden muhtaç anlamında…
Güçlü bir isteği ifade ediyor. Olmadığında yoksul kalınan ve yoksunluk yaşanan güçlü bir arzu.
Kendisine şiddetli bir arzu ile yönelmek, meyletmek, rağbet etmek…
Tatmin edilmediğinde, karşılanmadığında insana ıstırap verir.  Fiziki hastalıklar baş gösterir.
Psikolojik yakınmalar şiddetle kendini açık etmeye başlar. Stres düzeyi artar. Olaylara olumsuz ve karamsar yorumlar öne geçer. Kötü senaryolar devreye girer ve depresyon kapıyı çalar.
Sosyal sorunların üstü örtülemez olur. Aile çatırdamaya başlar, dostlar sırra kadem basar ve arkadaşlıklar unutulmaya bırakılır. Toplumdan çekilme yaşanır ve zamanla kişisel yetilerde azalma olur.
Aynı şekilde karşılandığında ise kişiye lezzet verir, haz sunar, doygunluk hissi meydana getirir. Özgüven tahkim edilir. Sevgi bahçesi açılır. Güven tazelenir. Üretim artar. Dostluklar perçinlenir, arkadaşlıklar gelişir ve mutluluk her yerde kendini aşikâr eder. 

MODERN dünya hepimize iflah olmaz virüsler bulaştırdı.
“Ayakların yere basması kavramı, ekmeğini eline alma ve kimseye muhtaç olmama” gibi dışarıdan bakıldığında cici görünen ama içine dikkatle odaklanıldığında sırıtan yüzünün tiksindireceği ve deneyimlerimizden acı sonuçlarını bin pişmanlıklar ile müşahede ettiğimiz olgu da bunlardan birisi.
“Ben kimseye muhtaç değilim” kibri ve “Kimse bana muhtaç olmasın” bencilliğini biz hangi fırınlarda yakarak yok edebiliriz dersiniz erenler?

ZAMANLA değişen ihtiyaçlardan da bahsetmeliyiz. Her anın ihtiyacı, getirisi, potansiyeli başka. Sadece bizim potansiyelimiz değil zamanında bir potansiyeli var. Genellikle biz bunu görmek istemiyoruz. Eğer zamanın potansiyelinde var olanları görmezsek bize sunduklarını alamayız. Örneğin Ramazan’ın potansiyelini düşünelim. Bize verecekleri var. Bizim de ona ihtiyacımız. 

İHTİYACIN olduğu halde dile getirmemek en büyük acizliktir. Bunu yaşamışızdır hepimiz ama “Sen nesin ki Allah’ın sana vereceği her türlü nimeti elinin tersiyle itiyorsun. Sen kimsin ki tek başına her durumun üstesinden geleceğini düşünüyorsun. Zaten her durumda sen muhtaçsın. Zahiri ihtiyaçlarını karşılasan dahi içinde dolmayan boşluklar var” diyememişizdir.

OYSA bir insanın kendini kendisinde bulduğu yani sevdiği kişiden “Sana ihtiyacım var” cümlesinden daha titretici, daha değer yükleyici ve ona özel olan bir cümle duyabilir mi?
Ya da bundan daha besili, yüklü, ona hayatının hayatı olduğunu ifade eden cümle duyurulabilir mi? Asla. Ama ölçü birimlerimiz değiştiğinden ego savaşlarında birbirimizi öldürmekten yaşamaya vakit bulamıyoruz.

MUHTAÇ olmak muhteşem bir hâldir. Kulluğu hatırlatır. Aczini talim ettirir. 
Nefsin şımarıklıklarını törpüler. Empati yeteneğini geliştirir. Dünyada tek olmadığını fark ettirerek ferdiyet bencilliğinden muhafaza eder.  Kısacası Allah’ın Mücîb esmasıyla iletişime geçirerek tüm ihtiyaçlarımızı gerçekte rahmetiyle lütfedip karşılayan Hakka yönelmemizi sağlar. 

MESELE istek ve ihtiyacı birbirine karıştırmadan yorumlamak, anlam katmaktır kavrama.
Düşünelim. Kimi insanlar birbirine ihtiyaç duyunca saflarını sıkılaştırır, yakınlaşırlar. Kimileri ise yakınlaştıkları oranda birbirine dolarlar ve daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bazıları da var ki maalesef kendisine ihtiyaç olduğu gösterildiğinde, hissettirildiğinde anında toz olup uzaklaşırlar. 
Ezcümle işte bu sebeple bazılarıyla uzun uzun yürünür, kimileriyle de ilk kavşakta yollar ayırılır.
Yani ihtiyaç bazılarını yakınlaştırır bazılarını ise fersah fersah uzaklaştırır.
Gelin şu ihtiyaç mevzusunu bir daha düşünelim.
Ya Selam.