Ankara’nın göbeğinde, Genelkurmay Başkanlığı’nın ve TBMM’nin burnunun dibinde,

Ankara’nın göbeğinde, Genelkurmay Başkanlığı’nın ve TBMM’nin burnunun dibinde, Türk Hava Kuvvetleri’ne ait personel servislerine 300 kiloluk TNT ile saldırırsan ve bunu yaparken de Türkiye’ye girişte parmak izi vermiş, PYD/YPG mensubu Suriyeli bir mülteciyi kullanırsan, bunun “mesaj vermek”ten başka bir amacı yoktur. Üstelik verilen mesaj, üzerinde adres yazılı, el yazısı belli, altında imzası olan bir mektupla verilmişse bu farklı anlamlar da taşır.

Bu tarz bir saldırı PYD/YPG tarzı 3. Sınıf örgütlerle değil, çok büyük organizasyonlarla yapılır. İlk aşamada gözümüze çarpan; bu saldırının muhatabının Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), taşeronlarının ve olayı örtülü olarak üstlenenlerin ise Suriye Gizli servisi El Muhaberat ve PYD/YPG olduğudur.

Saldırının hemen arkasından gelen açıklamalar ile sorumluluğun PYD/YPG’ye ihale edilmesi karşısında gelen yalanlamalar, Kürtlerin Türkiye’nin tepkisinden korkmaları ve bunu Suriye’ye müdahale için kullanabileceğini düşündüklerinden dolayıdır. Bu kadar korkuyorlarsa bu tarz bir eylem düzenlemeye zaten cesaret edemezler. Üstelik Başbakan Davutoğlu’nun El Muhaberat’a yönelik açıklamaları da bunu doğruluyor. PYD işin içinde değil.

Göründüğü kadarıyla Dışişleri Bakanlığı’na çağırılan BM’nin 5 daimi üyesinin büyükelçilerine sunulan deliller ABD kanadını ikna edememiş. Gerçi PYD çıkıp; “Biz yaptık” deseydi bile ABD tarafı yine ikna olmazdı. O işin ayrı bir tarafı.

Ancak eğri oturup doğru konuşmak lazım. Ortada, FSB’nin yaptığı ve El Muhaberat’a ihale edilen bir operasyon mevcut. El Muhaberat’ın tek başına yapmayı beceremeyeceği bir operasyonu “sessiz kalarak” kabul etmesi, sadece kendisine prestij sağlamak amaçlıdır. Eğer bu tarz bir operasyon yapabilecek gücü olsaydı şimdiye kadar defalarca yapmıştı.

Düşürülen Rus uçağı ve Türk Hava Kuvvetleri’ne saldırı arasında bir ilişki kurulabileceği gibi, böyle bir ilişki kurulmasının istenmesi de amaçlar arasında yer alıyor olabilir. O zaman da gözümüz Rusya ile aramızın daha da bozulmasını isteyebilecek en önemli devlete çevriliyor; ABD ve onun gizli servisi CIA.

Çözümü çok zor bir denklem. Kim ne söylüyorsa sadece yorum yapıyor ve kesin bilgiye dayanmadan söylüyor.

Ancak kesin olan bir şey var o da; ”Suriye’de yapılması planlanan bir şeyler, kurulması gereken devletler var. Sen Türkiye olarak işimize fazla burnunu sokma, yoksa senin bırak parlamentonu, güvendiğin ordunun merkezini bile yerle bir ederiz.” mesajının verildiği.

Böyle olunca da ister istemez Suriye’de bir Kürt Devleti kurdurmak için ortaklaşa çalışan Rusya ve ABD’nin ortak bir operasyon yapmış olma ihtimali geliyor aklıma.