Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, geçtiğimiz haftalarda ülkesine Türkiye’nin savunma sanayiindeki gelişimini örnek göstererek İnsansız Hava Aracı üretmeleri gerektiğini söyledi. Türkiye’nin deniz kuvvetleri için inşa ettiği gemileri de işaret eden Bakan Dendias, “Türkiye’nin ürettiği gemiler ne Ege’de tur atmak ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temel atma törenlerine katılması için inşa ediliyor. Yunanistan, geçmişte hiç olmadığı kadar güçlü deniz kuvvetlerine sahip olmalıdır.” demişti.

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, geçtiğimiz haftalarda ülkesine Türkiye'nin savunma sanayiindeki gelişimini örnek göstererek İnsansız Hava Aracı üretmeleri gerektiğini söyledi. Türkiye'nin deniz kuvvetleri için inşa ettiği gemileri de işaret eden Bakan Dendias, 'Türkiye'nin ürettiği gemiler ne Ege'de tur atmak ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın temel atma törenlerine katılması için inşa ediliyor. Yunanistan, geçmişte hiç olmadığı kadar güçlü deniz kuvvetlerine sahip olmalıdır.' demişti.

Ocak ayında ise Yunanistan'da emekli Koramiral Spiridona Konidaris, Türk donanması ile Yunan donanmasını kıyaslayarak 'Türkiye'ye silah konusunda yetişemeyiz. Biz 30-40 yıllık gemilere sahipken, diğer taraf 5-7 yıllık gemilerde daha yeni teknoloji ve silah gücüne sahip olunca personel avantajımız yetersiz kalıyor. Ege'de çatışma gücümüz var ancak bunu devam ettirebilecek kabiliyetimiz yok.'

Bu açıklamalar Türkiye'nin savunma sanayisinde gerçekleşen atılımların, Yunanistan'ı ürküttüğünün göstergesidir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki göstermelik iyileşmenin sebebi de budur.

Öyle ya Türkiye ile Yunanistan arasındaki olası bir çatışmada Yunanistan'ın güvendiği ABD, müdahale edene kadar Türkiye, Yunanistan'a onarılması güç bir hasar açabilir.

Ki zaten ABD, kuklaya çevirdiği Yunanistan'ın iplerini eline alırken de bu acziyetinden faydalanmıştı. Şu an Yunanistan'ın tüm askeri üslerini ABD kontrol ediyor. Bu da Türkiye için Yunanistan'ı daha büyük bir tehdit haline getiriyor. Çünkü ABD'ye tamamen teslim olmuş bir Yunanistan'ın bağımsızlığından söz edilemeyeceği gibi Yunanistan'ın güvende olduğunu zannederken daha büyük bir zayıflıkla karşı karşıya olduğunun ispatıdır. Zira ABD, kayıp vereceğini anladığı anda koruma görevi üstlendiği ya da güvenlik sözünü verdiği ülkeleri harcamak konusunda bir an bile tereddüt etmez, etmemiştir de…

Tüm bu gerekçeler nedeniyle Yunanistan, Türkiye'ye karşı geri adım atmış, ılımlı bir tavır benimsemeye başlamıştır. Zira sıcak bir çatışma anında kendisine destek çıkacak ülkenin, başka kıtadaki bir ülke değil sınır komşusu olmasının daha mantıklı olacağını Yunanistan fark ettiği için bir barış anlaşması yapmaya ikna olmuş olabilir.

Türkiye ile Yunanistan ilişkilerinin normalleşmesi, ABD ve İsrail tarafında muhtemelen hoş karşılanmayacaktır. Eğer ABD, Yunanistan'ı Türkiye konusunda eskisi gibi kullanamazsa baskılarını artırıp yaptırımları uygulayabilir. Bu da Yunanistan'ı Türkiye'nin kontrolüne itebilir.

FETÖ'nün hain darbe girişiminde 15 Temmuz tarihi tesadüfen seçilmedi

Hem uzak hem yakın tarihe baktığımız zaman pek mümkün görünmüyor. Ege'de yaşananlar her Türk evladının hafızasında dün gibi kayıtlıdır. Akdeniz'de Kıbrıs üzerinden çıkarılan krizler de hala çözüme kavuşmuş değildir. Sevilla haritası ile hukuksuz bir şekilde Türkiye'yi hakkı olan kara sularının da gerisine hapsetmeye çalışma girişimleri de unutulmamalıdır.

Türkiye'yi işgal planı için seçilen 15 Temmuz tarihi bile tesadüf değildir. Türkiye'de darbeyi planlayan ABD'nin, Türklerden intikam almak isteyen Yunanistan'a sunduğu ufak bir ikramdır.

15 Temmuz 1974'te Yunan Cuntası, Lefkoşa'daki Başkanlık Sarayı'nı basarak Makarios'u devirmek istediler. Darbe olacağı yönünde istihbarat alan Makarios, Londra'ya kaçtı. Kendisinin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin hukuki lideri olarak kabul edildiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, Kıbrıs'ın bağımsızlığının ortadan kalktığını ve halkının tehlikede olduğunu açıklamasının ardından Türkiye, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Harekatı'nı başlattı. O dönem ve öncesinde Kıbrıs'ta yaşayan Türklere uygulanan baskı, ambargo ve şiddet olaylarında yüzlerce Türk hayatını kaybetti, 30 bine yakın Kıbrıslı Türk yerinden edildi. Buna rağmen Yunanistan, yaşananları Türk işgali olarak değerlendirerek tek mağdur Rumlar olmuş gibi yansıtmaya devam etti.

Bu olaylarla ilgili Yunanistan Eski Milletvekili Av. Andreas Angelidis, 19 Şubat'ta yazdığı köşe yazısında şu ifadeleri kullanıyor: 'Türkiye, 15 Temmuz 1974'ten sonra Kıbrıs'ta bir darbe hükumeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin varlığının sözde garantörü olarak Kıbrıs'ın işgali ile yayılmacı planlarını destekleyebilir.'

Ayrıca Yunanistan hükumetine ve halkına bir öneri sunuyor: 'Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne getirdiği işgal, bölünme ve demografik değişimin hatırası, hukukun açık bir şekilde ortaya konulması ihtiyacını doğurmaktadır. Doğu Akdeniz'de barış, askerî açıdan güçlü Türkiye'nin bulimiasına taviz vermekle gelmeyecek. Kıbrıs'taki 50 yıllık Türk işgaline yönelik çeşitli kınama etkinlikleri hazırlamak yerine, Türkiye'nin 50 yılını doldurmadan her türlü planının suya düşmesi için örgütlenelim.'

Bu ifadelerden anlaşılıyor ki Yunanistan'ın büyük kısmının Türkiye'ye olan kini diridir ve 15 Temmuz tarihi özellikle seçilmiştir. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin başarısız olmasının ardından FETÖ'cü askerlerin Yunanistan'a sığınması da kimlere hizmet edildiğinin ispatıdır.

Hatta çok uzağa gitmeye gerek yok daha yakın tarihte (Ağustos 2022) Yunan Hava Kuvvetleri'ne bağlı savaş uçakları, NATO görevi kapsamında Amerikan B-52 Bombardıman Uçaklarına eskortluk eden Türk F-16'larına radar kilidi atmışlardı. Millî Savunma Bakanlığımız, olayı NATO makamlarına iletti ve Yunanistan Askeri Ataşesi, bakanlığa çağırılarak tepki gösterilmişti.

Yunanistan ile Türkiye dostluğu ne kadar mümkün?

Türkiye'nin kendi kara sularında ilerleyen Oruç Reis'e saldırmak isteyen Limnos isimli Yunan firkateyni, Kemal Reis firkateynimiz tarafından engellenmişti. Yunan hükumeti, olayın kazadan ibaret olduğunu iddia etmişti. Daha sonra Abdülhamid Han gemisinin Akdeniz'de sondaj çalışması yürütmesinden de rahatsız olan Yunan basını, Oruç Reis'e yapıldığı gibi Abdülhamid Han gemisinin de engellenmesi gerektiğini dillendirerek Kemal Reis ile yaşanan olayın kaza olmadığını, Yunan hükumeti tarafından yapılan bilinçli bir taciz olduğunu itiraf etmiş oldu.

Yunanistan'ın, Türkiye'yi dost ülke olarak görmesi ne geçmişte mümkündü ne de gelecekte mümkün olabilir. Ki uluslararası ilişkilerde devletlerin dostları ya da düşmanları olmaz, çıkarları olur. İyi bir komşu olduğunu iddia eden Yunanistan, uygulamalarında bunu yansıtmamıştır.

Yunanistan, Türkiye'ye ne karada ne denizde en ufak bir müdahalede bulunamayacağını, olası bir müdahale girişiminin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından karşılıksız bırakılmayacağını defalarca tecrübe ederek öğrenmiş oldu.

Türkiye ile ilişkilerini iyileştirmenin kendi lehine olacağının bilincinde olan Yunanistan, Kıbrıs Türk Kesimi sorununun çözülmesi konusunda Türkiye'ye eskisi kadar sorun çıkarmayacaktır. Yakın vadede Kıbrıs Türk Kesimi, uluslararası arenada tanınan bir ülke konumuna gelebilir. Dolayısıyla Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki gücü artar. Ayrıca ABD boyunduruğundan kurtulmuş bir Yunanistan hem Türkiye'ye hem de Yunanistan'a gelişme yolunda manevra alanı açabilir.

Sende evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken dost kalamayız

Son olarak Türkiye ile Yunanistan arasında kalıcı bir barış olup olmayacağını şu kıssa çerçevesinde değerlendirebiliriz:

Bir adam, evinin bodrumunda, yaralı bir yılan bulmuş. Yılana bakıp iyileştirmiş. Sonunda yılanla dost olmuşlar. Adam her sabah bir çanak sütle, bodruma inermiş. Yılan sütü içer ve adama bir altın bırakırmış. Adam her gün gelen bir altın sayesinde rahat bir hayat sürmeye başlamış. Adamın hem aptal hem de açgözlü bir oğlu varmış. Babasının hiç çalışmadan, nasıl böyle rahat hayat sürdüğünü merak ederek her hareketini izlemeye başlamış. Bakmış ki babası her sabah bodruma, elinde bir çanak sütle iniyor.

Gizlice izlemiş olayın sonrasını. Babasının süt çanağını yere koymasını, sonra bir yılanın delikten çıkıp bu sütü içtiğini ve yere bir altın bıraktığını görmüş. Düşünmüş.

-Ben bu yılanı öldürürsem, altınların hepsini ele geçiririm, demiş.

Ertesi sabah erken kalkmış. Bir çanak süt ve bir balta almış. Bodruma inip, süt çanağını yere koymuş. Yılan süt kokusu alınca delikten çıkmış. Çocuk baltayı yılanın başına vurmuş. Yılan çevik davranmış. Ama kuyruğunun ucu kopmuş. Dönmüş, çocuğu ısırıp, zehrini bırakmış. Çocuğu öldürmüş.

Yılanın kuyruğunu ve oğlunun cesedini bulmuş, daha sonra bodruma inen adam acısını yüreğine gömüp süt dolu çanağı yere bırakmış, beklemeye başlamış. Birazdan yılan, delikten çıkmış ve adama bakmış.

-Artık dostluk bitti. Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı varken, dost kalamayız, demiş.