En yaygın kültürel olgulardan biri haline gelen sosyal medya kullanımı, sunduğu konforun ve avantajların yanında çok fazla olumsuzluğu da beraberinde getiriyor. Dopamin bağımlılığı, asosyallik, odaklanma problemleri, anksiyete, kaygı bozukluğu, duygusal tükenmişlik, stres, depresyon ve uyku kalitesinde düşüş gibi hem fiziksel hem de ruhsal sağlık problemlerine yol açıyor. Her ne kadar adı sosyal olsa da bu platformlar bize gerçek bir sosyallik sunmuyor aksine asosyallik toplumda hızla yayılıyor. Bunlara rağmen sosyal medyadan neden vazgeçemiyoruz?

En önemli sebeplerden biri başkalarını, ilgilendiğimiz ve önemsediğimiz konularda bilgilendirme güdüsüdür. Çoğu insan, diğer insanların görüşlerini etkilemek veya onları belirli bir konuda harekete geçmeye teşvik etmek için paylaşım yapıyor. Bu amaca sahip olanların sadece influencer hesapları olduğunu düşünebilirsiniz ancak aslında her birimiz aynı güdüden besleniriz. Kendi gerçekleştirme, kendini ifade etme ve bir amacı destekleme hazzı, bizi sosyal medyaya bağımlı hale getiriyor. Eğlence ve aksiyon ihtiyacı için sosyal medya kullananlar ise azınlık kalıyor.

Amacınızı destekleyen paylaşım gördüğünüzde, onu alıp kendi hesabınızdaki insanlara da sunmadan sadece bakıp geçebilmeniz çok zordur. Özellikle siyasi gündemin çalkantılı olduğu dönemlerde birçok insanın özel hayat paylaşımlarını askıya alıp sürekli siyasi paylaşımlar yaptığını görebilirsiniz. Çünkü o an hedef, kendi inandığı değerleri yaymak ve kendi bulunduğu yola başkalarını da dahil etmektir.

En önemlisi de ilişkileri oluşturmak, sürdürmek ve kendini ifade etmek, her insanın ilkel ihtiyaçlarından biridir. İnsan, paylaşımda bulunamadığında ilişki kurduğunu hissedemez zira birilerini sadece tanıyor olmak, ilişkiyi sürdürmek için yeterli değildir. Sosyal medyanın bağımlı en kısmı ise tam bu noktada devreye giriyor. Tanıdığımız her insana aynı anda kendimizi anlatamayız, ne yaptığımızı gösteremeyiz; eğer hepsi düğünümüze, davetimize katılmamış ise aynı anda herkesle paylaşımda bulunamayız. Fakat sosyal medya bize bu imkânı sunuyor.

Özellikle ilişkileri sürdürme konusunda sosyal medya hayati önem taşıyor. Tanıdığımız tüm insanlarla, ilişkimizi sürdürme imkânımız olmamasına rağmen sosyal medyada takipleşmek, ilişkinin sürdüğü hissini veriyor. Normal koşullarda sıradan tanıdıklar olarak kalacak kişilere, sosyal medya hesabımızda kaldıkları sürece çok samimi dostlarımızmış gibi davranırız. Hayatımızdan, yaşadığımız yerden, iş yerimizden kopan inşaların hepsi ile bu uygulamalar sayesinde arkadaşlıklarımızı sürdürebiliriz. Artık bir ortamda bir araya gelemeyeceğimizi bilsek bile…

Paylaşamadığımız bir anı, yaşamamış gibi hissediyoruz

Düşüncelerimizi, fikirlerimizi, duygularımızı, yaşantımızdaki önemli anları aynı anda tanıdığımız tüm insanlara ya da bizi tanımak isteyenlere sunabiliyoruz. Sosyal medyadan değil, paylaşmanın insana hissettirdiği duygulardan vazgeçemiyoruz. Çünkü anılarımızı başkalarıyla paylaşırken hissettiğimiz haz duygusu çoğu zaman o anı bizzat yaşarken aldığımız hazdan çok daha fazladır. Birçok insan anılarını paylaşmadığı zaman yaşamamış sayar. Anıların iyi veya kötü olması önemli değil. İnsan yoğun duygular yaşadığı her türlü olayı başkalarına aktarma güdüsüne sahiptir.

İnsan çok mutlu olduğunda keyif aldığında bunu paylaşmadığında, yaşanmamış sayar. Dolayısıyla insanlara gösterecek bir kanıtınız olmadığı zaman onu gerçekten yaşamamış gibi hissedersiniz. Tam bu noktada sosyal medya hayatımızda, bizi besleyecek kadar büyük bir öneme sahip olmuş oluyor.

Güzel bir anı yaşarken o an hissettiklerimiz görünür olmaz ve keyif aldığımız anların, duygularımız ölçüsünde de görünür olmasını isteriz. Duyguların görünür olması da ancak kelimelere dökmekle mümkündür. Bu sebeple yaşadığımız güzel anları ya sevdiklerimizle paylaşmak ya da o anları göstermek isteriz.

Mutlu olduğumuz bir anı, görsel olarak insanlara aktarırken oradaki duyguyu karşı tarafın anlaması mümkün değildir. Fakat biz o anın görüntülerini paylaştığımızda duygularımızın da görünür olduğunu zannederiz. Ancak bizim hiçbir anımızın hangi duyguyla yaşandığını insanlar o fotoğrafa, videoya bakarak anlayamazlar.