Geçtiğimiz günlerde Hamas, İsrailli 3 kadın rehinenin videosunu paylaşmıştı. Kadın rehinelerden biri Netanyahu’yu başarısızlıkla suçladığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

Geçtiğimiz günlerde Hamas, İsrailli 3 kadın rehinenin videosunu paylaşmıştı. Kadın rehinelerden biri Netanyahu’yu başarısızlıkla suçladığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Senin politik, askeri ve güvenlik alanındaki rezaletini biz taşıyoruz. Çünkü sen 7 Ekim’de işleri berbat ettin. Orada ordu yoktu, kimse gelmedi, bizi kimse korumadı. (Netanyahu) Bizi öldürüyorsun, hepimizi öldürmek mi istiyorsun, hepimizi İsrail ordusuyla öldürmek mi istiyorsun, herkesi katlettiğin yetmedi mi, İsrail vatandaşlarının öldürülmesi senin için yeterli değil mi? Biz geri dönmeyi hak etmiyor muyuz? Bizi şimdi serbest bırak. Onların vatandaşlarını ve tutsaklarını (Filistinli) hemen bırak. Herkesi serbest bırak, ailelerimizin yanına dönelim.”

Videodan pek etkilenmeyen Netanyahu ise bu sözlerin rehinelerin kendi fikirleri olmadığını, o cümleleri Hamas’ın psikolojik propaganda amacıyla zorla söyleterek video çektiğini iddia etti. Videoyu izleyenler eminim farkındadır ki zorla konuşan bir insan mimikleri ve ses tonu o şekilde olamaz, olmaz. Bu videonun ardından İsrail’de de gösteriler başladı.

Rehinelere rağmen bombardımana devam eden İsrail’in saldırılarında en az 50 İsrailli rehine hayatını kaybetmişti.

Hamas, İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumların tamamının salınması karşılığında ellerindeki tüm İsrailli rehineleri serbest bırakacağını açıklamıştı. Hatta 2 yaşlı rehineyi bırakmayı öneren Hamas’ın teklifini Netanyahu reddetmişti. Buna rağmen Hamas, insani gerekçelerle 2 yaşlı kadın rehineyi serbest bırakmıştı. Serbest bırakılan rehinelerden 85 yaşındaki İsrailli kadın, bombardıman devam ettikçe Hamas’ın kendilerini korumak amacıyla sürekli güvenli yerlere naklettiğini, tüm rehineleri ölümden korumak için azami çaba gösterdiklerine şahit olduğunu açıklamıştı.

İsrail, ulusal onurunun zedelenmemesi gerekçesiyle kendi halkının canını da hiçe sayıyor

İsrail’in Mısır Büyükelçiliği’nde görev yapmış Diplomat Rıfat El-Ensari, geçtiğimiz günlerde bir video yayınlayarak Hamas’ın esir aldığı İsrail askerlerinin “Derimin altında bir GPS çipi var ve bu tüm İsrail askerlerinde var. Böylece komutanlarımız tüm askerlerin yerini tespit edebiliyor” şeklinde bir itirafta bulunduklarını söyledi. El-Ensari’nin iddiasına göre Hamas, bazı Filistinli doktorları görevlendirerek rehine askerlerin derilerinin altındaki çipleri çıkarttırdı. Tüm çipleri tek bir noktaya bıraktılar ve birkaç dakika içinde o noktanın bombalandığını gördüler. Rıfat El-Ensari, bunun Hannibal Protokolü’nün gerekliliği olduğunu söylüyor. Ölü bir askerin rehin alınan bir askerden daha iyi olduğuna inanan İsrail’in Hannibal Protokolü kısaca “Kaçıranı da kaçırılanı da öldür” şeklinde tanımlanıyor. Askerlerin rehin düşmesinin düşman tarafa üstünlük sağlamaması için rehineler de düşman tarafla birlikte hedef haline geliyor.

İsrail, haksız yere hapishanelerde tuttuğu veya rehin aldığı insanları geri bırakmayı ulusal onurun zedelenmesi olarak görüyor. Bu sebeple Hamas’ın elindeki rehineler İsrail için travma yaratmış olsa da çözüme de yanaşılmıyor.

İsrail, Hamas tarafından esir alınan rehinelere rağmen rastgele bombardımanı durdurmayarak ve “Esirlere rağmen vurmaya devam edeceğiz” açıklaması yaparak kendi vatandaşlarının güvenini kaybetti. Netanyahu’dan ümidi kalmayan İsrail vatandaşları ve rehinelerin aileleri, İsrail’in çeşitli kentlerinde toplanarak Hamas’ın elinde tuttuğu rehinelerin iade edilmesi ve İsrail hükumetinin rehineler için harekete geçmesi talebiyle gösteriler düzenlediler. Göstericilerin pankartlarında yazan “Bir an önce ateşkes”, “Savaşın kazananı olmaz” gibi yazılara bakıldığında İsrail’de yaşayan birçok Yahudi’nin Netanyahu’nun inadından memnun olmadığı anlaşılmaktadır.

İsrail-Filistin çatışmasında anne ve babasını kaybeden bir İsrail vatandaşı tüm dünyaya seslenmek amacıyla çektiği videoda “İsrail’e olan desteklerini çekmek için savaşın bitmesini bekleyen tüm dünya liderlerine sesleniyorum. Netanyahu başkanlık koltuğunda olduğu müddetçe bu savaş bitmeyecek. Bu sebeple tüm dünyaya yalvarıyorum, Netanyahu’yu desteklemeyin. Bize barışı verin.” açıklamasında bulundu.

ABD, vatandaşlarının gözünde sınıfta kaldı ve tüm dünyada itibar kaybediyor

Abluka altındaki Gazze’nin Mısır sınırındaki Refah Kapısı’nın geçici süreyle açılacağı bilgisi paylaşıldıktan sonra çok sayıda çifte vatandaş Gazze’den ayrılmak istedi. ABD’nin İsrail Büyükelçiliği ise güvenlik ortamının tahmin edilemez olduğu gerekçesiyle sınır kapısından geçme kararının sorumluluğunu kendi vatandaşlarının omzuna yükledi. Sınırdan geçmek isteyen ABD vatandaşlarının kişisel güvenliğini kendilerinin değerlendirmesini isteyen ABD, vatandaşlarının gözünde sınıfta kaldı.

Sadece kendi vatandaşları tarafından değil tüm dünya ülkelerinin Filistin yanlısı halkları ve siyasetçileri tarafından eleştiri yağmuruna tutulan ABD, kaybettiği itibarını biraz zor toparlayacak gibi görünüyor. Birkaç gün önce ABD’nin başkenti Washington D.C, ülke tarihinin en büyük en kalabalık gösterisini gerçekleştirdi. Filistin’i destekleyen Amerikalıların, Gazze’de ateşkesin sağlanması ve ABD’nin İsrail’e yardımlarının durdurulması amacıyla organize ettikleri yürüyüşe, 450’nin üzerinde sivil toplum örgütü destek verdi. 300 binden fazla insanın katıldığı yürüyüşe barış yanlısı Yahudi gruplar da dahil oldu. Ayrıca New York, Los Angeles, Detroit, Seattle ve Manhattan başta olmak üzere ABD’nin birçok şehrinde ve meydanında binlerce insan Filistin’e destek için toplandı.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenzya, BM Güvenlik Konseyi’nde, ABD ve Rusya’nın İsrail-Filistin Savaşı’na ilişkin ateşkes çağrısı ihtiva eden karar tasarısının veto edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, ABD’yi eleştiri yağmuruna tuttu. Vasiliy Nebenzya, ABD’nin ateşkes çağrısı yapmadığı ve Gazze’de sivillere yönelik acımasız saldırıları kınamadığı hatta bunu destekleyen tavırlarından dolayı tepki gösterdi.

Aslında Rusya da Filistin’i umursamayan ülkelerden biri ve tüm dünya zaten bunun farkında. Hali hazırda devam eden Ukrayna çatışmasından dolayı kafası karışık olan Rusya’nın tek derdi, İsrail-Filistin Savaşı’nın, bölgedeki partnerleri olan Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi partnerlerini etkileyecek büyük bir savaşa dönüşmemesidir. Ancak şimdiki siyasal konjonktür çerçevesinde değerlendirildiğinde bu mümkün görünmüyor.