İslami aile yapısıyla hiçbir şekilde bağdaşmayan, bu yüzde de bir çok ailenin dağılmasına sebep olan İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi yönünde seslerin iyice yükseldiği bu günlerde bir başka sözleşmenin varlığı daha ortaya çıktı.

25 Ekim 2007 yılında İspanya'nın Lanzarote adasında imzalanan ve Bakanlar Kurulu'nun kabul etmesiyle birlikte 10 Eylül 2011 tarihinde yürürlüğe giren sözleşme çocuk istismarının ve çocuk pornografisinin adeta önünü açıyor.

50 maddeden oluşan sözleşme, çocukları istismara ve pornografiye karşı koruma metni olarak imzalansa da satır aralarındaki tehlike Türk toplum yapısını derinden sarsacak dinamitler barındırıyor.

GÜYA KORUMAYI AMAÇLIYOR AMA NESİL YOK EDİLİYOR

'Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması' başlığını taşıyan sözleşme, içeriğiyle tam bir facia.

Av. Ebubekir Esad Baş, 'İstanbul Sözleşmesi ile aynı doğrultuda ve çocukları doğrudan hedef alan, nesli yok etme projesine hizmet eden bir sözleşme. Çocuklara cinsel rıza yaşı, cinsel eğilim yaşı, cinsel aktiviteler için yasal yaş sınırı öneren bir sözleşme. Dünya Devletlerinin çoğu bu yaşı 14-16 yaş aralığında belirledi. Bazı ülkeler farklı yaşlar belirledi. Mesela Japonya Japon Ceza Yasasına göre toplumsal rıza yaşını "13" olarak belirledi. Türkiye'de TCK madde 104 de "Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu" var. Bu suç 15 yaşını bitirmiş kişiler ile her türlü cinsel ilişki açısından "Şikayet Şartı" aramaktadır. Cinsel rıza yaşına girmiş bir çocuk ile bir yetişkin, her türlü cinsel ilişki, aktivite, pornografik performans üretme, bulundurma fiillerini yapabilir. Cinsel rıza yaşına girmemiş çocuklar kendi aralarında rızai bir şekilde her türlü cinsel ilişki, aktivite, pornografik performans ve envanter üretebilir, bulundurabilir' dedi.

Baş, Sözleşmenin, taraf devletlere pornografik sitelere bilgi ve teknoloji yoluyla erişim noktasında serbestiyet tanıma hususuna bilhassa işaret ettiğine dikkat çekerek, 28 Ocak 2016 tarihinde kabul edilen Lüksemburg Raporunu hatırlattı.

İŞTE BAŞ'IN LANZAROTE SÖZLEŞMESİNİ TAHLİLİ

Sözleşme tanımı

25 Ekim 2007 yılında İspanya'nın müstemlekesi olan 'Lanzarote Adası'nda Avrupa Konseyi Üye Devletleri ile diğer bazı Devletler arasında imzalanan ve 'Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması' başlığını taşıyan Uluslararası bir sözleşmedir.

Söz konusu sözleşmeyi imzalayan bazı Devletler

Türkiye
Amerika Birleşik Devletleri
İngiltere
Rusya
Fransa
Almanya
İtalya
Hollanda
Belçika
Japonya
Papalık ve Avrupa Birliği Üyelerinin tamamı sözleşmeyi imzalamıştır.
Burada Çin Halk Cumhuriyeti'nin daha o yıllarda (2007) iş bu birlikteliğe girmeyip sözleşmeyi imzalamaması gözlerden kaçmamalıdır!

Sözleşmenin Türkiye'de kabul edilme süreci

Türkiye'de sözleşme 13/08/2010 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gelmiş, sözleşmenin kabul edilebilmesi için 'Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunması Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı' oluşturulmuş; Dışişleri, Adalet, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonları görev almış ve ismi anılan komisyonlar 567 sayılı Komisyon Raporu ile olumlu görüş sunmuş, sonuç olarak 6084 sayılı Kanun ile onaylanmış ve 03/11/2010 tarihinde karar verilmiştir.

Sözleşmenin, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanması için 18/07/2011 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Bakanlar Kurulu toplanarak karar vermiştir.

Dolayısıyla dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Lanzarote Sözleşmesi 10 Eylül 2011 tarihinde 28050 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanaatimizce bu sözleşmenin irdelenmesi, kritik yapılması, Milletimizin değerleri ile uyuşup uyuşmadığının belirlenmesi, Avrupa'nın insan – çocuk – aile tanımlamasını bilerek çok hassas bir şekilde masaya oturulması gerektiği, hukuki metnin incelenmesinde ilgili komisyonların ince eleyip sık dokuyarak asıl meselenin geleceğimiz, neslimiz ve dolayısıyla Devletimizin bekası olduğu bilinci ile hareket etmesi gerekliliği konularında aşağıda ismi zikredilen Devlet yöneticilerinin yetki ve sorumluluğu tartışılmaz derecede ortadadır.

Dönemin;

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,

Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan,

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin,

Dışişleri Bakanı Taner Yıldız,

Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış,

Adalet Bakanı Sadullah Ergin.

Lanzarote Sözleşmesi'nin Türkiye açısından bağlayıcı hale gelme aşamaları arz edildikten sonra sözleşmenin giriş kısmından ve nihai amaçlarından bahsetmek yerinde olacaktır.

Lanzarote Sözleşmesi'nin temel amaçları

Çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda Ulusal-Uluslararası iş birliği gerçekleştirmek,

Çocuk pornografisi ve fuhşunu yasaklamak ve bunun için gereken her türlü tedbiri almak,

Çocukların psiko-sosyal gelişimi açısından yıkıcı olabilecek etkilerini ortadan kaldırmak,

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılması yoluyla gerçekleştirilebilecek çocuk pornografisi ile mücadele etmek,

Çocukların iyilik ve menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek,

Önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak,

Tüm bu yükümlülükleri bağlayıcı hale getirerek özel bir gözetim ve denetim mekanizması kurmak.

Lanzarote Sözleşmesi ''Madde Tahlili''

Makalemizin bu bölümünde söz konusu sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bağdaşamayacak, Türk Milletinin manevi, ahlaki ve kültürel değerleri ile ters düşecek, aile bağları ve gelecek neslimizi yok ederek İstikbalimizi ve Millet Bekamızı kaçınılamaz bir tehlikeye atacak olan bazı maddelerini 'şahsi kanaatlerimiz' doğrultusunda hukuk tekniği bakımından inceleyecek, irdeleyecek ve kritik edeceğiz.

Madde 2 – Ayrım gözetmeme ilkesi

Bu Sözleşme hükümlerinin Taraflarca uygulanması, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerden faydalanmaları, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya diğer tür görüş, milli veya sosyal köken, herhangi bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk ve arazi sahibi olma, doğumla, cinsel yönelimle, sağlık durumuyla, engelli olma veya diğer bir statüyle bağlantılı olmaksızın, ayrım gözetilmeden temin edilecektir.

Madde 2 Tahlili:

Sözleşmenin ikinci maddesinde mağdur çocukların özellikleri ile ilgili ayrımcılık yapılmaması üzerinde durulmuştur. Burada çocukların özellikleri sayılırken erkek veya kadın(kız) cinsi haricinde LGBTİ fonksiyonlarına sahip cinsi yönelim/eğilim gerçekleştiren çocuklar da kapsam içine alınmıştır. Dolayısıyla kadın – erkek haricinde farklı bir şekilde cinsel eğilim hakkının çocuklar seviyesinde de gerçekleştirilebileceği uluslararası sözleşme yolu ile meşrulaştırılmakta ve hukuki dayanak oluşturulmaktadır.

Madde 3 – Tanımlar

Bu Sözleşme maksatlarıyla:

a – 'çocuk' 18 yaşından küçük herhangi bir birey anlamına gelecektir;

b – 'çocukların cinsel suiistimali ve cinsel istismarı', bu Sözleşmenin Madde 18-23'ünde atıfta bulunulan davranışları içerecektir;

c – 'mağdur' cinsel suiistimale veya cinsel istismara maruz kalan herhangi bir çocuk anlamına gelecektir.

Madde 3 Tahlili:

Sözleşmenin 3.maddesinin a bendinde açıkça çocuk kavramından 18 yaşından küçük herhangi bir bireyin anlaşılacağı belirtilmiştir. Bu noktaya temas etmemizin sebebi yapacağımız tahlil ve kritiklerde çocuk kelimesinden bahsederken açıklanan yaş aralığı bilinerek okuma yapılmasının öneminden kaynaklanmaktadır.

Madde 4 – İlkeler

Tarafların her biri çocukların her türlü cinsel suiistimalini ve cinsel istismarını önleyecek ve çocukları koruyacak gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 4 Tahlili:

Dördüncü madde çok anlamlı ve çok önemli bir içeriğe sahiptir. Açıkça amaç ve ilkeleri belirtmekte ve adeta tavizsiz bir hava estirmektedir. Halbuki ilerleyen maddelerde çocukların suiistimali ve istismarı ile ilgili hususlarda Taraf Devletlere nasıl imtiyaz tanındığını, bazı durumlarda haklarını saklı tutabileceklerini, yasal yaşa ve cinsel rıza yaşına ulaşmış ÇOCUK'ların kendi aralarında her türlü cinsel ilişki ve çocuk pornografisi üretme – bulundurma konularında hiçbir yaptırım önermediği, serbest bıraktığı apaşikar şekilde anlaşılacaktır.

Madde 10 – Ulusal koordinasyon ve iş birliği tedbirleri

2 Tarafların her biri:

a – çocuk haklarının yaygınlaştırılması ve korunmasına yönelik bağımsız yetkili ulusal veya yerel kurumların kurulması veya belirlenmesi ve bu kurumlara spesifik kaynaklar ve sorumluluklar verilmesinin sağlanması için;

b – kişisel veri korumanın gereklerine gereken saygı gösterilmesi kaydıyla, çocukların cinsel suiistimali ve cinsel istismarı olgusunun gözlemlenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla, sivil toplumla işbirliği içinde, ulusal veya yerel düzeylerde veri toplama mekanizmaları veya merkezleri kurulması veya belirlenmesi için; gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

Madde 10 Tahlili:

Sözleşmenin onuncu maddesinin b bendinde sivil toplumla iş birliği içerisinde olma, yerel düzeylerde de veri toplama mekanizmaları kurma yükümlülüğü getirilmiştir. Bu doğrultuda Türkiye'de 28 Kasım 2013'de ilk olarak Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Paktı'na imza atmıştır.

Madde 18 – Cinsel istismar

Tarafların her biri, aşağıdaki kasti davranışların suç teşkil etmesinin sağlanması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır:
a- ulusal yasanın ilgili hükümlerine göre cinsel faaliyet için yasal yaşa ulaşmamış bir çocukla cinsel faaliyetlerde bulunmak;

b- çocukla aşağıdaki koşullarda cinsel faaliyetlerde bulunmak:

– baskı, zorlama, tehdit kullanılması veya,

– aile içi de dahil olmak üzere, tanınmış bir güven, otorite veya nüfuzun suiistimal edilmesi veya,

– çocuğun, zihinsel veya fiziksel bir engeli veya bağımlı durumda olması nedeniyle, özellikle zayıf durumunun suiistimal edilmesi.

Yukarıdaki Madde 1 maksadıyla, tarafların her biri, çocukla hangi yaşın altında cinsel faaliyetlere girişilemeyeceğine karar verecektir.
Madde 1.a hükümlerinin, küçük yaştaki çocuklar arasındaki, karşılıklı rızaya bağlı cinsel faaliyetleri düzenleme amacı bulunmamaktadır.

Madde 18 Tahlili:

Sözleşmenin cinsel istismar başlıklı 18.maddesi kasıtlı olarak gerçekleştirilen bazı fiillerin suç olarak telakki edilebilmesi için Taraf Devletlere gereken hukuki düzenleme ve tedbirleri almalarını istemektedir.

1.Fıkranın a bendi, cinsel faaliyet için yasal yaşa ulaşmamış bir çocukla yapılan cinsel faaliyetten bahsetmektedir. Burada 'yasal yaş' kavramından kasıt cinsel yönelim/cinsel rıza yaşıdır. Yani yasal yaşa /cinsel yönelim yaşına ulaşmış ama hala çocuk olan bir bireyin cinsel ilişkide bulunabilmesine imkan tanıyan bir maddeden söz etmekteyiz.

Çünkü söz konusu madde, bazı fiillerin suç olarak belirlenmesini istemekte ama yasal yaş/cinsel yönelim yaşına gelmiş ama daha çocuk olan bir birey için her türlü cinsel ilişki ve aktiviteleri suç saymamakta, yaptırım uygulamayı öngörmemektedir.

18.maddenin 2.Fıkrası Taraf devletlere, çocukla hangi yaşın altında cinsel faaliyetlere girişilemeyeceğine karar vermeleri gerektiğini öngörmektedir. Bu aynı zamanda çocuğun hangi yaşın üstünde herhangi bir cinsel faaliyet ve aktiviteye katılabileceğinin belirlenmesini de öngörmektedir ki zaten en tehlikeli ve en dikkat çekici nokta burasıdır.

Yine 18.maddenin 3.Fıkrası cinsel yönelim yaşına/yasal yaşa ulaşmamış küçük çocuğa karşı büyük bireylerin cinsel faaliyette bulunma fiilinin yasaklanması gerektiğini fakat küçük çocukların hatta cinsel yönelim yaşına dahi ulaşmamış küçük çocukların birbirleri ile rızai her türlü cinsel ilişki ve aktivitelerine yönelik yaptırım öngörülmesi hususunun bu sözleşmenin çocuklara yönelik cinsel suiistimal ve istismar fiilleriyle ilgili düzenleme ve tedbir alma amacı dışında tutulduğundan bahsetmektedir.

Son paragrafı şu pratik örnek ile açıklayalım:

Cinsel yönelim yaşının/yasal yaşın 15 olduğu bir Ülkede 14 yaşında 2 tane çocuk (kız veya erkek fark etmez) düşünelim. Bu çocuklara yönelik büyük bireylerin cinsel ilişkide bulunmasının suç olması gerektiğini öngören sözleşme, bu iki çocuğun karşılıklı ve birbirleri ile rızai her türlü cinsel ilişki ve aktivitelerinin yasal yaptırıma bağlanması konusunu düzenleme amacı dışında tutmuştur.

Mesele burayla sınırlı değildir. İlerleyen maddelerde de göreceğiz ki yasal erginliğe ulaşmamış ama cinsel eğilim yaşına ulaşmış bir çocuk ile her türlü küçük-büyük bireyin cinsel ilişkide bulunması da aynı şekilde bu sözleşmeye göre serbesttir, Taraf Devletlere bu konuda saklı hak tanınmaktadır.

Madde 20 – Çocuk pornografisine ilişkin suçlar

Tarafların her biri, aşağıdaki kasti davranışların, haksız yere gerçekleştirilmesi halinde, suç teşkil etmesinin sağlanması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır:
a- çocuk pornografisi üretmek;

b- çocuk pornografisi sunmak veya temin etmek;

c- çocuk pornografisini dağıtmak veya iletmek;

d- kendisi veya başka biri için çocuk pornografisi tedarik etmek;

e- çocuk pornografisi bulundurmak;

f- Bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak çocuk pornografisine bilerek erişim sağlamak.

Bu madde kapsamında 'çocuk pornografisi', çocuğu gerçek veya temsili açık bir cinsel davranış içinde görsel olarak gösteren herhangi bir materyal veya çocuğun cinsel organlarının esas itibariyle cinsel amaçlarla gösterilmesi anlamına gelecektir.
Tarafların her biri madde 1.a ve e'yi, kısmen veya tamamen uygulamama ve:
– gerçekte var olmayan bir çocuğun münhasıran temsili tasvirleri veya gerçeğe yakın görüntülerini içeren ve;

– Madde 18.2'nin uygulanması kapsamındaki yaşa ulaşmış çocuklara ait pornografik malzemeleri, söz konusu görüntüler ilgili çocukların rızasıyla elde edilmiş olmak kaydıyla ve tamamen kendi özel kullanımları amacıyla üretme veya bulundurma hakkını saklı tutabilir.

Tarafların her biri madde 1.f'yi kısmen veya tamamen uygulamama hakkını saklı tutabilir.

Madde 20 tahlili:

Sözleşmenin 20.maddesi, yapılan genellemelerle beraber belirtmiş olduğu istisnai hükümlerle Ülkemizin, Milletimizin ve dolayısıyla insanlığın istikbaline nasıl bir zarar verebileceğini sarih bir şekilde ortaya koymuştur.

Öncelikle 1.fıkrada kasti davranışların 'haksız yere' gerçekleştirilmesinden bahsetmektedir. Yani bazı kasti hareketlerin 'Haklı yere' de işlenebilme ihtimaline göz kırpmaktadır.

Madde, yasal tedbirlerin hangi fiillere yönelik alınması gerektiğini önce genelleme yaparak

-yukarıda da belirtildiği üzere- ifade etmiş daha sonra bazı fiiller açısından istisnalar getirmiştir.

Çocuk pornografisi üretmek ve bulundurmak fiilleri açısından yasal yaşa/cinsel rıza yaşına ulaşmış çocuklar kendileri ile ilgili her türlü pornografik malzemeleri ve görüntüleri elde edilebilecek ve bu malzemelerin elde edilmesi çocukların rızası dahilinde gerçekleşebilecektir.

Bu şartlarda Taraf Devletler çocuk pornografisi üretme ve bulundurma hususlarında haklarını saklı tutabilecektir (Yani sözleşme bir yaptırıma bağlayıcı, caydırıcı, önleyici bir tedbir öngörmemekte ve serbest bırakmaktadır.)

Yine Taraf Devletler bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak çocuk pornografisine bilerek erişim sağlama hususunda haklarını saklı tutabilecek ve sözleşmenin bağlayıcı ve caydırıcı herhangi bir hükmü ile karşılaşmayacaklardır.

Madde 21 – Çocukların pornografik performans gösterilerinde yer almalarına ilişkin suçlar

Tarafların her biri, aşağıdaki kasti davranışların suç teşkil etmesinin sağlanması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır:
a- çocuğu pornografik performans gösterilerine katılmak üzere çalıştırmak veya bu tür gösterilere katılmasına neden olmak;

b- çocuğu pornografik performans gösterilerine katılmaya zorlamak veya çocuktan bu gibi amaçlarla kar elde etmek veya çocuğu başka türlü suiistimal etmek;

c- çocukların katıldığı pornografik performanslara bilerek katılmak.

Tarafların her biri 1.c maddesinin uygulamasını, çocukların madde 1.a veya 1.b'ye uygun olarak çalıştırıldıkları veya zorlandıkları durumlarla sınırlama hakkını saklı tutabilirler.

Madde 21 Tahlili:

Söz konusu sözleşmenin en skandal maddelerinden birini daha izah etmeye çalışalım.

Bu maddede de yine bazı fiillerin yasaklanması ve yaptırıma bağlanması üzerinde durulmuş, çocukların da pornografik performanslarının olabileceği hususu da uluslararası bir sözleşme ile meşruiyet kazanmıştır.

Çocuk olmayan bir birey (büyük kişi) çocukların katıldığı pornografik performanslara bilerek katılmak isterse 1.Fıkranın a ve b bentlerinde sayılı fiiller haricinde herhangi bir cinsel tatmin, aktivite veya faaliyet amacı güderek katılım sağlayabilecektir.

Sözleşme bu açıkladığımız hususa bizatihi gönderme yaparak bazı fiilleri istisna tutma ve bu fiiller haricinde farklı amaçla gerçekleştirilebilecek fiillere bilerek ve isteyerek işaret etmektedir. Zaten meselenin skandal oluşu da burada yatmaktadır.

Madde 41 – Taraflar Komitesinin İşlevleri

Taraflar Komitesi bu Sözleşmenin uygulanmasını izleyeceklerdir. Taraflar Komitesinin usule ilişkin kuralları, bu Sözleşmenin uygulanmasının değerlendirilmesine ilişkin usulleri belirleyecektir.

Madde 41 Tahlili:

Taraflar Komitesi sözleşmeye Taraf Devletlerin temsilcileri tarafından oluşturulmaktadır. Bu komite Taraf Devletlerin iş bu sözleşme hükümlerinin tam olarak uygulanabilirliğini, uygulanıp uygulanmadığını, iç hukuk yollarında ne gibi hukuki kurum ve tedbirler oluşturulduğunu, pratik anlamda her türlü çocuk suiistimali ve cinsel istismarı ile ilgili sonuçları raporlama, Avrupa Konseyi ilgili idari birimi bilgilendirme amacını taşımaktadır.

Hiç şüphesiz bu komite Taraf Devletler açısından bir kontrol, gözetim, denetim ve takip mekanizmasını kuracak; hukuki ve kimi zaman da siyasi baskı oluşturabilecektir.

SONUÇ

Lanzarote Sözleşmesi T.C. Devleti'nin milli, manevi ve İslami değerlerine apaçık bir şekilde aykırıdır. Batının çocuk – kadın – erkek tanımlaması bizim Medeniyet ve kültürümüzdeki aile tanımlaması ile bir değildir. Hukuki metin ve düzenlemelerdeki tutarsızlık ve uyuşmazlıkların mihenk taşı bu tanımlama ve algılama farklılığından kaynaklanmaktadır.

Avrupa, bir çocuğun sömürü ve cinsel istismara uğramasına karşı yaptırımlar önermekle beraber ona cinsel yönelim hakkı tanıyarak her türlü LGBTİ pratiğine sahip olabilme hakkı tanıyarak aslında kendisi ile çelişmektedir. Çünkü bu sözde hak, çocuğun kendisini ahlaki, kültürel, milli ve manevi değerler üzerinden tanımlamasından ziyade her türlü LGBTİ fonksiyonları yani cinsiyet üzerinden tanımlamasına yol açacak ve dolayısıyla çocuğu her türlü cinsel sömürü odaklarına meze yapacaktır.

Burada iyi niyetli yorumları bir kenara bırakacak olursak çok az bir hüsn-ü zan ile şu sonuca varmak mümkün olacaktır:

Batı iki yüzlüdür. Bir yandan çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunmasını savunurken, bir yandan da çocukların rızai cinsel birlikteliklerini, çocuk pornografisi üretmelerini ve bulundurmalarını, bilgi ve iletişim yöntemleri ile çocuk pornografisi sitelerine ulaşım serbestiyetini, büyük bireylerin -kısaca cebri fiiller hariç- cinsel rıza yaşındaki çocuklara yönelik her türlü rızai cinsel aktivitelerini gizli perdeler arkasında savunacak kadar iki yüzlüdür.

Burada asıl tartışma konusu, T.C. Devleti'ni temsil eden ve iş bu sözleşmenin hukuki geçerliliğini sağlama noktasında icrası, çekince koyulması gereken birçok madde hususunda ihmalkarlığı olan Devlet yöneticilerinin konumu, durumu, acizliği, basiretsizliği ve kendi pisliğini dahi temizleyebilecek donanıma sahip olamayan Avrupa karşısındaki acizliğidir.

Ve tabi ki birde 25 Ekim 2007 senesinden bu zamana kadar geçen süreçte bu meseleyi gündem yapamayıp insanlığı bilinçlendiremeyen biz aciz kulların sömürgeleşmiş ve uyutulmuş zihinleridir.

yorumları bir kenara bırakacak olursak çok az bir hüsn-ü zan ile şu sonuca varmak mümkün olacaktır:

Batı iki yüzlüdür. Bir yandan çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korunmasını savunurken, bir yandan da çocukların rızai cinsel birlikteliklerini, çocuk pornografisi üretmelerini ve bulundurmalarını, bilgi ve iletişim yöntemleri ile çocuk pornografisi sitelerine ulaşım serbestiyetini, büyük bireylerin -kısaca cebri fiiller hariç- cinsel rıza yaşındaki çocuklara yönelik her türlü rızai cinsel aktivitelerini gizli perdeler arkasında savunacak kadar iki yüzlüdür.

Burada asıl tartışma konusu, T.C. Devleti'ni temsil eden ve iş bu sözleşmenin hukuki geçerliliğini sağlama noktasında icrası, çekince koyulması gereken birçok madde hususunda ihmalkarlığı olan Devlet yöneticilerinin konumu, durumu, acizliği, basiretsizliği ve kendi pisliğini dahi temizleyebilecek donanıma sahip olamayan Avrupa karşısındaki acizliğidir.

Ve tabi ki birde 25 Ekim 2007 senesinden bu zamana kadar geçen süreçte bu meseleyi gündem yapamayıp insanlığı bilinçlendiremeyen biz aciz kulların sömürgeleşmiş ve uyutulmuş zihinleridir.