En çok yazdığım konulardan biri sosyal medyanın zihinlerimize ve davranışlarımıza olan olumsuz etkisiydi. Her geçen gün toplumdaki ahlaki çöküşün ulaştığı vahim boyutu görünce ne kadar önemli bir konu olduğunu bir kez daha anlıyorum. Özellikle ülkedeki yabancı uyruklu vatandaşlar üzerinden yürütülen algı ve linç kampanyalarını ve sonuçlarını izlerken milletçe geldiğimiz üzücü noktadan dolayı endişe duyuyorum.

Trabzon’da çay hasadı yapan Senegalli işçilerin sınır dışı edileceğini öğrendim. Çevreleri ve işverenleri tarafından sevilen Senegalli çay işçileri, basında çıkan görüntülerin ardından İstanbul’a getirildi. 3 yıl önce Trabzon’a gelen ve mevsimlik işçi olarak çalışan kişiler, ülkeye ve topluma hiçbir zararları olmamasına rağmen “Rize’de çay toplayan Senegalli Süleyman” haberinden sonra ırkçıların hedefi haline geldiler. Çay toplama işlerinde çalıştıracak eleman bulamayan milletimiz daha önce de Gürcistan’dan işçi getirtiyorlardı. Bu yıllardır sürdürülen bir uygulama olmasına rağmen sosyal medyada yürütülen yabancı düşmanlığı yüzünden göze batmaya başladı.

Senegalli işçiler hakkında çıkan sınır dışı kararına Gazeteci Melih Altınok alkışlık bir tepki gösterdi. Melih Altınok, altına imzamı atmak istediğim şu ifadeleri kullandı:

“Çalışan adamı neden gönderiyoruz? Evet, yasal prosedürü biliyoruz. Denetime de sözümüz olamaz. Ne var ki öncelik Süleyman gibi iş bulup çalışan, ülkeye entegre olmaya uğraşan, yaşadığı çevrenin güvenini kazanan sığınmacılar olmamalı. Zira bu insanlar hem yük olmadan yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar hem de kimsenin yapmaya yanaşmadığı işleri görüyorlar. Beğenmediği, tenezzül etmediği işleri ‘yabancı’ların da yapmasına itiraz eden bir avuç açık ve gizli ırkçıyı memnun edeceğiz derken sosyal medya algısına teslim olup yeni yeni mağduriyetler yaratmayalım.”

Melih Altınok’a sonuna kadar katılıyorum. Bu hiç adil değil ve dünyada adaleti, merhameti ile tanınan bir topluma yakışmıyor. Bu millete ırkçılığı aşılayan ve fayda üretip üretmediğine, zararı olup olmadığına bakmaksızın sırf yabancı uyruklu olduğu için ülkedeki sığınmacıları, terörist gibi göstermeye çalışan Ümit Özdağ ne kadar fayda üretiyor? Üç beş garibana saldırmak dışında bu ülkeye ne katkısı var? Bence sınır dışı edilmesi gereken birileri varsa toplumu birbirine kırdırmaya çalışan Özdağ ve benzerleri gibi fitne üreticilerdir. Sonuçta bu insanlar hırsızlık yapmıyorlar, kimseyi gasp etmiyorlar, suç işlemiyorlar, kendi hallerinde geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar.

Bu ülkede iş beğenmemek gibi bir özellik var ve ülkedeki yabancı uyruklu insanlar, bizim toplumumuzun beğenmediği işleri gönüllü olarak kabul ediyorlar çünkü onların buna gerçekten ihtiyacı var. Hayvancılık, tarım, sanayi ve hizmet sektörü eleman sıkıntısı çekiyor. Ya işi ya da maaşı beğenmeyen insanlardan dolayı işverenler, yabancı uyruklu çalışanlara yöneldiler. Sırf sigorta yapmamak ve düşük bütçelerle insanları sömürmek için özellikle yabancı uyruklu insan çalıştıran (kullanan) vicdansızlar da var ancak konumuz bu değil.

Eğer gerçekten işsizlik var ise neden aynı anda işçi bulma problemi de var? Maalesef ülkemizde ciddi bir iş gücü sorunu var. Bizzat çevremdeki işverenlerin yaşadığı eleman bulma sorununa şahidim. Aylarca aramasına rağmen haftanın 5 günü, günde 8 saat çalışacak eleman bulmakta zorlanan şirketler biliyorum. Kendi milletinden bulamadığı zaman yabancı uyruklu insanlara yöneliyor olmaları gayet doğal değil mi? Aynısını dünyanın gelişmiş ülkeleri de yapmıyor mu?

Görüşmeye gelenlerin ilk sordukları sorulardan ikisi “Maaş ne kadar?”, “Hafta sonu çalışacak mıyım?”. Birçok insan çalışacağı şirketin kendisine ve kariyerine ne katacağıyla değil bugün alacağı maaşla ilgileniyor. Herkes günü, hak ettiğinden fazlasını alarak kapatma peşinde koşuyor. Sırf üniversite diploması olduğu için 10 yıllık uzmanla aynı maaşı almayı bekliyor. Beklentisi karşılanmadığı için yurt dışına gidenler ve gitmeye çalışanların sayısını az çok tahmin edersiniz. Madem bu ülke beklentilerinizi karşılamadığı için yurt dışına gidip yaşamak istiyorsunuz o halde kendi ülkesinde yaşaması mümkün olmayanların bizim ülkemize gelip çalışmasına laf edemezsiniz. “Herkes kendi ülkesine gitsin” çığırtkanlığı yapanların çoğunun başka ülkelerde yaşadığının ya da gidebilmek için mücadele ettiklerinin farkında mısınız? Şu anda “Almanya ve İngiltere, işçi arıyor. Dil zorunluluğu yok” başlıklı ilan açıp başvuru toplasam kaç milyon kişiden talep geleceğini ben de çok iyi biliyorum siz de! Madem herkes kendi hayatını kurtarma peşinde, o zaman bu insanların da aynı talepte olması sizi neden rahatsız ediyor?

Bizim milletimiz yüksek kazançlar elde edip aynı anda rahat yaşamak istiyor. Evet, hepimizin dileği bu ancak emeksiz böyle bir hayata kavuşmak, yasal ve helal yollarla o kadar kolay olmuyor. Beğenmediğiniz bu insanların çoğu, sizin tenezzül etmediğiniz rakamlara köle gibi çalışıyorlar. Ona rağmen, kolay yoldan lüks yaşama erişmek için okul önlerinde uyuşturucu satan kendi milletimizin mensuplarına ve onların ağa babalarına yükleneceğiniz yerde, rızkını kazanmak için sabahtan akşama kadar ter döken emekçilere musallat oluyorsunuz. Hem çalışmayı sevmeyen hem de çalışanı istemeyen bir toplum olmayı nasıl başardık?

Madem insanlara saldırmadan rahat edemiyorsunuz o halde hak edene saldırın. Mesela 10-12 saat boyunca insanları köle gibi çalıştırıp asgari ücret verip bir de sigorta yapmayan iş verenlere! Uyuşturucu ticareti yaptığını bildiğiniz halde çok parası olduğu için önünde ceket iliklenen zenginlere! Cinayet işleyenlere, sırf takım elbise giydi diye ceza indirimi uygulayan hakimlere! Makamını kullanarak insanlara zulmeden siyasetçilere! Bunlarla uğraşırsanız eğer çalışan, üreten, topluma zararı olmayan masumlarla uğraşmaya vakit bulamayacaksınız. Böylece herkes biraz nefes almış olur.