Kur'an-ı Kerim insanları Peygamberimize (s.a.v) yöneltiyor, 'Peygamber size ne emretmişse alın, neyi yasaklamışsa ondan da kaçının. Allah'tan korkun. Muhakkak ki Allah'ın azabı pek şiddetlidir.'(Haşir, 59/7) Yani Kur'an'ın ikinci bir kaynağı olarak devamlı şekilde Peygamberimizi nazar ediyor.

'Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi biz kendi kavminin lisanıyla gönderdik.'(İbrahim, 14/4)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Sünnetine dikkat çekiyor ve Sünnetle bu işin yürüyeceğini ifade ediyor.

Peygamberimiz Hz. Muaz'ı Yemen'e gönderiyor. 'Orada ne ile amel edeceksin?' diyor. Hz. Muaz 'Kur'an'la amel edeceğim.' diyor. 'Kur'an'da bulamazsan?' diye soruyor Peygamberimiz. 'Sizin sünnetinizle,' diyor Hz. Muaz. 'Sizin sünnetinizde bulamazsam, içtihadımla' diyor. Peygamberimiz (s.a.v) bundan çok memnun kalıyor.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) yaşayışı ile Kur'an-ı Kerimi pratiğe dökmüştür. Dolayısıyla Kur'an'ın insanlardan istediği ideal hayat tarzı ve şekli Peygamberimiz (s.a.v)'de kendini göstermektedir. Bunu eğer kulluk noktasından ele alırsak, Allah'a karşı kulluğumuzun nasıl olması gerektiğini en mükemmel şekilde Peygamberimiz (s.a.v) göstermiştir.

Enes (r.a.) çok hadis rivayet edenlerin arasında yer alır ve Müksirûn denilen yedi kişiden biridir. Müstedrek'te yer alan bir hadiste Hz. Enes diyor ki: 'Ben Resulullah'tan gündüzleri hadis yazar, geceleri tashih etmesi için ona okurdum.' Yani, Peygamberimiz (s.a.v) onun yazdıklarını düzeltiveriyor. Ondan sonra hadis ilminde talebelerin öğrendiği hadisleri hocalara götürüp okuması, arz etmesi söz konusu olmuştur. Talebe yazdığını, ezberlediğini hocanın önünde okur, hoca onu tashih ederdi ve öyle icazet alınırdı.

İslam dininde bir hadisin doğruluğu ve yazıya geçirilmesi sürecinde gösterilen hassasiyeti, verilen emeğin nasıl olduğunu az da olsa ifade ettik.

Gelin bugün bir de bir satır okumadan, 5 vakit namazı tam kılmadan İslam Alimlerinin nasıl eleştirildiğine bakalım;

"İmam Buhari gece uykudan uyanır, lambasını yakar, hatırına gelen faydalı bir şeyi yazardı. Hatta bir gecede yaklaşık yirmi defa kalktığı olurdu. İlahiyat 1. Sınıf öğrencisi Mert! Sabah namazına kalkmadığı halde hadis tenkidi yapıyor.

66 yaşında hapis cezası olarak kuyuya atılan ve 15 senelik bu zamanda ezberden öğrencilerine 30 ciltlik El Mebsut isimli fıkıh usulü kitabını yazdıran İmam Serahsi'ye, sehiv secdesi yapmayı bilmeyen İlahiyat 2. Sınıf öğrencisi Betül kafa tutuyor.

İlahiyat 4. Sınıf öğrencisi Rumeysa Nur'un okumaya vakit bulamadığı kitapları 40 yıl süren ilmî seyahatler esnasında toplayan, 600.000 hadisi 16 yılda tasnif ederek 7275 sahih hadisi bize bırakan İmam Buhari, Rumeysa Nur'un derin tenkitlerinden kurtulamıyor.

Muhammed İdris er-Razi'nin hadis için ilk çıktığı yolculuğu yedi sene sürdü. Yaya olarak yürüdüğü yollar bin fersah kadardı. İlahiyat 1. Sınıf öğrencisi Şeyma! dolmuşla gidip geldiği fakülte yollarında Hadislerin sıhhat durumunu tartışıyor.

Abdullah ibni Mesud'un hadis rivayet ederken yüz şeklinin değiştiği, nefesi kesildiği, titrediği halde, ilahiyat 2. Sınıf öğrencisi Hasan! Hadis okurken veya kendisine okunurken bacak bacak üstüne atıyor.

Adını bilmediği ama künyesiyle tanıdığı Ebû Hanife'nin binlerce talebesi olup, bunların kırk kadarı müctehid mertebesine ulaşmış olduğu halde bizim ilahiyat hazırlık talebesi Nisa Nur! İmam-ı Azam'ın içtihadlarına kafa tutuyor.

İslam 14 asırdır anlaşılmak için, ilahiyat fakültelerinde zuhur edecek 20'li yaşlardaki Kur-an'ı yüzünden okuyamayan bu ''müceddidleri'' bekliyordu zaten!

Rabbim ulema geçinen ''ulamalardan'', medyada tribünlere oynayan showmen, taharet bilmeyen, beynamaz cühela profesörlerden, Hadis-i şerif düşmanı ağzı dönmüş salyalı hoca çakmalarından bu ümmet-i korusun, muhafaza eylesin. İpleri İslam düşmanlarının elinde olan münafıklardan Müslümanları korusun."