Türkiye'de çok partili sisteme geçişin ardından Demokrat Parti (DP) iktidara geldi ve 10 yıl boyunca yönetimde kaldı. DP'nin iktidarının son dönemlerinde ülkede artan siyasi gerilim ve zaman zaman şiddet olayları yaşandı.

DP, 1946'da kuruldu ve 1950'deki seçimlerde yüzde 53 oy alarak 416 milletvekili ile Meclise girdi. Bu sonuçlarla Türkiye'de 27 yıllık tek parti dönemi sona erdi ve DP, serbest seçimle iktidara gelen ilk siyasi parti oldu. Celal Bayar Cumhurbaşkanı ve Refik Koraltan TBMM Başkanı olarak göreve başladı.

DP'nin ilk döneminde tarımda traktör kullanımı artarken, hükümet sanayi, eğitim, sağlık ve ulaştırma alanlarında önemli adımlar attı. Ancak, Haziran 1950'de TSK'da darbe hazırlığı iddiasıyla komuta kademesinde değişiklik yapılması, siyasi gerilimi artırdı.

DP ile CHP arasındaki siyasi çekişme derinleşirken, 1953'te Hazine'ye taşınır-taşınmaz malların devri konusunda yaşanan anlaşmazlık, iki parti arasındaki uçurumu genişletti. 2 Mayıs 1954'teki seçimlerde DP büyük bir zafer elde ederek oyların yüzde 57'sini alırken, CHP ise sadece 31 milletvekiliyle temsil hakkı kazandı. Bu yenilginin ardından İsmet İnönü'ye yönelik eleştiriler artarken, muhalefetin dozu da yükseldi.

Krizler Başladı

DP'nin seçim zaferinin ardından ekonomik sıkıntılar baş göstermeye başladı. TSK ile yaşanan gerilimler, Başbakan Menderes'in çözüm arayışlarına rağmen artarak devam etti. Bu dönemde parti içi anlaşmazlıkların artmasıyla 19 milletvekili DP'den ayrılarak Hürriyet Partisini kurdu. Ülke genelinde ekonomik kriz nedeniyle halk arasında büyük bir endişe oluştu.

Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk Konsolosluğu bahçesine atılan iki bombadan birinin patlamasıyla başlayan dedikodular, Selanik'teki olayın Ankara, İstanbul ve İzmir'de 6-7 Eylül 1955'te şiddetli olaylara yol açtı. Bu olaylarda azınlık mensuplarına ait dükkanlar, dini yapılar ve mezarlıklara saldırılar düzenlendi. Bu şiddet olaylarının ardından birçok azınlık mensubu Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı.

Ordunun Darbe Hazırlığı

DP'nin iktidara gelmesinden sonra, ordu içinde belirli bir grup subayın oluşturduğu cunta, zamanla güçlenmeye başladı ve darbe hazırlığı içinde olduğu bilgisi Menderes'e de ulaştı. Bu darbe girişimi, Binbaşı Samet Kuşçu'nun ihbarı sayesinde engellendi ve tarih boyunca "9 subay olayı" olarak anıldı.

Cumhurbaşkanı Bayar, olayın ciddiyetini kavrayarak Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin’in istifasını aldı. Yerine, Adnan Menderes'e akrabalık bağı olmayan yakın arkadaşı Ethem Menderes getirildi.

Menderes'in Uçağının Düşmesi

Siyasi gerilimlerin yaşandığı bir dönemde, yaşanan bir kaza, tüm krizleri bir süreliğine erteledi. Şubat 1959'da Kıbrıs Anlaşması'nı imzalamak üzere Londra'ya giden Menderes'i ve beraberindeki heyeti taşıyan uçak, Gatwick Havalimanı'na iniş yaparken düştü.

Menderes kaza sonrasında sağ kurtuldu ve ülkeye dönüşünde siyasetçilerin ve halkın coşkulu karşılamasıyla moral buldu.

İnönü'nün "Büyük Taarruz" Gezileri

Bu gelişmeler yaşanırken, CHP Genel Başkanı İnönü, Nisan 1959'da "Büyük Taarruz" adı verilen bir geziye çıktı. 48 milletvekili, partililer ve gazetecilerden oluşan grup, ilk olarak Uşak'a gitti. Ancak burada, hükümetin organize ettiği iddia edilen bir grup gösterici tarafından protesto edildi ve İnönü, bir göstericinin attığı taşla yaralandı.

İnönü, İstanbul'a dönüşünde arabasıyla şehre giriş yaparken bir başka grup tarafından saldırıya uğradı. İddiaya göre, polis ve asker olaya müdahale etmedi.

Üniversite Öğrencilerinin Gösterileri

Bu olayların ardından üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda düzenlenen öğrenci eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, başına isabet eden bir kurşun sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz'in ölümü, "polis kurşunu" olduğu iddialarıyla şiddet olaylarını tetikledi.

İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edilirken, Ankara'da 5 Mayıs 1960'ta bir öğrenci grubu, ''555K'' koduyla ("5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da") gösteri düzenledi. Menderes, eylemcilere hitap etmeye çalıştı ancak başarısız oldu. Öğrencilerin arasına girerek konuşmak isteyince, bir öğrenci Menderes'in boğazını sıktı. Menderes, gençten "Hürriyet istiyorum" cevabını alınca, "Bir Başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var?" ifadelerini kullandı. 21 Mayıs'ta Harp Okulu öğrencileri de sokağa çıkarak sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdi.

İhtilal Duyuruldu

Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek, 27 Mayıs sabaha karşı Ankara Radyosu üzerinden okunan bir bildiri ile ihtilal ilan etti.

Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu.

Bildiride, şöyle denildi:

"Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata, Silahlı Kuvvetlerimiz partileri, içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır."

Anayasa ve TBMM Feshedildi

Darbe sonrasında, Milli Birlik Komitesi tarafından alınan kararlarla Türkiye'de antidemokratik uygulamalar başladı. Anayasa ve TBMM feshedilerek siyasi faaliyetler askıya alındı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı.

Adnan Menderes, Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alındıktan sonra Yassıada'ya götürüldü. Yassıada'da toplam 19 dosyada toplanan davalar, "anayasayı ihlal" davasıyla birleştirildi. Toplam 592 sanıktan 288'i için idam istendi. Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırırken, Celal Bayar'ın cezası müebbet hapse çevrildi.

Çeşitli sanıkların hüküm giydiği davaların ardından, birçok yabancı ülke lideri idamların durdurulması için çağrıda bulundu. Bunun üzerine komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Zorlu ve Polatkan, 16 Eylül 1961'de idam edilirken, Adnan Menderes, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulundu ve 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda idam edildi.

Yassıada, "Demokrasi ve Özgürlükler Adası"

27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Yassıada, "Demokrasi ve Özgürlükler Adası" olarak yeniden adlandırıldı. TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen kanunla Menderes ve idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edilirken, Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun naaşları 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak İstanbul Vatan Caddesi'nde bulunan anıt mezara taşındı.

Kaynak: AA